Fen Bilimleri Enstitüsü Tez Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Kimyon uçucu yağı ilavesinin mahmuz üçgülü silajlarının fermentasyon kalitesi, aerobik stabilite ve ınvıtro sindirilebilirlik üzerine etkisi(Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, 2024) Uğurlu, Aşkın Nur; Önenç, Sibel SoycanBu araştırma kimyon uçucu yağının, mahmuz üçgülü silajının fermantasyon kalitesi, aerobik stabilitesi, in vitro metabolik enerji içerikleri ve nispi yem değeri üzerine etkilerini belirlemek amacı ile düzenlenmiştir. Mahmuz üçgülü, haziran ayında çiçeklenme döneminde hasad edilmiş ve yaklaşık 24 saat süreyle soldurulmuştur. Kimyon uçucu yağı silajlara 100 mg/kg, 200 mg/kg ve 300 mg/kg düzeyinde katılmıştır. Yaklaşık 500-700 g örnek, oksijen bariyerli polietilen torbalara konulduktan sonra 0.1 mPa vakum seviyesinde 25 saniye vakum makinası ile vakumlanmıştır. Paketler laboratuvar koşullarında 26±2 °C'de 120 gün depolanmışlardır. Kimyon uçucu yağı ilave edilen gruplarda ham protein içeriği kontrol grubuyla karşılaştırıldığında artış göstermiştir (P<0.05). Hücre duvarı bileşenleri ise azalış göstermiştir (P<0.05). Lactobacilli sayıları kontrol grubuna göre muamele gruplarında artmıştır (P<0.05). Aerobik dönemde ise CO2 üretimini ve maya sayılarının gelişimini azaltmıştır. Sonuç olarak, kimyon uçucu yağı mahmuz üçgülü silajlarının fermantasyon kalitesini artırmış, organik madde sindirilebilirliğini iyileştirmiştir. Ayrıca nispi yem değerinde de artış olmuştur. Ancak, silajların kuru madde içeriğinin düşük olması aerobik stabilite üzerine etkiyi sınırlandırmıştır.Öğe Karacabey merinosu koyunlarında meme konformasyon özellikleri ile ilişkili olabilecek genlerin genom boyu ilişkilendirme analizleri (GWAS) ile araştırılması(Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, 2024) Önal, Zeynep; Özder, Muhittin; Yaman, YalçınÇalışmada Karacabey Merinosu koyunlarında meme konformasyon özelliklerini etkileyen genlerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla 228 baş Karacabey Merinosu koyunundan oluşan bir populasyondan 10 meme özelliğine ilişkin fenotipik veriler toplanmış ve tüm hayvanlar için genotiplendirme yapılmıştır. Elde edilen verilerin genom boyu ilişkilendirme analizleri (GWAS) sonrasında 10 meme konformasyon özelliği ile genom boyu ilişkili 24 SNP, kromozom boyu ilişkili 9 SNP olmak üzere toplam 33 SNP bölgesi tespit edilmiştir. Tanımlanan 33 SNP'in, 29 farklı genin 500 KB içerisinde veya yakınında olduğu ve 10 farklı meme konformasyon özelliği ile ilişkili bulunduğu görülmüştür. Meme özelliklerine ilişkin genler arasında meme başı uzunluğu için ROR1, COLEC12, GRID1; meme başı genişliği için KCNN2, RBMS3, ENSOARG00020013095, TMEM241; iki meme başı arası uzaklık için SDR16C5; meme başı yerleşimi için HSF2BP, DIRAS2, SLC26A4, ENSOARG00020012980; meme derinliği için TFEC, SLC2525A13; iki yarının ayrılma derecesi için UBXN10, TMEM182, USP46, CACNA2D3, ENSOARG00020034008; meme başı tipi için ENSOARG00020035000, SMAD3, GRHL2; meme formu için ADRA1A, SLC25A21; meme bağlantısı için MRPL3, MTHFD1L, ANKH, SRRM4 ve SLC25A21 genleri tespit edilmiştir. Bu çalışma sonuçları Karacabey Merinosu koyunlarında meme özellikleri bakımından erken dönemlerde damızlık seçimi için microarray SNP çip teknolojisinden yararlanılması ile meme konformasyonuna etkili olası SNP'lerin ortaya çıkarılması ve genomik seleksiyonda kullanılma olanaklarının belirlenmesi açısından önem arz etmektedir.Öğe Karacabey merinosu koyunlarında başın morfolojik özellikleri ile verim arasındaki ilişki(Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, 2024) Kurt, Hakkı Türker; Tuna, Yahya Tuncay; Önal, Ahmet RefikBu çalışmada Karacabey Merinosu koyunları baş ölçüleri, klasik ölçüm ve görüntü işleme metotları olmak üzere iki şekilde tespit edilmiştir. Elde edilen bu veriler ile koyunların canlı ağırlıkları arasındaki ilişkinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu maksatla araştırma materyali olarak Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Eğitim ve Araştırma Çiftliğinde yetiştirilen 24 baş Karacabey Merinosu koyun ve bunlara ilişkin verim kayıtları ile baş ölçümlerinden elde edilen veriler kullanılmıştır. Çalışmada her bir bireyin baş özellikleri klasik ölçüm metodu ve gereçleri ile belirlenmiş ve her bir bireyin başın ön tarafında olmak üzere dijital görüntüleri alınmıştır. Ölçümler kapsamında her bir bireyin baş uzunluğu ve baş genişlikleri ile alın yükseklikleri tespit edilmiştir. Alınan görüntüler görüntü işleme programında değerlendirilmiştir. Her iki metotla elde edilen veriler ile bireylere ait canlı ağırlık verileri arasındaki ilişki ortaya konmuştur. Araştırmada elde edilen verilerin tanımlayıcı istatistikleri parametreler arasındaki ilişkiler ikili korelasyon metoduyla değerlendirilmiştir. Araştırma neticesinde; klasik yöntem ve görüntü işleme metotları ile yapılan ölçümlerin tutarlı olduğu belirlenmiştir. Baş ölçülerinin tespitinde görüntü işleme yönteminin klasik metoda nazaran pratik olduğu değerlendirilmiştir. Hayvan canlı ağırlığı ile baş genişliği arasında önemli bir istatistiki ilişkinin varlığından söz edilebilmektedir.