Balkan Sosyal Bilimler Dergisi

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 227
  • Öğe
    Parasal Aktarım Mekanizmasının Reel Ekonomi Üzerine Etkisi: Uluslararası Kredi Kanalına Yönelik Bir Literatür Araştırması
    (Namık Kemal Üniversitesi, 2019) Macit, Deniz; Durgun, Özlem
    Merkez bankalarının para politikasındaki değişikliklerinin reel ekonomik değişkenler üzerindeki etkilerini açıklamaya çalışan parasal aktarım mekanizması, parasal otoritenin para politikası kararlarındaki değişimlerin enflasyon ve toplam hâsılayı etkileme sürecini açıklamaya çalışmaktadır. Bu çalışma, para politikası aktarım mekanizmasında yer alan kredi kanalının reel ekonomi üzerindeki önemini vurgulamayı amaçlamaktadır. Çalışmada, ağırlıklı olarak parasal aktarımda uluslararası kredi kanalına yönelik bakış açısı, metodolojik yönler ve literatürdeki çalışmaların sonuçları arasındaki karşılaştırmalı analize dayalı niteliksel bir yaklaşım kullanılmaktadır. Literatürün incelenmesinden elde edilen ana bulgular şöyledir: para politikası kararlarının reel ekonomi üzerindeki etkisi, ekonomik ve finansal kriz koşullarında bile önemlidir ve uluslararası kredi görünümü pek çok araştırma tarafından güçlü bir şekilde desteklenmektedir. ABD bazında yapılan çalışmalar Avrupa ülkelerine kıyasla uluslararası kredi kanalının daha etkin işlediğini ortaya koymaktadır.
  • Öğe
    Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi’nin Süleymanpaşa İlçesinin Ekonomik Gelişimi Üzerindeki Etkileri: Öğrenci Tüketim Harcamaları Özelinde Bir Değerlendirme
    (Namık Kemal Üniversitesi, 2019) Aslan, İsmail; Sırım, Veli
    Üniversitelerin ekonomik büyüme, sosyal gelişme, rekabet edebilir mal üretimi ve hizmetlerin sağlanması, kültürel kimlik oluşumu, sosyal bağın ve kültürün sürdürülmesi ve sonuçta yoksulluğa karşı mücadele ve barınma kültürünün desteklenmesi gibi konularda çok önemli bir konuma sahip olduğu konusunda genelde uzlaşma olduğu görülmektedir. Üniversiteler bilim ve bilginin en etkili/kaliteli bir şekilde üretildiği ve bu birikimlerin işlendiği kurumların ilk sırasında yer almaktadır. Üniversiteler kuruldukları şehirlerin sosyal, ekonomik ve kültürel olarak gelişmesine katkıda bulunurlar. Bu nedenle, pozitif dışsallık yaratmaktadır.
  • Öğe
    Merkez Bankalarının İletişimi ve Para Politikası: Avrupa Merkez Bankası Örneği
    (Namık Kemal Üniversitesi, 2019) Cengiz, Vedat
    Para politikasında şeffaflık 1990’ların başlarından itibaren dünya çapında önem kazanmıştır. Merkez bankaları günümüzde hedeflerini, stratejilerini, aldığı kararları ve ekonomik görünüme ilişkin değerlendirmelerini açıklamaya çok daha fazla zaman harcamakta ve tüm bunların gerçekleştirilmesi için de çeşitli iletişim kanallarından faydalanmaktadır. Etkili bir iletişim yardımıyla beklentileri yönlendirmek mümkün olmakta ve bu sayede para politikasının etkinliği artmaktadır. İletişimin para politikasının etkinliği üzerindeki rolünün anlaşılmasının bir sonucu olarak merkez bankaları bugün halk ile iletişimi stratejik bir unsur olarak görmektedir. Bu çalışmanın amacı merkez bankası iletişiminin para politikasının etkililiği açısından önemini Avrupa Merkez Bankası örneğinde incelemektir. Euro Bölgesi kompleks, sürekli değişen ve dolayısıyla belirsizliğin hüküm sürdüğü bir bölgedir. Bu nedenle Avrupa Merkez Bankası’nın farklı hedef kitlelerine yönelmesi ve çeşitli iletişim kanallarını kullanması önemli bir gerekliliktir. İletişim konusunda ileri bir düzeyde olan Avrupa Merkez Bankası’nın kullanmakta olduğu başlıca iletişim kanalları arasında aylık basın toplantıları, düzenli bültenler, konuşmalar, röportajlar, akademik konferans ve araştırmalar ve internet sitesi yer almaktadır.
