Die patriarchalische Rollenverteilung in Birgit Vanderbekes Erzählung Das Muschelessen
Yükleniyor...
Dosyalar
Tarih
2019
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Erişim Hakkı
info:eu-repo/semantics/openAccess
Özet
Dieser Beitrag befasst sich mit der patriarchalischen Rollenverteilung der Figuren und mit den charakteristischen Merkmalen, die zu der Konstruktion der Geschlechterrollen führen. Um die Analyse und Aufweisung der Figuren zeigt sich die Gender Studies als hilfreich. Der Roman handelt vom Leben einer Familie, die kurz vor dem Mauerbau nach Westen umzieht. In dem Roman kann der Leser Parallelen zum Leben der Autorin erschlie?en, aber die Autorin verneint in ihren Aussagen jede biografische Ähnlichkeit. Sie schildert ein Familienleben unter dem Schatten der Machtverhältnisse und patriarchalischen Rollen der ehemaligen DDR. Die individuelle Freiheit und die neuen Umstände im alltäglichen Leben und Beruf im Westen sind neu für die Familienmitglieder. Dazu kommen noch die Vorurteile der Menschen in dieser neuen Welt und dies alles übt einen gro?en Druck aus. Obwohl die Familie aus den Machtverhältnissen der DDR geflohen ist, ist nun der Vater die Macht und Gewalt ausübende Hauptfigur, der den Rest der Familie tyrannisiert. Die Tochter beschreibt als Ich-Erzählerin die familiäre Verhältnisse im Monolog ausführlich, aber sie vermeidet eine explizite Äu?erung zu den Gewalttätigkeiten des Familienoberhauptes. Einen offenen Widerstand gegen die Unterdrückung zeigt weder die Mutter, noch der Sohn oder die Tochter. Vanderbeke konstruiert als Vater eine literarische Figur, die Angst und Erschrecken nicht auf provozierender Art, sondern mit Regeln, Familienrituellen, Erwartungen und impliziten Verboten verbreitet. Die Abrechnung mit dem Vater findet in seiner Abwesenheit statt. Zum ersten Mal sprechen die restlichen Familienmitglieder sich aus, ohne die Angst zu spüren, dass der Vater sie bestrafen wird. Und dies wird der Anfang der Auflösung einer ‘Scheinfamilie’.
Bu makalenin amacı ataerkil rol dağılımı bağlamında figürlere hangi karakteristik özellikler atfedilerek cinsiyet kurgularının oluşturulduğunu analiz etmektir. Metin analiz sürecinde ise Toplumsal Cinsiyet Araştırmaları esas alınmıştır. Berlin duvarının örülmesinden kısa bir süre önce Batı Almanya’ya göç etmiş bir ailenin hikayesinin anlatıldığı bu romanda yazarın kendi hayatının otobiyografik izlerine de rastlanmakta, ancak yazar bu tür benzerlikleri red etmektedir. Yazar eski Doğu Almanya’nın güç ve otoriteye dayalı ilişkileri ile ataerkil rollerinin gölgesi altında sürdürülen bir yaşamı anlatmaktadır. Batıda başlayan yeni yaşamın barındırdığı bireysel özgürlükler ve farklı yaşam ve çalışma ortamları aile üyeleri için oldukça yeni şeylerdir. Batı Almanya insanın ön yargılı tutumu da buna eklendiğinde oldukça büyük bir baskı oluşmaktadır aile üstünde. Aile her ne kadar Doğu Almanya’nın baskıcı tutumundan kaçmış olsa da bu kez baskı ve şiddeti uygulayan figür babadır. Ailenin kız çocuğu Ben Anlatıcı olarak aile içi ilişkileri monolog halinde ayrıntılı bir biçimde anlatan figürdür ancak babanın uyguladığı fiziksel şiddeti hiçbir noktada açıkça dile getirmekten kaçınır. Babanın bu ezici ve aşağılayıcı tutumuna karşı ne anne, ne oğul ne de kız açıkça bir direniş göstermektedir. Vanderbeke’nin kurguladığı bu “Baba” figürü korku ve baskıyı provoke edici bir uslup ile değil, kurallar, aile içi ritüeller, aile üyelerinden beklentiler ve örtük yasaklar aracılığı ile yaymaktadır. Aile üyelerinin baba ile olan hesaplaşması onun evde olmadığı bir akşamda, gıyabında gerçekleşir. Tüm aile üyeleri hayatlarında ilk kez babalarının onları cezalandıracağına dair hep var olan o korkuyu hissetmeden içlerini dökerler. Ve bu da aslında sadece bir gölgeden ibaret olan bu ailenin çözülmeye uğramasının başlangıcıdır.;This study aims to determine the characteristic features of the figures in the context of the patriarchal roles and to analyse their gender fiction with the research methods of Gender Studies. Even though the existence of analogy in the novel with the author’s life in East Germany interpreted, the author always rejected the autobiographic similarities in her statements. The novel describes a family which migrated to west Germany but they live there under the shadow of the old East Germany’s power and recoil mechanism and patriarchal roles. Even though the family escaped from the recoil mechanism of East Germany, now the father is the subject that implements power and violence. The relations within family is transferred to the reader by the girl as First Person Narrator. However, in this narration which continues with internal monologues, the girl never states directly that the violence that her father used. Neither mother, nor girl or son clearly show resistance to the father. The father figure is fictionalized by the author as a literary figure who uses fear and pressure implicitly not in a provocative way. And he implements this with strict rules, unchanging rituals and bans within family. In the novel, the showdown with the father happens in a place where he is not present. The family members, who are waiting for him to come back from a work trip, start to express themselves clearly for the first time and therefore, the fictional family image in the novel starts to break.