Öğe Danelik mısır (Zea mays L.) bitkisinin verim ve gelişimi üzerine azot inhibitörlü gübrelerin etkisi(Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, 2024) Şilli, Doğan; Bellitürk, KorkmazBu çalışma, Kırklareli il merkezine bağlı Asilbeyli Köyü'nde tesadüf blokları deneme desenine göre 4 tekerrürlü olarak yapılmıştır. İl genelinde dane mısır üretiminde üst gübre olarak genellikle üre gübresi kullanılmaktadır. Bu çalışmada da klasik taban gübrelemesi sonrasında üst gübreleme olarak üre gübresi kullanılmış olup, ekstradan üre gübresi ile birlikte azot inhibitörlü 3 farklı gübre {DCD (Dcyandiamide), DMPP (3,4-Dimethylpyrazole Phosphate) ve NBPT [N-(n-butyl) Thiophosphoric Triamide]} kullanılmıştır. Tarla denemesi olarak yapılan bu çalışmadaki gübre konuları sırasıyla; U1 (Kontrol); U2: Üre (%46N); U3: DCD-Dcyandiamide (%46N); U4: DMPP-3,4-Dimethylpyrazole Phosphate (%46N) ve U5: NBPT-N-[n-butyl Thiophosphoric Triamide] (%46N) olmuştur. Denemede uygulanan gübre miktarları kontrol grubu için 0 kg N/da olup, diğer tüm gruplar için 23 kg N/da olacak şekilde deneme kurulmuştur. Araştırma sonuçlarına göre; dane mısır üretiminde inhibitörlü gübre kullanıldığında daha fazla verim elde edilmiştir. Deneme sonucunda üre uygulanan parsellere (U2) göre DMPP (U4) uygulanan parselden %13, DCD (U3) uygulanan parselden %9, NBPT (U5) uygulanan parselden %8 oranlarında verim artışı sağlanmıştır. Bu sonuçlara göre, dane mısır üretiminde doğru doz ve zamanda kullanıldığında bilinen diğer mineral gübre uygulamalarına göre ekstra verim artışı sağlandığı için rahatlıkla inhibitörlü gübre kullanılabileceği ortaya çıkmaktadır.Öğe Pnömoni hastalığının buzağıların büyüme özellikleri üzerine etkisi(Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, 2024) Bora, Mert; Önal, Ahmet RefikSolunum sistemi enfeksiyonları daha çok yetiştiricilik yönünden önem taşımakta ve enfeksiyon sonrası kondisyon kaybı, büyümede gerileme, pnömoni ve enfeksiyonlar nedeniyle hayvancılık sektöründe ağır ekonomik kayıplara neden olmaktadır. Bu çalışma, Kırklareli ilinde özel bir süt sığırı işletmesinde 47 baş buzağıya ait pnömoni geçirme durumlarını incelemek amacıyla yapılmıştır. Buzağılara ait değerlendirilen parametreler; pnömoni geçirmemiş buzağılar (n=17), ağır pnömoni geçirmiş buzağılar (n=14) ve hafif pnömoni geçirmiş buzağıların (n=16)) ve buzağıların analarının durumuna yönelik değerlendirilen parametreler ise; analarının (n=47) laktasyon sayıları (1. Laktasyon (n=24), 2. Laktasyon (n=11), 3. Laktasyon (n=7), 4. Laktasyon (n=3) ve 5. Laktasyon (n=2)) ile analarının pnömoni geçirme (pozitif (n=31), negatif (n=15)) durumlarıdır. Her bir parametrenin buzağıların doğum ağırlığı, sütten kesim ağırlığı, 6.ay canlı ağırlığı, doğumdan sütten kesime kadar olan günlük canlı artışı ve sütten kesimden 6. Ay yaşa kadar canlı ağırlık artışı, 6. Ay cidago yüksekliği ve 3. Gün kan brix değerine olan etkileri incelenmiştir. Buna göre; buzağının pnömoni durumunun sütten kesim ağırlığı, 6.ay canlı ağırlığı, doğumdan sütten kesime kadar olan günlük canlı artışı ve sütten kesimden 6. Ay yaşa kadar canlı ağırlık artışına olan etkileri önemli bulunmuştur (p<0,05).Öğe Toplam rasyon karışımına (TRK) aronya posası ilavesinin in vitro gaz üretim parametreleri üzerine etkisi(Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, 2024) Solmaz, Harun Emre; Koç, FisunBu çalışmada, süt sığırı rasyonlarına bira posası yerine aronya posası ilavesinin in vitro gaz üretim parametrelerine olan etkisi incelenmiştir. Toplam rasyon karışımına % 1 ve % 2 oranında aronya posası katılmıştır. In vitro gaz üretim tekniğinin kullanıldığı çalışmada, grupların gaz üretimi (GÜ), metan (CH4), karbon dioksit (CO2), amonyak (NH3) ve sülfür üretimi (H2S) belirlenmiştir. İnkübasyonun 24. saatinde elde edilen GÜ miktarları ile organik madde sindirilebilirligi (OMS), metabolik enerji (ME) ve net enerji laktasyon (NEL) değerleri hesaplanmıştır. Rumen sıvısına ilişkin parametreler olarak, protozoa sayısı, pH değerleri ve viskozitesi belirlenmiştir. Rasyonların OMS değerleri 67,79-77,06 g/100g, KM; ME değerleri 14,63-16,11 MJ/kg, KM; NEL değerleri 5.51-6.57 MJ/kg, KM arasında değişmiştir. En yüksek değerler % 2 bira posası katkılı grupta görülürken, en düşük değerler %1 aronya posası ve %1 bira posası katkılı grupta bulunmuştur (P < 0,05). Rasyona aronya posası ilavesi GÜ, CH4, H2S miktarını düşürmüş ancak CO2 ve NH3 değerini artırmıştır (P<0,05). Rumen sıvısının pH değeri başlangıçta 7,20 olarak ölçülürken, inkübasyonun 48. saatinde 6,82-7,15 arasında değişmiştir. Rasyonda aronya posasının oranı arttıkça rumen pH değeride artmıştır (P<0,012). İnkübasyonun başlangıcında, rumen sıvısındaki protozoa sayısı 0,63 x105 olarak bulunurken, inkübasyonun 48. saatinde protozoa sayıları 0,94-1,25 x105 arasında değişmiştir. En yüksek prototoza sayısı aronya posası katkılı gruplarda görülmüştür. İnkübasyonun başlangıcında rumen sıvısı viskozite değeri 0,206 mm2/s olarak tespit edilmiştir. İnkübasyonun 48. saatinde bu değer 0,370-0,436 mm2/s olarak belirlenmiştir. Gruplar arasında rumen sıvısı viskozitesi bakımından istatistiksel olarak fark bulunmamıştır(P>0,05). Sonuç olarak, rasyona aronya posası ilavesinin yem sindirebilirliğini artırdığı ve rumen mikrobiyatına ise olumlu katkı sağladığı belirlenmiştir.