  • Öğe
    Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışlarının Değerlendirilmesi: Klinik Sağlık Hizmeti Alan Hastalar Üzerinde Bir Araştırma
    (Namık Kemal Üniversitesi, 2019) Sungur, Cuma; Kar, Ahmet; Kıran, Şafak; Macit, Mustafa
    Bu çalışmanın amacı, morbidite ve mortalite oranlarının daha yüksek olduğu klinik birimlerden sağlık hizmeti alan bireylerin Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışı (SYBD) alışkanlıklarını incelemek ve buna etki eden faktörleri ortaya koymaktır. Bu amaçla bir eğitim araştırma hastanesinin göğüs hastalıkları-göğüs cerrahisi, onkoloji-hematoloji, kalp-damar cerrahisi ve kardiyoloji klinikleri olmak üzere toplamda 4 farklı klinikte sağlık hizmeti alan 137 kişi üzerinde SYBD ölçeği uygulanmıştır. Anket verileri SPSS 21 paket programı ile analiz edilmiş, Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) ile Kruskal Wallis Testi uygulanmıştır. Demografik özellikler ve hizmet alınan klinik açısından SYBD’nin gruplar arasında farklılık gösterdiği bulunmuştur. Bu bağlamda özellikle potansiyel sağlık riski olan 65 yaş üstü kişiler ile onkoloji ve kalp damar hastalık riski gruplarının SYBD açısından özendirilmesinin gerekli olduğu düşünülmektedir.
  • Öğe
    Avrupa Erişilebilir Turizm Politikası ve Türkiye
    (Namık Kemal Üniversitesi, 2019) Cavlak, Neslihan; Cavlak, Hakan
    Bu çalışmanın temel amacı Türkiye’nin turizm alanında AB ile uyumlu politika üretip üretmediğinin anlaşılmasıdır. Bu amaca ulaşılabilmesi için birbirini destekler Avrupalılaşma ve Koşulluluk adlı iki kuramsal ve politik yaklaşımdan faydalanılacaktır. Bu çalışmanın iddiası, Türkiye’nin AB’nin koşulluluk politikalarından çok etkilenmediğidir. Bunun gerekçesi olarak da koşulluluk yaklaşımının ana bileşenlerinden olan öngörülebilir, erişilebilir ve tatmin edici bir ödülün AB tarafından Türkiye’ye vaat edilememesi olduğu ileri sürülecektir. AB’nin Erişilebilir Turizm Politikası bu çerçevede bir vaka olarak incelenecektir. Çalışmanın bağımlı değişkeni Türkiye’deki erişilebilir turizm politikası ve uygulamaları olacaktır. Bağımsız değişken ise AB’nin Erişilebilir Turizm Politikası ve bunların birbirleri ile etkileşimini sağlayan ara değişken Avrupalılaşma ve koşulluluk penceresinden AB – Türkiye ilişkileri olacaktır.
  • Öğe
    Dismemberment of Yugoslavia: Lessons for the Ethnic Conflict Literature
    (Namık Kemal Üniversitesi, 2019) Çınar, Kürşat
    Etnik çatışma literatürü, insan doğasının ve sosyal davranışlarının bilhassa çeşitlilik gösteren toplumlarda motivasyonlarıyla ilgili bizlere çok önemli bilgiler sunmaktadır. Bu makale son dönemlerde yaşanmış en büyük çaplı etnik çatışmalardan Yugoslavya örneğini araştırmaktadır. Makale, ilkin etnisite literatürünü incelemekte, etnik çatışmanın mikro- ve makro-bazlı nedenlerini irdelemektedir. Makale özellikle etnik çatışmaların kültürel, siyasi, yapısal, psikolojik ve ekonomik nedenlerini incelemektedir. Makale bu teorik altyapı ışığında Yugoslavya örneğini ele almakta ve bahsi geçen nedenlerin Yugoslavya örneğindeki karşılaştırmasını yapmaktadır. Buna göre Yugoslavya örneğinde siyasi ve yapısal nedenlerin öne çıktığı gözlemlenmektedir. Makale son olarak Yugoslavya’nın ardılı ülkelerde son dönemlerde insanların çok-etnisiteli toplumlara yaklaşımını inceleyip, konuyla ilgili çıkarımlar yapmaktadır.