Bu makalenin amacı ataerkil rol dağılımı bağlamında figürlere hangi karakteristik özellikler atfedilerek cinsiyet kurgularının oluşturulduğunu analiz etmektir. Metin analiz sürecinde ise Toplumsal Cinsiyet Araştırmaları esas alınmıştır. Berlin duvarının örülmesinden kısa bir süre önce Batı Almanya’ya göç etmiş bir ailenin hikayesinin anlatıldığı bu romanda yazarın kendi hayatının otobiyografik izlerine de rastlanmakta, ancak yazar bu tür benzerlikleri red etmektedir. Yazar eski Doğu Almanya’nın güç ve otoriteye dayalı ilişkileri ile ataerkil rollerinin gölgesi altında sürdürülen bir yaşamı anlatmaktadır. Batıda başlayan yeni yaşamın barındırdığı bireysel özgürlükler ve farklı yaşam ve çalışma ortamları aile üyeleri için oldukça yeni şeylerdir. Batı Almanya insanın ön yargılı tutumu da buna eklendiğinde oldukça büyük bir baskı oluşmaktadır aile üstünde. Aile her ne kadar Doğu Almanya’nın baskıcı tutumundan kaçmış olsa da bu kez baskı ve şiddeti uygulayan figür babadır. Ailenin kız çocuğu Ben Anlatıcı olarak aile içi ilişkileri monolog halinde ayrıntılı bir biçimde anlatan figürdür ancak babanın uyguladığı fiziksel şiddeti hiçbir noktada açıkça dile getirmekten kaçınır. Babanın bu ezici ve aşağılayıcı tutumuna karşı ne anne, ne oğul ne de kız açıkça bir direniş göstermektedir. Vanderbeke’nin kurguladığı bu “Baba” figürü korku ve baskıyı provoke edici bir uslup ile değil, kurallar, aile içi ritüeller, aile üyelerinden beklentiler ve örtük yasaklar aracılığı ile yaymaktadır. Aile üyelerinin baba ile olan hesaplaşması onun evde olmadığı bir akşamda, gıyabında gerçekleşir. Tüm aile üyeleri hayatlarında ilk kez babalarının onları cezalandıracağına dair hep var olan o korkuyu hissetmeden içlerini dökerler. Ve bu da aslında sadece bir gölgeden ibaret olan bu ailenin çözülmeye uğramasının başlangıcıdır.;This study aims to determine the characteristic features of the figures in the context of the patriarchal roles and to analyse their gender fiction with the research methods of Gender Studies. Even though the existence of analogy in the novel with the author’s life in East Germany interpreted, the author always rejected the autobiographic similarities in her statements. The novel describes a family which migrated to west Germany but they live there under the shadow of the old East Germany’s power and recoil mechanism and patriarchal roles. Even though the family escaped from the recoil mechanism of East Germany, now the father is the subject that implements power and violence. The relations within family is transferred to the reader by the girl as First Person Narrator. However, in this narration which continues with internal monologues, the girl never states directly that the violence that her father used. Neither mother, nor girl or son clearly show resistance to the father. The father figure is fictionalized by the author as a literary figure who uses fear and pressure implicitly not in a provocative way. And he implements this with strict rules, unchanging rituals and bans within family. In the novel, the showdown with the father happens in a place where he is not present. The family members, who are waiting for him to come back from a work trip, start to express themselves clearly for the first time and therefore, the fictional family image in the novel starts to break.
Açıklama
Anahtar Kelimeler
Kaynak
RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi
WoS Q Değeri
Scopus Q Değeri
Cilt
0
Sayı
15