Öğe Standart dokuma kumaşların tasarımı için yapay zekâ tekniklerini uygulama ve karşılaştırma(Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, 2024) Kastacı, Bilge Berkhan; Özek, Hikmet Ziya; Özhan, ErkanBilim ve teknolojideki gelişmelerin endüstriye uyarlanması kapamında, yapay zekâ uygulamalarının tekstil sektöründe kullanımı da giderek artmaktadır. İşletmelerin geçmişteki verilerinin doğru değerlendirilip analiz edilmesi ile gelecekteki durumlarının tahmin edilmesinde istatistiki yöntemlerin eksik kaldığı durumlarda bu yöntemlerin kullanılması oldukça iyi sonuçlar verebilmektedir. Dokuma kumaşların yapısal ve performans özelliklerinin tahmini kumaş tasarımı açısından son derece önemlidir. Bu çalışmada, pamuklu dokuma kumaşlar ile poliester/ viskon karışımlı dokuma kumaşların ayrı ayrı yapısal özelliklerinden; kumaş eni, kumaş birim alan ağırlıkları, kumaş kıvrımları ile en önemli performans özelliklerinden olan kopma kuvveti, yırtılma mukavemeti ve dikiş açılma mukavemetinin tahmini için ampirik veriler ile çoklu doğrusal regresyon, yapay sinir ağları, rastgele orman algoritmaları ve mars tekniği kullanılarak modeller geliştirilmiştir. Modeller oluşturulurken Minitab İstatistik Programı, Weka ve R yazılımı kullanılmıştır. Bu çalışmada kumaş özellikleri ile değişkenler arasındaki ilişkiyi daha iyi ortaya koymak adına, tahmin edilmesi planlanan kumaş özelliklerine etkiyen açıklayıcı değişkenler araştırılmış, ilgili değişkenlerle çeşitli modeller denenmiş ve çıkan sonuçlar karşılaştırılmıştır. Dört farklı teknik ile oluşturulan modeller içerisinde kumaşların yapısal özellikleri için rastgele orman algoritmaları, performans özellikleri için ise regresyon modellerinin diğer modellere göre daha iyi tahmin sonucu görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Dokuma Kumaş, Regresyon, Yapay Sinir Ağları, Rastgele Orman Algoritması, Mars Tekniği, Kumaş Tasarımı.Öğe Laktik asit bakteri inokulantlarının sorgum (Sorgum bicolor) silajlarında fermantasyon, aerobik stabilite, silaj bakterilerinin genetik karakterizasyonu ve yem değeri üzerine etkileri(Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, 2024) Okuyucu, Berrin; Özdüven, Mehmet Levent; Ünal, Emel ÖzkanBu çalışma, üç çeşit [Bmr Gold 2 (ST), Es Hyperion Greengo (ST),] sorgum (Sorghum bicolor) bitkilerine farklı laktik asit bakteri (LAB) inokulantı kullanımının silaj fermantasyon özellikleri, aerobik stabilitesi ile sorgum silajlarında fermantasyon özelliklerini etkileyen LAB'nin DNA dizi analiz tekniği ile genetik karakterizasyonunun yapılması ve filogenetik ilişkilerin ortaya konması amacıyla düzenlenmiştir. Laktik asit bakteri inokulantı olarak homofermantatif LAB (HMLAB) biyolojik kompozisyonunda Lactobacillus plantarum bakterilerini içeren LACTOSIL ve heterofermantatif LAB (HTLAB) biyolojik kompozisyonunda Lactobacillus buchneri bakterisi içeren Pioneer 11A44 kullanılmıştır. Kontrol ve katkı maddeleri ile muamele edilen sorgum 1 litre hacimli polietilen torbalarda silolanmıştır. Torbalar laboratuvar koşullarında 20±2 °C sıcaklıkta depolanmışlardır. Fermantasyoonun 2, 4, 8, 16 ve 60. günlerde her gruptan 3' er torba açılarak silajlarda kimyasal ve mikrobiyolojik analizler yapılmıştır. Silolama döneminin sonunda (60. gün) açılan tüm silajlar 5 gün süre ile aerobik stabilite testine tabi tutulmuşlardır. Bakterilerin tanımlanmasında 16S rRNA bölgesini dizilemesinde Sanger DNA dizi analizi yapılmıştır. Silolama süresinin sonunda (60. gün), en düşük pH ile kuru madde (KM), nötr deterjan lif (NDF), asit deterjan lif (ADF) ve selüloz içerikleri , en yüksek amonyak azotu (NH3-N), suda çözünebilir karbonhidratlar (SÇK), laktik asit (LA), asetik asit (AA), nispi yem değeri (NYD), in vitro organik madde sindirilebilirliği (OMS), metabolik enerji (ME) ve net enerji laktasyon (NEL) içerikleri Es Hyperion silajlarında tespit edilmiştir (P<0.05). HMLAB (L. plantarum) inokulantı sorgum silajlarının pH ve NH3-N içeriklerini azaltırken, LA içerikleri ve lactobacilli populasyonunu artırmıştır (P<0.05). Buna karşın sorgum silajlarında CO2 üretimini artırarak silajların aerobik stabilitelerini düşürmüştür (P<0.05). HTLAB (L. buchneri) inokulantı sorgum silajlarının LA ve PA içeriklerini azaltırken, AA, HK ve ham protein (HP) içeriğini artırmışlardır (P<0.05). Aerobik dönemde ise CO2 üretimini diğer silajlara göre önemli düzeyde düşürerek aerobik stabiliteyi geliştirmişlerdir. HM+HTLAB (L. plantarum+ L. buchneri) inokulantının sorgum silajlarının LA, AA, HK, HP içeriklerini ve maya populasyonunu artırırken, sorgum silajlarında CO2 üretimini azaltarak silajların aerobik stabilitelerini iyileştirmişlerdir (P<0.05). 