  • Öğe
    Belediye Hizmetlerinden Memnuniyetin Ölçülmesine Yönelik Bir Araştırma: Simav Belediyesi Örneği
    (Namık Kemal Üniversitesi, 2019) Topal, Bayram; Şahin, Hasan; Topal, Beyza
    Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi politikasının da etkisiyle en önemli hizmet kuruluşlarından biri haline gelen belediyeler, diğer kamu kuruluşlarından farklı olarak seçimle işbaşına gelmektedir. Belediyeler halkla iç içe olmaları ve seçimle iş başına gelmeleri sebebiyle sundukları hizmetlerin hemşerilerin ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılayabilmesi için onların dilek ve şikâyetlerini dikkate almak zorundadırlar. Dolayısıyla, hizmet kalitesi kavramı belediyelerde üzerinde önemle durulması gereken bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışma da Kütahya Simav ilçesinde ikamet eden vatandaşların Simav Belediyesinin sunduğu hizmetleri nasıl algıladıkları ve sunulan hizmetlerin kalitesinden ne ölçüde memnun olduklarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Bunun için 5 demografik özellik ve 25 memnuniyet göstergesini ihtiva eden bir anket çalışması gerçekleştirilmiştir. Anket çalışması rastgele örnekleme yöntemi kullanılarak 253 hemşeri üzerinde yüz yüze görüşme şeklinde gerçekleştirilmiştir. Ankete katılanların %66’sı erkek, %34’ü kadın olup, her yaş ve eğitim seviyesinden katılım sağlanmıştır. Anket çalışmasının iç tutarlılığı için Cronbach alfa katsayısı 0,892 olarak bulunmuş olup güvenilirliğinin oldukça yüksek olduğu saptanmıştır.
  • Öğe
    Toplumsal Cinsiyet Rolleri Bağlamında Türkiye’de Çocuk Gelinler
    (Namık Kemal Üniversitesi, 2017) Kıran, Elif
    Biyolojik cinsiyet kavramı kadın ve erkek arasındaki biyolojik farklılıkları işaret ederken, toplumsal cinsiyet kavramı ise bu iki cins arasındaki toplumsal farklılıkları içerir. Kadın ve erkeğe toplumsal yapı tarafından biçilen rol ve konumlar üzerinde duran toplumsal cinsiyet tartışmaları, bireylerin kadın ya da erkek olmaları sebebiyle karşı karşıya kaldıkları farklı uygulamaları inceler. Zaman ve mekana göre farklılık gösteren bu uygulamaların gündelik yaşamda pek çok yansıması olduğu bilinmektedir. Dünya genelindeki toplumlarda hakim olan ataerkil yapının toplumsal yaşamdaki görünümlerinden biri de toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık konusudur. Kadına yönelik şiddet başta olmak üzere, farklı tür ve boyutlarda cinsiyetçi uygulamaların varlığını yoğun bir şekilde sürdürdüğü bilinmektedir. Bu çalışmada, cinsiyetler arası ayrımcılık örneklerinden biri olan kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesi konusu incelenmektedir. Çalışma öncelikle toplumsal cinsiyet konusunu farklı yönleriyle analiz etmiş ve ardından toplumsal cinsiyetin bir yansıması olarak çocuk gelin sorununu ele almıştır. Çalışmayı ayrıntılandırırken çocuk yaşta evliliğin sebep ve sonuçlarına değinilmiş ve konuya dair istatistiki bilgilere yer verilmiştir. Kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesi sorununa dair genel bir çerçeve sunmayı amaçlayan bu çalışmanın sonuç bölümünde ise eğitim seviyesinin arttırılması, yoksullukla mücadele yöntemlerinin etkin bir şekilde uygulanması gibi sorunun çözümüne dair çeşitli öneriler sunulmuştur.
  • Öğe
    Güvenliğin Pazarlanması: Bir Pazarlama Aracı Olarak Suç Ve Şiddet
    (Namık Kemal Üniversitesi, 2017) Avcı, Mehmet Güven
    Suçun özellikle şiddet suçlarının artışı istatistiksel olarak yayınlanan raporlardan görülmektedir. Ancak bu olgunun önemli bir toplumsal sorun olarak ortaya çıkışına ait sosyolojik veriler şiddet suçlarına ait rakamların dışında toplumsal yaşamda bireylerin gösterdiği genel davranış biçimleri ve toplumsal taleplerdir. Günümüzde suç ve şiddet eylemlerinin gerek toplumsal bir olgu gerekse önemli bir toplumsal sorun olarak tespit edilmesi yaşanan şiddet eylemlerinin sonucunda bireylerde oluşan korku ve güvensizlik duygusunun ortaya çıkardığı güvenlik temelli yaşam biçimidir. Bu yaşam biçimi ve oluşan talep suç, şiddet ve güvenlik kavramlarına dayanan bir pazarlama ve reklam dilinin oluşmasına yol açmıştır. Bu dilin ürettiği algı bireylerde “kötü dünya sendromu” olarak ortaya çıkmakta ve sürekli bir güvenlik talebi ve arayışına dönüşmektedir. Bu durum öncelikle mekanda bir ayrışmaya yol açma eğilimindedir. Zenginliğin getirdiği mekânsal ayrışma orta sınıflarda güvenlik temelinde mekânsal bir ayrışmaya yol açmaktadır. Güvenli mekan talebinin yanı sıra özel güvenlik talebi, güvenlik kameraları tüketimi, alarm sistemleri, çantalarda taşınan gazlı spreyler… vb. ciddi bir güvenlik arayışının göstergesidir. Bu arayış ve talebin ortaya çıkışında bireylerin birebir şiddet ve suçla karşılaşmalarından çok, duyulan, görülen ya da öğrenilen şiddet eylemlerinden kendilerini koruma amacının yanı sıra şiddet suçlarının kullanılarak yaratılan korku kültürünün bir pazarlama aracı haline gelmesinin ve bu amaçla insanlarda sürekli her an bir saldırı olabileceği duygusu yaratılmasının da etkili olduğu görülmektedir. Bu bildiri suç ve şiddetin bir araç olarak güvenliğin pazarlanmasında kullanılış biçimini incelemektedir.
  • Öğe
    Kişi Hak Ve Hürriyetlerinin Korunması Karşısında Anayasa Madde.13, Bu Hükme Aykırı Yasal Düzenleme Ve Faaliyetlerin Anayasa Madde.11 Açısından Değerlendirilmesi
    (Namık Kemal Üniversitesi, 2017) Demirkol, Mustafa
    Bu çalışmanın ana amacı temel hak ve hürriyetlerin, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası çerçevesinde ne tür durumlarda sınırlandırıldığını, bu sınırlandırmaların hangi Anayasa Maddelerine dayandığını, Anayasanın 13. Maddesine aykırı sınırlandırmaların Anayasanın 11. Maddesi Çerçevesinde nasıl değerlendirildiğinin altını çizmektir.
  • Öğe
    Adalet Ve Kalkınma Partisi Döneminde Kadınlara Yönelik Dönüşümlerin Değerlendirilmesi
    (Namık Kemal Üniversitesi, 2017) Ateş, Hamza; Yavuz, Öznur
    Türkiye’nin siyasi ve ekonomik açıdan son derece çalkantılı bir dönemi olan 2001 yılında kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti), on beş yıldır tek başına iktidar konumunu sürdürmektedir. AK Parti’nin başarısındaki en önemli unsur, Türkiye’deki dönüşüm ve çizdiği yol haritasıdır. Bu dönüşümlerden biri de kadın sorununu bir demokrasi sorunu olarak gören AK Parti döneminde kadının geleneksel rolünde gözle görülür şekilde yaşanan yeniliklerdir. AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılından günümüze kadar AK Parti hükümetlerinin, toplumun yarısını oluşturan kadınların sosyal, kültürel, ekonomik, siyasi ve toplumsal alandaki dezavantajlı konumlarını avantaja çevirmek için gerek mevzuat, gerekse reform düzeyinde uygulamalar ile pek çok adım attığı yadsınamaz bir gerçektir. Bu adımlar; kadınların hakları, bireysel ve toplumsal olarak güçlenmeleri, karar alma mekanizmalarındaki etkinliklerinin artırılması, eğitim kalitelerinin artırılması, pozitif ayrımcılıklarının sağlanması, istihdamlarının artırılması olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmada, AK Parti Hükümeti’nin uyguladığı kadın odaklı düzenlemeler, iyileştirme ve yenilikler; anayasa, kadına yönelik şiddet, kadın ve istihdam, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, siyaset ve diğer sosyal politikalar ana başlıkları üzerinden değerlendirilecektir. Böylelikle on beş yıllık AK Parti iktidarının gerçekleştirdiği değişim ve dönüşümün kadınların yaşamlarına nasıl etki ettiği ortaya konulacaktır.