16S rRNA gen bölgesi ile tanımlanan bakterilerin tür düzeyinde dağılımı; Lactobacillus buchneri (%85,06), Lactobacillus plantarum (%8,05), Lactobacillus brevis (%4,60), Weissella cibaria (%2,29) şeklinde olmuştur.Öğe Meriç deltası tuzluluk durumunun CBS teknikleri kullanılarak incelenmesi(Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, 2024) Atalay, Gökben Topal; Sarı, HüseyinBu çalışmada Edirne ili Enez ilçesi sınırlarında yer alan Meriç Deltası Milli Parkı bölgesinde belirlenen 30 noktadan üç farklı derinlikte (0 –30 cm, 30 – 60 cm, 60 – 90 cm) alınan 89 örneğin analizleri yapılarak makro ve mikro besin elementi analizleri, toprak tekstürü gibi analizler yapılmıştır. Elde edilen verilerle Coğrafi Bilgi Sistemleri yardımıyla tuzluluk haritalarının yanı sıra diğer bulgulara ait değerlerin dağılım haritaları yapılmıştır. Yapılan korelasyon testleri sonucunda ise toprak özellikleri arasında çeşitli ilişkiler saptanmıştır. Kil içeriği ile organik madde içeriği arasında güçlü bir pozitif ilişki gözlemlenirken, elektriksel iletkenlik değeri, kalsiyum, potasyum ve sodyum ile kuvvetli pozitif korelasyonlar görülmüştür. Ayrıca toprak tuzluluğu, kalsiyum, potasyum ve sodyum ile en yüksek korelasyonları gösterirken, organik madde içeriği ile düşük bir negatif ilişki göstermektedir. Elde edilen verilere göre, toprak tuzluluğu düzeyleri oldukça çeşitlilik göstermekte olup, özellikle, sulama suyunun etkisi altında olan bölgelerde daha yüksek tuzluluk seviyeleri gözlemlenmektedir. Bu durum, sulama yöntemlerinin ve su kalitesinin tarım üzerindeki önemini vurgulamaktadır.Öğe Dokuma kumaş terbiye işlemlerinin yaşam döngü değerlendirmesi bazında karşılaştırılması(Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, 2024) Karaaslan, Fatih; Özek, ZiyaBu tez çalışmasında, tekstil boyama ve bitim işlemlerinin çevresel ve insan sağlığı üzerine olan olası etkileri ile kaynak tüketimi yaşam döngü değerlendirmesi yöntemiyle değerlendirilmiştir. Bu etkileri azaltma olanakları söz konusu işlemlerdeki sürdürülebilir üretim yöntemleri ve temiz üretim olanakları açısından incelenmiştir. Prosesler Mevcut En İyi Teknikler (MET) yaklaşımıyla değerlendirilmiş, tekstil boyahaneleri için sürdürülebilir üretim yetkinliği kontrol listesi oluşturulmuştur. Çalışmada polyester/viskon, CDP/viskon, yün/polyester ve yün/poliamid kumaşlara ait 16 farklı boyama sürecinin kapıdan kapıya yaşam döngüsü değerlendirmesi (YDD), ISO 14044:2006 Çevre Yönetimi-Yaşam Döngüsü DeğerlendirmesiGereksinimler ve Kılavuzlar Standardına göre, GaBi ts 9.5 profesyonel versiyonu kullanılarak yapılmıştır. Seçilen çevresel etki kategorileri, küresel ısınma (GWP100), asidifikasyon (AP), ötrofikasyon (EP), tatlı su ekotoksisite (FAETP), deniz suyu ekotoksisite (MAETP) ve insan toksisite (HTP) potansiyelleridir. YDD ile üretim sürecindeki hassas noktalar da belirlenmiştir. Genel olarak, boyama işlemlerinde yardımcı kimyasal olarak kullanılan sodyum sülfat, soda, egalizatör, yumuşatıcı madde ve yapısında ağır metal içeren boyarmaddeler hassas noktalar olarak tespit edilmiştir. Bunun yanında buhar, elektrik ve doğal gaz üretiminden kaynaklanan birincil emisyonlar çevresel etki kategorilerine farklı oranlarda etki etmektedir. Yün/poliamid kumaşların poliester içeren kumaşlara göre çevresel yükü daha azdır. Aynı şartlar altında işlem gören, aynı tip kumaşlarda renk koyuluğu arttıkça çevre yükünün de arttığı gözlenmiştir. Boyama renk koyuluğu yanında kumaşlara uygulanan ön işlem ve bitim işlem sayısı ve bunların proses şartları da çevresel etkiyi belirlemektedirÖğe Tekirdağ ili Muratlı ilçesindeki köylerin tarım topraklarının araştırılması(Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, 2024) Topcu, Nezire Nur; Adiloğlu, AydınBu araştırma Tekirdağ İli Muratlı İlçesindeki Köylerin verimlilik durumlarının araştırılması amacıyla yapılmıştır. Tarım topraklarının bazı makro ve mikro besin elementleri ve toprağın bazı fiziksel ve kimyasal özellikleri değerlendirilmiştir. Çalışmamızda 20 farklı köyden 20 toprak örneği alınmış ve çalışma için analiz edilmiştir. Bu analize göre toprakların kum, silt, kil oranlarının belirlenmesiyle toprakların tekstür sınıfı ve pH, kireç, organik madde, tuz içerikleriyle besin elementlerinden fosfor, potasyum, magnezyum, demir, bakır, çinko ve mangan elementleri incelenmiş ve tespit edilen sonuçlara göre sınıflandırılmıştır. Analiz sonuçlarına göre verimlilik durumları belirlenmiştir. Değerlendirmeler sonucunda, toprak örneklerinin yarayışlı P, değişebilir K, Ca, Mg, yarayışlı Fe, Cu, Zn ve Mn içerikleri sırası ile 0,673-3,733 mgkg-1 ; 41,23-731 mgkg-1 , 1119-12070 mgkg-1 , 67,03-909,2 mgkg-1 , 2,01-99,08 mgkg-1 , 0,673-3,733 mgkg-1 ; 0,157-11,55 mgkg-1 ve 6,69-64,13 mgkg-1 arasında bulunmuştur. Organik madde içeriği toprakların %45'inde 'orta' olarak değerlendirilmiştir. Toprakların büyük bir bölümü nötr ve yarısının kireçli olduğu bulunmuştur. Aynı zamanda toprak örneklerinde yarayışlı fosfor (P) "fazla", değişebilir potasyum (K) "yeterli", yarayışlı mangan (Mn) "yeterli" ve Ca bitki besin elementi içerikleri "fazla" bulunmuştur. Bütün toprak örneklerinde yarayışlı bakır (Cu) ve çinko (Zn) içerikleri "yeterli" seviyede bulunurken, demir (Fe) içeriği "yüksek" seviyede bulunmuştur. Bitkilerde "yeterli" bulunan değişebilir magnezyum (Mg) besin elementidir. Anahtar Kelimeler: Toprak Verimliliği, Toprak Analizi, Makro Besin Elementi, Mikro Besin ElementiÖğe Yağlık hibrit ayçiçeği çeşitleri ile çeşit adaylarının trakya bölgesinin farklı lokasyonlarında verim ve verim unsurları açısından değerlendirilmesi(Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, 2024) Gül, Selçuk; Önemli, FadulBu çalışmaya ait araştırma, Trakya bölgesinin iki farklı lokasyonunda yağlık hibrit ayçiçeği çeşitleri ve çeşit adaylarının verim ve verim unsurları açısından değerlendirilmesi amacıyla 2023 üretim yılında yürütülmüştür. Araştırmada, bölge üreticilerinin en çok tercih ettiği yağlık ayçiçeği hibrit çeşitler arasında bulunan LG 50.521 CLP, LG 50.550 CLP, P64LP130, P64LP146, SY CHELSEA ve SY ROSETA olmak üzere 6 ticari çeşit ve Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü tarafından geliştirilen 8 hibrit çeşit adayı olmak üzere toplam 14 genotip materyal olarak kullanılmıştır. Denemeler 2023 yılında Tekirdağ ili Saray İlçesi Osmanlı mahallesi ile Kırklareli Merkez İlçeye bağlı Kocahıdır köyü olmak üzere iki farklı lokasyonda, Tesadüf Blokları Deneme Desenine göre 4 tekrarlamalı kurulmuştur. Araştırma sonucunda hem lokasyonlar hem de genotipler arasında çiçeklenme gün sayısı, fizyolojik olum, bitki boyu, tabla çapı, bin tane ağırlığı, hektolitre, tane verimi, yağ oranı ve dekara yağ verimi kriterlerinde istatistiksel açıdan önemli farklar belirlenmiştir. Dekara yağ verimleri Osmanlı lokasyonunda 79.17-87.83 kg arasında ve Kocahıdır lokasyonunda 60.35-81.13 kg, değişmiştir. Her iki lokasyonda da en yüksek yağ verimleri P64LP146, P64LP130 ve LG 50.550 CLP ticari çeşitlerinden alınmıştır. Çalışmada hibrit çeşit adaylarından H2922, H814 ve H2715 bölge üretiminde yer alabilecek ümitvar genotipler olarak belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Yağlık hibrit ayçiçeği, genotip, lokasyon, tane verimi, yağ oranıÖğe Farklı içerik ve özellikteki taban gübrelerinin buğdayda verim ve kalite üzerine etkisi(Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, 2024) Ardıç, Burak; Balkan, AlpayÖZET FARKLI İÇERİK VE ÖZELLİKTEKİ TABAN GÜBRELERİNİN BUĞDAYDA VERİM VE KALİTE ÜZERİNE ETKİSİ Burak ARDIÇ Tarla Bitkileri Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi Danışman: Doç. Dr. Alpay BALKAN Bu çalışma, 2014-2015 buğday yetiştirme döneminde Esperia ekmeklik buğday çeşidinde farklı içerikli taban gübrelerinin (kontrol, 20.20.0, 15.15.15, 18.46, 10.20.0+20SO3+0.1 Zn+0.1Cu ve 8.21.0+15SO3+0.2Zn) tane verimi ve bazı kalite özellikleri üzerine etkisinin belirlenmesi amacıyla Tekirdağ/Kayı ve Malkara/Gönence lokasyonlarında yürütülmüştür. Denemeler, tesadüf blokları deneme desenine göre 3 tekrarlamalı olarak kurulmuştur. Araştırmada, bitki boyu, başak uzunluğu, metrekaredeki başak sayısı, tane verimi, bin tane ağırlığı, hektolitre ağırlığı, protein oranı, yaş gluten miktarı, gluten indeksi, Zeleny sedimantasyon değeri ve gecikmeli sedimantasyon değeri incelenmiştir. Araştırma sonucunda, Tekirdağ/Kayı lokasyonunda tane verimi ve verim unsurları bakımından 18.46 ve 10.20.0+20SO3+0.1Zn+0.1Cu kompoze gübreleri, kalite özellikleri bakımından 20.20.0 ve 8.21.0+15SO3+0.2Zn kompoze gübresi yüksek değerlere sahip olmuştur. Malkara/Gönence lokasyonunda ise tane verimi ve verim unsurları bakımından 15.15.15 ve 10.20.0+20SO3+0.1Zn+0.1Cu kompoze gübreleri, kalite özellikleri bakımından 20.20.0, 15.15.15 ve 10.20.0+20SO3+0.1Zn+0.1Cu kompoze gübreleri yüksek değerlere sahip olmuştur. Sonuç olarak, incelenen özellikler birlikte değerlendirildiğinde tane verimi ve kalite özellikleri bakımından klasik taban gübrelerine alternatif olarak 10.20.0+20SO3+0.1Zn+0.1Cu yeni nesil kompoze taban gübresinin uygulanması önerilebilir.