  • Öğe
    Jeopolitik Ve Jeoekonomik Perspektiften Lng-Boru Hatları Rekabetinin Avrupa Enerji Güvenliğine Etkiler
    (Namık Kemal Üniversitesi, 2017) Telli Serpin, Azime; Demirtaş, Işıl
    Dünya birincil enerji karmasında ilk üçte yer alan doğal gaza yönelik talebin fiyatların düşmesi, arz bolluğu ve karbon emisyonunu azaltmadaki rolü nedeniyle orta ve uzun vadede petrol ve kömürden daha hızlı artması beklenmektedir. Üstelik bu tahminlere göre; büyüme oranının geçtiğimiz 17 yılla aynı olması durumunda bile gelecek 25 yıl içinde doğal gaz talebinde % 50’lik artış olacaktır. Doğal gaz pazarında rekabeti derinleştiren bu durum yapısal dönüşüm sürecinin tetikleyicisi olmuştur. Yapısı itibari ile bölgesel bir görünüm arz eden ve devletlerin ana aktörler olduğu doğal gaz pazarı LNG talebinin önlenemez yükselişine bağlı olarak küreselleşme doğrultusunda evrilmektedir. Başlangıçta coğrafi imkânsızlıkları aşmak için geliştirilen LNG günümüzde boru gazının rakibi durumuna gelmiştir. LNG’nin payı yeni arz ve talep ülkelerinin ortaya çıkmasıyla hızlı bir şekilde artmaktadır. Boru gazı ve LNG arasındaki fiyat makasının LNG lehine bozulmasıyla birlikte kaynak çeşitlendirmesi arayışında olan ülkeler için LNG makul bir seçenek haline gelmiştir. Boru hatlarının yarattığı karşılıklı bağımlılık ilişkisinde “hassas” konumda olan ülkelerin LNG taleplerinin artışa geçmesi mevcut ve planlanan boru hatlarının akıbetlerini tartışmalı hale getirmiştir. Gelecek 25 yılda LNG talebinin iki katı artarak pazar payının %40- %45 oranına yükseleceği öngörülmektedir. Bu nedenle çalışma LNG ve boru gazı arasındaki rekabeti tetikleyen jeopolitik ve jeoekonomik unsurlara odaklanacaktır. Çalışmada LNG-boru gazı rekabetinin yeni boru hattı yatırımlarına etkisi sorgulanacaktır. Bu amaçla, Rusya’nın yeni boru hattı projeleri Kuzey Akım-2 ve Türk Akımı-2’nin geleceği sorgulanacaktır. İçerik analizi yönteminin kullanılacağı çalışmada doğal gaz piyasasının içinde bulunduğu evrim sürecine de yer verilecektir.
  • Öğe
    Taşımacılık Faaliyetlerinin Rekabet Üstünlüğü Oluşturmada İşletmecilikte Yeri Ve Önemi: Türkiye Örneği Ve Türkiye’de Taşımacılığın Gelişimi
    (Namık Kemal Üniversitesi, 2017) Kılcı, Hakan
    Küreselleşme dünya ticaretindeki gelişmelere bağlı olarak son yıllarda hızlanmış uluslararası ticaretin artış hızına bağlı olarak gelişmeye devam etmektedir. Kıtalararası ülkelerin ticaretlerinin gelişmesi küreselleşme sürecini hızlandırırken bu sürecin hızlanmasına katkıda bulunan önemli araçlardan birisi de tıpkı iletişim, internet, medya gibi taşımacılık olmuştur. Yani taşımacılık uluslararası ticareti geliştirirken bu da küreselleşmeyi hızlandırmaktadır. Hızla büyüyen küreselleşmenin olduğu bu makroekonomik çevrede işletmeler artık yerel ve ulusal pazarları hedef olarak görerek ayakta kalabilme şansını yavaş yavaş yitirmektedirler. Bu dar kapsamda kalan işletmeler ihracat yaparak elde edebilecekleri ek gelirlerden mahrum kalırken dış ülkelerdeki rakip işletmelerin pazarlarını kapmalarına da seyirci kalmaktadırlar. Pek tabi ki işletmelerin dış pazarlara açılabilmelerinde kendi oluşturacakları taşımacılık filoları yetersiz kalacaktır. Bu yüzden ülke yönetimleri işletmelerin ihtiyaç duyduğu bu taşıma hizmetini kendilerine en ucuz ve kaliteli bir şekilde sunacak taşımacılık şirketlerini ve taşımacılık alt yapılarını oluşturmada kendilerine düşen görevin farkına varmış ve gerekli yatırımları yapmaktadırlar. Ülkemizde de özellikle son yıllarda ulaştırma sistemlerine yapılan yatırımlar işletmelerimizin taşımacılık maliyetleri bakımından dış ülke rakipleriyle rekabet edebilmesine yardımcı olacak ulaştırma politikaları ile desteklenmektedir. Son yıllarda özellikle hızlı tren projelerine yapılan yatırımlar, oluşturulmaya çalışılan lojistik üsler bu destek programların en bariz örnekleridir. Özellikle lojistik üsler kendilerine birçok taşımacılık şirketini çekerek orada büyük bir rekabetin oluşmasına bu sayede üretim işletmelerinin ürettikleri ürünleri en ucuz ve kaliteli bir şekilde taşıyacak birçok nakliye şirketinin tekliflerini değerlendirmelerine ve bu sayede maliyet tasarruflarına gidebilecekleri bir piyasa ortamına ulaştıkları rahatlıkla gözlemlenebilmektedir. Bu çalışmada Türkiye’de taşımacılığın tarihi gelişimi, hali hazırdaki durumu ve taşımacılığın geliştirilip Türkiye İşletmeciliğine nasıl katkıda bulunulabileceği kuramsal olarak incelenip önerilerde bulunulmaya çalışılacaktır.
  • Öğe
    Osmanlı Devletinde Yabancı Okullar
    (Namık Kemal Üniversitesi, 2017) Eren, Ebru
    Osmanlı Devleti hoşgörü anlayışını azınlık kesimine eğitim konusunda da sağlamıştır. Eğitim ve öğretim kurumlarını açma ve faaliyetlerini sürdürme konusunda Türk ve Müslümanlara tanıdığı hakları azınlıkları da tanımıştır. İstanbullun Türkler tarafından fethedilmesiyle birlikte siyasi özgürlüklerini yitiren Rumlara, Patrik adı verilen bir ruhani liderin kontrolü altında topluyaşamak kaydıyla hak tanınmıştır. Tanınan yaşama hakkıyla birlikte bu cemaate din, dil, gelenek ve göreneklerinde bütünüyle serbest hareket etme hakkı verilmiştir. Devlet her meselede patrik ile görüş alışverişi yapmaktaydı. Patriğe Rum halkının eğitim ve kültür kurumlarını, kiliselerini, hastanelerini idare etme mesuliyeti verilmiştir. Rum halkına verilen bu imtiyazlardan daha sonra Ermeni ve Yahudilerde yararlanmışlardır. Bu sayede İmparatorluğun kontrolü altında bulunan gayri Müslimlere de Müslümanlar gibi eğitim ve kültür kuruluşları açma ve yönetme hakkı sağlamıştır. Bu eğitim öğretim kurumları Türk-İslam kuruluşları gibi devlet eliyle değil, servet sahipleri, yardımseverler ve cemaatler aracılığıyla oluşturulmuş ve desteklenmiştir. Her caminin yanında bulundurulan mektep ve medrese gibi her kilisenin yanında da azınlık okulları inşa edilmiştir. Mektep ve medreselerde öğretim hocalar tarafından yapıldığı gibi, azınlık okullarındaki öğretim de papazlar tarafından yürütülüyordu.
  • Öğe
    Türk Siyasetinde Politik Dil Kullanımı: Recep Tayyip Erdoğan’ın “Ak Parti 1. Ve 3. Olağan Üstü Kongrelerindeki Konuşmalarının” İçerik Ve Söylem Analizi
    (Namık Kemal Üniversitesi, 2017) Kantar, Gökmen
    Söylem, kavramı uzun bir süredir artık dilimizde yer almakta ve farklı bağlamlarda kullanılmaktadır. Gazeteciler, siyasetçiler sanatçılar, tartışma programlarına katılanlar, kanaat önderleri ve akademisyenler konuşmalarında sıklıkla söylem terimine vurgu yapmaktadırlar. Yaşadığımız çağ artık bir söylem çağı olup, dünyadaki genel geçer bilimlerin hepsi söylem kavramının etkisi altındadır. Bugün dünyada artık mutlak genel gerçeklik yoktur, mutlak güçlü söylemler vardır. Söylem analizi, dilin kullanım biçimini ve işlevlerini inceler. Kelimeler, cümleler ve diğer metinsel ifadeler, arka plan bilgisine dayanılarak, içerikleri ya da iddiaları, ima yoluyla ortaya koyabilme özelliğinde olan söylem, önemli ideolojik bir boyuta sahiptir. Recep Tayyip Erdoğan’ın, Ak Parti 1. ve 3. Olağan üstü kongrelerindeki kongre konuşmalarında kullandığı “Politik dil” söylem ve içerik analizi yöntemiyle incelenecek ve metinler arasında karşılaştırma yapılacaktır. Erdoğan’ın kongre konuşma metinleri; doğal dil kullanımı, retorik unsurları, ele aldığı gündem konuları ve “Ben ve Biz” zamirlerini kullanma biçimi açısından incelenecektir. Bulgular tablolar halinde düzenlenerek ve karşılaştırma yapılarak değerlendirilecektir.