Öğe Milenyum öncesi ve sonrası tescil edilmiş ekmeklik buğday (Triticum aestivum L.) çeşitlerinde tane verimi ve kalitesi için genotip x çevre interaksiyonlarının gge biplot yöntemiyle incelenmesi(Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, 2024) Deviren, Birol; Bilgin, OğuzBu araştırma, Trakya Bölgesi'nde 2000 yılı öncesi ve sonrası tescilli veya üretim izinli yirmi beş ekmeklik buğday genotipi ile üç yıl süresince ve üç lokasyonda olmak üzere toplam dokuz çevrede tesadüf blokları deneme desenine göre 3 tekrarlamalı olarak yürütülmüştür. Araştırma ile tane verimi ve bitki boyu, başak uzunluğu, başakta başakçık sayısı, başakta tane sayısı, başakta tane ağırlığı, hasat indeksi gibi verim komponentleri ile bin tane ağırlığı, hektolitre ağırlığı, protein oranı, gluten oranı, gluten indeksi, sedimantasyon değeri gibi kalite parametreleri için GGE biplot yöntemiyle değerlendirilmelerin yapılması amaçlanmıştır. GGE Biplot yöntemi ile beraber, stabilite analizlerinden regresyon katsayısı, regresyon hattından sapmaların varyansı, varyasyon katsayısı, ekovalans stabilite indeksi, belirtme katsayısı, stabilite varyansı ve geometrik adaptabilite indeksi gibi parametrik stabilite ile S_i^((1-4)) ve ?NP?^((1-4) ) gibi parametrik olmayan stabilite analizlerine ilişkin değerlendirmeler de çalışmada yer almıştır. Milenyum öncesi tescilli veya üretim izinli çeşitlere karşılaştırıldığında, sonrasındakilerin daha yüksek tane verimi ile daha düşük bitki boyu ve bin tane ağırlığı ortalamalarına sahip olduğu dikkat çekmektedir. Özellikle birleştirilmiş çevre ortalamalarına göre en yüksek tane verimi Bora çeşidinde elde edilmiş, bu çeşidi sırasıyla Rumeli, Sarı Mustafa, Selimiye, Tekirdağ çeşitleri takip etmiştir. Bu çeşitlerin stabilitelerinin düşük ve çevre seçiciliğinin olduğu görülmüştür. Bora ile Rumeli çeşitlerinin iyi çevre koşullarına, Selimiye ve Tekirdağ çeşitlerinin ise kötü çevre koşullarına adaptasyonunun yüksek olduğu anlaşılmıştır. Hem üç lokasyonda ayrı ayrı hem de birleştirilmiş protein oranı sonuçlarına göre ise Enargo, Bezostaja-1, Rumeli, Murat-1, Saraybosna, Delebrad-2, Flamura-80, Esperia çeşitleri en yüksek performansı göstermiş ve bu sekiz çeşit içinde Bezostaja-1, Delebrad-2 çeşitlerin stabilitesi yüksek, diğer altı çeşidin ise stabiliteleri düşük bulunmuştur.Öğe Alpaka ve poliakrilnitril liflerinin boyanmasında lipozomların kullanımı(Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, 2024) Köylüoğlu, Selin Güler; Atav, RızaLipozomlar, fosfolipitten meydana gelen çift katmanlı yapılar olarak bilinmektedir. Tekstil üreticileri proseslerinin ekolojik olarak gerçekleştirilmesinde fosfolipitler gibi doğal ürünlerin kullanımına giderek artan bir ilgi göstermektedirler. Lipozomlar, boya moleküllerini kapsülleyerek liflere hızlı gitmelerini engellemekte ve böylece boyama düzgünlüğünü desteklemektedir. Bu tez çalışması kapsamında öncelikle lipozom sentezi gerçekleştirilmiştir. Fourier dönüşümlü kızılötesi spektroskopisi analizleri ile lipozomların başarılı bir şekilde üretildiği doğrulanmıştır. Ayrıca yapılan zeta potansiyeli ölçümlerine göre %0,5-1-2-4 olmak üzere 4 farklı lipozom konsantrasyonunda hazırlanan çözeltilerin içerisinde %1'lik olan çözeltinin diğer konsantrasyonlara göre daha kararlı bir süspansiyon oluşturduğu söylenebilir. %1'lik lipozomun polidispersite indeksi değerinin 0,472 ve ortalama partikül boyutunun 165,2 nm olduğu saptanmıştır. Ardından asit ve bazik boyalar lipozom ile kapsüllenmiş ve bu kapsüllerin sırasıyla alpaka ve poliakrilonitril kumaşların boyanmasında kullanım olanakları incelenmiştir. Yapılan çalışmalar sonucunda boyamada %1 lipozom kullanılması durumunda alpaka liflerinin boyanmasında bir tür egaliz maddesi, poliakrilonitril liflerinin boyanmasında ise bir tür retarder etkisi elde edilecebileceği ortaya koyulmuştur. Ancak egaliz maddesi ve retarderlerden farklı olarak lipozom kullanılması durumunda boya alımının yavaşlamasına karşın boyama sonunda nihai boya alımının azalmadığı, aksine arttığı görülmüştür. Bunun ötesinde, boyamanın haslıkları açısından ise belirgin bir farklılık görülmemiştir.Öğe Yeni geliştirilmiş ayçiçeği (Helianthus annuus L.) hatlarında moleküler, morfolojik ve teknolojik tanımlamalar yardımıyla üstün ebeveynlerin belirlenmesi(Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, 2024) Cabar, Bayram Serkan; Sağlam, Ayşe Canan; Hasançebi, SemraAraştırmada, Trakya Tarımsal Araştırma Enstitütsünün ıslah programında yer alan ebeveyn hatlarda morfolojik, teknolojik ve moleküler yöntemler kullanılarak genetik farklılıklar belirlenmiştir. Araştırmanın ilk yılında hatlar augmented deneme desenine göre ekilerek UPOV kriterlerine göre morfolojik ve teknolojik ölçümler yapılmıştır. Veriler JMP istatistik programında değerlendirilerek materyal sayısı yarıya indirilmiştir. Kış döneminde bu hatlarda DNA izolasyonu, PCR ve kapiler elektroforez ile hatların genetik farklılıkları belirlenmiştir. Kapiler elektroforezde elde edilen SSR lokuslarına ait veriler GenAlex programında