  • Öğe
    Whether Open Innovatıon Is A Better Choıce As A Model of Innovatıon For Organızatıons
    (Namık Kemal Üniversitesi, 2017) Kanbur, Aysun; Mohamed, İbrahim A.H.
    This study presents a review of innovation models and by taking consideration and examining these models it is aimed to understand whether the model based on open innovation is a better choice among all the other models. For organizations, innovation models generally demonstrate how to work in an innovative point of view. Companies of today’s business life are striving to develop their capabilities and their activities to become innovative companies. Many of the organizations try to find the most suitable and effective innovation model for themselves to create a difference in their long-term business life. Success of innovation process of companies basically depends on success of their innovation model. Innovation models started with simple linear models and up to this point, they became complex interactive models. Within these models, the main focus points of open innovation can be explained as interactive processes, knowledge and technology. Open innovation has its own characteristics like as other innovation models. It is important to emphasize that open innovation requires innovative ideas, knowledge from companies, and so managing wide technological relationships. Becoming as a popular phenomenon in innovation studies it is also need to be examined. When all innovation models are evaluated, generally, it can not be said that the open innovation model can be a better choice despite the fact that open innovations create new or modified logics and promote collaboration and openness. Therefore, as a remarkable answer of the problem of this study, strategies of the companies should be analyzed. In other words, strategies of companies play very important role while determining the form of innovation process.
  • Öğe
    Ekonomik Büyüme, Çevre İçin Fırsat Maliyeti Mi? Türkiye İçin Nedensellik Analizi
    (Namık Kemal Üniversitesi, 2017) Durğun, Burhan; Durğun, Funda; Aziz, Dayanır
    Endüstriyel devrimle karbon ve sera gazı emisyonuna neden olan fosil yakıtlara artan talep, çevre ve sürdürülebilirlik açısından tehdit oluşturmaktadır. İklim değişikliklerine sebep olan bu zararlı emisyonlar ekolojik dengeyi bozarak toplum sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. Türkiye, büyümede temel girdi olan enerjinin artan talebi ve bu talebin çoğunluğunu karbon emisyonu yaratan fosil yakıtların oluşturması nedeniyle sürdürülebilir ekonomi vizyonunda zorlu bir sürecin içerisindedir. Zararlı emisyon yaratmayan, temiz, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı yüksek potansiyele ve son yıllardaki girişimlere rağmen hala düşük seviyelerde kalması çevre konusundaki olumsuzluğu daha da derinleştirmektedir. Bu çalışmada Türkiye özelinde 1980-2012 yılları için ekonomik büyüme ve yenilenebilir enerjinin çevre kirliliği üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Ekonomik büyüme değişkeni olarak kişi başına sabit fiyatlarla gayrisafi yurtiçi hasıla; yenilenebilir enerji değişkeni olarak kişi başına yenilenebilir enerji (hidroelektrik dahil) tüketimi ve sera gazı değişkeni olarak da kişi başına sera gazı emisyonu kullanılmıştır. Serilere öncelikle ADF ve iki kırılmalı Lumsdaine-Papell birim kök testleri uygulanmıştır. Düzey değerlerinde birim kök içeren serilerin birinci farklarında durağanlığa eriştikleri görülmüştür. Seriler arasındaki eşbütünleşme ilişkisi ARDL sınır testi ile sınanmış ve seriler arasında eşbütünleşme ilişkisi olduğu bulunmuştur. Modelde sera gazı emisyonu ve büyümenin uzun ve kısa dönem katsayıları istatistiksel olarak anlamlı; yenilenebilir enerji tüketiminin katsayısı ise istatiksel olarak anlamsız çıkmıştır. Vektör hata düzeltme modeline dayalı Granger nedensellik testi, sera gazı emisyonu ile ekonomik büyüme arasında çift yönlü; aynı şekilde sera gazı emisyonu ile yenilenebilir enerji tüketimi arasında da çift yönlü nedensellik ilişkisi olduğunu ortaya koymuştur. Bu sonuçlar Türkiye’deki büyüme paradigmasının yüksek oranda çevre kirletici olduğunu göstermektedir. Büyüme sera gazı emisyonu arasında bulunan geri besleme etkisi, ekonomide büyüme gerçekleştiğinde sera gazı emisyonunun yükseldiğini, aynı anda çoğunluğu karbon emisyonuna neden olan fosil yakıtlardan sağlanan enerjinin de büyümenin lokomotifi olduğunu ifade etmektedir. Çevre kirliliği telafi edilemez zararlara yol açmadan önce enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji teşvikleri konusunda kayda değer bir mesafe kat edilmesi gerekmektedir.