işlenerek istatistiksel değerlendirmesi yapılmış ve DarWin programı kullanılarak filogenetik ağaç oluşturulmuştur. Bu ağaca göre birbirine genetik olarak farklı uzaklıklarda 5 ana, 6 restorer hat seçilmiştir. Çalışmanın ikinci yılında seçilen ebeveyn hatlar ile serada line x tester yöntemine göre melez üretimi yapılmıştır. Araştırmanın son yılında kurulan verim denemesi için hat sayısı, tohum miktarı ve pedigrileri de dikkate alınarak 4 ana, 4 restorer hat olarak belirlenmiştir. Bunların melezlenmesi ile elde edilen 16 adet hatta heterosis, heterobeltiosis, GKY, ÖKY değerleri belirlenmiştir. Verim denemeleri 16 melez ve 4 adet kontrol çeşit iki lokasyonda tesadüf bloklarında bölünmüş parseller deneme desenine göre 4 tekrarlamalı olarak kurulmuştur. Verim denemelerinde alınan morfolojik ve teknolojik ölçüm verileri JMP istatistik programı yardımıyla değerlendirilmiştir. Araştırma sonucunda Edirne lokasyonunda 7 numaralı hat, Kırklareli lokasyonunda 3 numaralı hat dekara tane verimi ve yağ verimi açısından öne çıkmıştır. Edirne ve Kırklareli lokasyonlarında sırasıyla %50 çiçeklenme gün sayısında heterosis oranları negatif yönde %3,91-11,94 ve %0,76-7,39, heterobeltiosis (%-6,67)-(3,33) ve (%-6,25)-(2,46), tane veriminde heterosis pozitif yönde % 8,97-83,05 ve %32,48-124,21, heterobeltiosis (%-22,39)-(29,28) ve (%-18,24)-(36,20) arasında bulunmuştur.Öğe Ekmeklik buğday (Triticumaestivum L.) mutant ileri hatların çimlenme ve erken fide gelişme dönemlerinde tuzluluk stresine tepkilerinin incelenmesi(Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, 2024) Çolak, Soner; Bilgin, OğuzBu çalışma, 5 farklı NaCltuz konsantrasyonun (0, 4, 8, 12 ve 16 dS m-1) ekmeklik buğday mutant ileri hatları ve anaçlarının çimlenme ve erken fide gelişim özellikleri üzerine etkisini belirlemek amacıyla tesadüf parsellerinde bölünmüş parseller deneme desenine göre çeşitler ana parselleri tuz konsantrasyonları alt parselleri oluşturacak şekilde 3 tekrarlamalı olarak laboratuvar ortamında yürütülmüştür. Elde edilen veriler üzerinde yapılan varyans analizi sonuçlarına göre genotip ve tuz konsantrasyonu ile genotip x tuz konsantrasyonu interaksiyonu ortalamaları arasındaki farklılıklar incelenen tüm özellikler için istatistiki anlamda önemli bulunmuştur. Tuz stresinin artması ortalama çimlenme süresinin önemli bir şekilde uzamasına neden olmasına karşılık, incelenen diğer tüm özelliklerde önemli şekilde azalmalara yol açmıştır. Araştırmada, 16 dS m-1 tuz çözeltisinde buğday genotiplerinde çimlenme olmuş fakat fide gelişimi görülmemiştir. Araştırmada incelenen çimlenme oranı, çimlenme süresi, tohum gücü indeksi, tuz tolerans indeksi, kök sayısı, kök uzunluğu, sürgün uzunluğu, kök yaş ağırlığı, kök kuru ağırlığı, sürgün yaş ağırlığı, sürgün kuru ağırlığı ve yaprak su içeriğine ait ortalamalar sırasıyla %10,0-100,0, 2,07-6,66 gün, %3,09-365,65, %16,6-299,3, 1,00-6,33 adet, 0,89-22,46 cm, 0,91-19,14 cm, 10,00-96,66 mg, 1,0-10,73 mg, 10,0-131,6 mg, 1,0-13,4 mg ve %53,52-95,00 arasında değişim göstermiştir. Araştırmada sonucunda Sagittario 200/49, Flamura 85 100/60, Flamura 85 300/15, NKÜ Lider 200/7ve NKÜ Lider 200/11 incelenen çimlenme ve erken fide dönemi tuzluluk tolerans özellikleri için en yüksek performansa sahip mutant ileri hatları oldukları saptanmıştır. Böylece bu hatların tuzluluğun sorun olduğu buğday üretim alanları için çeşit adayı olarak verim denemelerine alınmasının ve tuzluluk ıslahı çalışmalarında gen kaynağı olarak kullanılmalarının uygun olabileceği kanısına varılmıştır.Öğe Polimerik lif esaslı yapay kaslardan (aktüatörlerden) akıllı tekstiller geliştirilmesi(Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, 2024) Delen, Şennur Asma; Göktepe, ÖzerBu tez çalışması ile polimerik lif esaslı bükümlü ve sarmal yapay kaslardan (BS) akıllı tekstil ürünlerinin üretimine yönelik bir metodoloji önerilmiştir. Mevcut BS yapay kas üretim yöntemleri kesiklidir, oysa akıllı tekstillerin konvansiyonel tekstil makinelerinde seri biçimde üretilebilmesi için BS yapay kasların kesintisiz bir şekilde üretilebilmeleri gerekmektedir. Bu nedenle çalışma kapsamında öncelikli olarak bilgisayar aracılığı ile kontrol edilebilen kesintisiz BS yapay kas üretim sistemi geliştirilmiştir. Üretim sistemi her tür ve incelikteki öncü lifin farklı üretim yükleri altında yapay kasa dönüştürülmesine elverişlidir, ayrıca üretim yükü ve büküm miktarı gibi parametreler bilgisayar aracılığı ile hassas biçimde ayarlanabilmekte ihtiyaç duyulması halinde üretime ara verilerek kontrol ekranı üzerinden değiştirilebilmektedir. Çalışmada ayrıca sarmal tip (self coiled) kasların konvansiyonel makinelerde sorunsuz biçimde kullanılabilmesi amacıyla yeni bir yöntem geliştirilmiştir. Bu yöntemde yapay kaslar PVA ile kaplanarak düz ve yuvarlak örme makinelerinde iğne ve kılavuz gibi makine elemanlarına takılmadan örülmesi sağlanmıştır. Tez kapsamında yapay kas üretim proseslerinin öncü liflerin özelliklerine etkisi de incelenmiş, yapay kas aktüasyon performansının geliştirilmesi ve nihai ürüne uygun üretim parametrelerinin belirlenmesi amacıyla çeşitli çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Üretilen kasların uyarana bağlı aktüasyon performansları bu çalışma kapsamında geliştirilen yüksek hassasiyette sensörlerin yer aldığı ve verilerin doğrudan bilgisayara aktarılabildiği bir ölçüm düzeneği ile ölçülmüştür. Son olarak çalışma kapsamında piyasada mevcut ticari masaj ürünleri ile benzer bir performansa sahip olan ve BS yapay kastan üretilmiş bir masaj bilekliği geliştirilmiştir.Öğe Doğal epidemi koşullarında yaprak hastalıklarına karşı fungisit uygulamasının ekmeklik buğday (Triticum aestivum L.) çeşitlerinin tane verimi ve kalitesine etkileri(Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, 2024) Özer, Alp; Bilgin, Oğuz; Köycü, Nagehan DesenBu çalışma, doğal epidemi koşullarında yaprak hastalılarına karşı 10 farklı fungisit uygulaması ve 4 ekmeklik buğday çeşidi (Hamza, Axum, NKÜ Zirve ve Flamura 85) ile tane verimi ve kalitesindeki değişimlerin belirlenmesi amacıyla 2022-2023 yetiştirme yılında tesadüf bloklarında bölünmüş parseller deneme desenine göre 3 tekrarlamalı olarak Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri bölümü uygulama ve deneme alanında yürütülmüştür. Varyans analizi sonuçları tüm özellikler için çeşitler arasında önemli farklılıkların bulunduğunu, fungisit uygulamalarının ise bitki boyu, başak uzunluğu, başakta başakçık sayısı, tane verimi, bin tane ağırlığı, hektolitre ağırlığı ve zeleny sedimantasyon değerleri üzerine etkilerinin önemli olduğunu ve hasat indeksi ve gluten indeksi dışında diğer tüm özellikler için çeşitlere göre fungisit uygulamalarının farklı etkiye sahip olduğunu göstermiştir. Bitki boyu, başak uzunluğu, başakta başakçık sayısı, başakta tane sayısı, hasat indeksi, başak indeksi, tane verimi, bin tane ağırlığı, hektolitre ağırlığı, protein oranı, yaş gluten miktarı, gluten indeksi, Zeleny sedimantasyon ortalamaları sırasıyla 64.7 – 90.9 cm, 8.5 -10.36 cm, 19.9 -23.93 adet, 27.63– 51.5 adet, 1.01 – 2.02 g, %37.00 - 50.00, %56.95 - 76.86, 275.76 – 543.10 kg/da, 27.57 – 50.60 g, 72.60 – 78.10 kg/hl, %15.37 - 18, %32.33 - 41.00, %93.00 - 95.67, 51.33 – 70.00 ml arasında değişim göstermiştir. Pas hastalıkları şiddeti %0,00 ile %20,93 arasında ve hastalık oranı %0,00 ile %66,67 arasında ve külleme hastalık şiddeti %0,00 ile %30,67 ile hastalık oranı %0,00 ile %96,67 arasında olduğu tespit edilmiştir. Yaprak hastalıklarına karşı başaklanma ve çiçeklenme döneminde iki uygulamanın çeşit hassasiyetlerine göre önemli derecede hastalık oran ve şiddetinin azaltılmasına, verim ve kalite unsurlarını artmasına etkili olduğu bulunmuştur.Öğe Farklı biçim zamanlarının buğday ve tritikalenin ot verimi ve kalitesine etkileri(Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, 2024) Günay, Zeynep Duru; Şen, CananBu çalışma buğday ve tritikalede biçim zamanlarının verim ve kaliteye olan etkisini araştırmak amacıyla gerçekleştirilmiştir. Ülkemiz farklı bölgelerinde farklı toprak ve iklim çeşitlerine sahip olduğu için birçok yem bitkisinin yetiştiriciliğine ev sahipliği yapmaktadır. Günümüzde kaba yem ihtiyacı her geçen gün artmakta ve nitelikli şekilde karşılanamamaktadır. Kaba yem açığını kapatmak için Buğdaygiller iyi bir alternatiftir. Bu çalışmada Buğday ve Tritikalenin en yüksek verimli ve kaliteli ot ürettiği dönemler araştırılmıştır. Araştırma Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi uygulama alanında 2022-2023 yılları arasında gerçekleştirilip tesadüf blokları deneme deseni uygulanarak 3 tekerrürlü olarak yürütülmüştür. Denemede Ekmeklik Buğdayın (Triticum aestivum) Stoyana ve Prima çeşidi ile Tritikale (xTriticosecale Wittmack) kullanılmıştır. Bitkiler Zadoks43-45, Zadoks50-57, Zadoks60-69, Zadoks75 ve Zadoks83 olmak üzere 5 farklı dönemde hasat edilmiştir. Hasat edilen ot örneklerinde bitki boyu, KOV, YOV, KMO, HK, selüloz oranı, ADF, ADL, ve NDF değerleri incelenmiştir. En yüksek yeşil ot verimi 3726 kg/da ile 3. Biçim döneminde Stoyana çeşidinde gözlemlenmiştir yine en yüksek kuru ot verimi 4. Biçim döneminde Stoyana çeşidinde 1300 kg/da'dır. En yüksek ham protein oranı %18,45 ile Prima çeşidinde 1.biçim döneminde gözlemlenmiştir. Araştırmamızda en düşük yeşil ot verimi 1.biçim döneminde 1860 kg/da ile Prima çeşidinde olduğu görülmüştür, en düşük kuru ot verimi yine Prima çeşidinde 1. Biçim döneminde 413,3 kg/da olarak ölçülmüştür. En düşük ham protein oranı 5. Biçim döneminde biçilen Tritikale çeşidinde %9,66 olarak ölçülmüştür. ADF oranları karşılaştırıldığında en yüksek ADF oranı %28,06 ile 5. Biçim döneminde Stoyana çeşidinde ölçülürken en düşük ADF değeri %22,48 ile Stoyana çeşidinin 1. Biçim döneminde gözlemlenmiştir.