  • Öğe
    İşgörenlerin Kurumsal İmaj Algılarını Etkileyen Faktörlerin Araştırılması
    (Namık Kemal Üniversitesi, 2017) Topal, Bayram; Şahin, Hasan
    Teknolojik gelişmeler ve küreselleşme ile birlikte rekabet daha da agresifleşmekte ve örgütler değişik yollarla farklılaşma yoluna gitmektedir. Bu rekabet ortamında sahip olunan bilgi ve insan kaynağı, organizasyonların elindeki en önemli güç olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle taklit edilemez bir yetenek olan insana yapılan yatırım, organizasyonların rekabetten pay almalarında en önemli faktörlerden birisidir. İnsan kaynağını etkin yönetebilmek ancak kurum içerisinde ayrı bir insan kaynakları birimi kurularak efektif hale getirilebilir. İnsan kaynakları birimi, işletmede işgücünü bulma-seçme-değerlendirmeden onların gelişimi, kariyer planlaması hatta emekliliğe kadar giden süreçte yönetimini kapsamaktadır. Ayrıca kurumsal imaj organizasyonların hem iç hem de dış çevredeki algısını belirlemektedir. Rekabette insan kaynağı yönetimi kadar organizasyonun sahip olduğu kurum imajı da önemlidir. Yapılan bu çalışmanın amacı, çalışanların kurum imajı ile ilgili algıları üzerinde etkili olan faktörlerin araştırılmasıdır. Kurumsal imaj algısı üzerinde işgörenlerin önemli bir etkisi vardır. Bu etki pozitif yöndeolabileceği gibi negatif yönde de olabilir. Bu durumu araştırmak için özel ve kamu sektörü çalışanları arasından rastgele seçilen 427 kişi üzerinde yapılan bir anket çalışmasından elde edilen veriler esas alınmıştır. Bu çalışmada ilk olarak çalışanların demografik özelliklerinin kurumsal imaj algısı üzerindeki etkileri araştırılmıştır. İkinci olarak, insan kaynakları politikalarının çalışanların kurum imajı algısı üzerindeki etkileri analiz edilmiştir. Sonuç olarak, kurum imajı üzerinde etkili olan insan kaynakları politikaları ortaya konmuştur.
  • Öğe
    Türkiye’de Bürokrasinin Dönüşümünde Halk Desteğinin Rolü
    (Namık Kemal Üniversitesi, 2017) Güler, Tahsin; Şahnagil, Sinem
    Halk desteği siyasal iktidarlar açısından en önemli meşruiyet unsurlarından birisidir. Ancak bir siyasal iktidar için halk desteğinin varlığı kadar iktidarın konumuna ve kamu politikalarına yaptığı katkı da önemlidir. Başka bir ifade ile iktidarın bu desteği siyasa üretimine ve planladığı reformlara yansıtabilme becerisi siyasal iktidarın pragmatik yönünü belirleyecektir. Türkiye’de 2002 yılında iş başına gelen siyasal iktidarın, üst üste elde ettiği ve uzun yıllar görülmemiş olan seçim başarıları bu süreçte toplumda önemli bir desteğe sahip olduğunu göstermektedir. Hedefleri arasında “bürokratik vesayetin kaldırılması” ve “bürokratik devletten hizmet devletine dönüşüm” ün önemli yer tuttuğu siyasal iktidar, yeni yönetim anlayışına paralel olarak başta demokratikleşme, temel hak ve özgürlükler ile kamu yönetimi alanında olmak üzere çok önemli reformlar gerçekleştirmiştir. Bu reformlar bürokrasinin, siyasetçiler yanında artık halka karşı da eskisinden çok daha sorumlu, verimli, etkin, toplumun beklentilerini karşılayan bir anlayışa sahip olmasını zorunlu kılmıştır. Bu süreçte siyasal iktidarın sahip olduğu halk desteğinin etkilerini yansıtmada katılım, hak arama, bürokrasinin denetimi ve bireylerin bu denetim yollarını kullanmasını kolaylaştıran Bilgi Edinme ve Değerlendirme Kurulu, Kamu Denetçiliği Kurulu, Etik Kurulu, BİMER gibi mekanizmaları hayata geçirmesi önemli katkılar yapmıştır. Mevcut tabloda bürokrasi, bir süredir önemli bir kamuoyu desteğini arkasına alan, değişim ve dönüşüm sürecinin temel aktörü olan siyasal iktidarın dönüştürücü baskısını üzerinde hissederken benzer bir baskıyı hesap verebilirlik, açıklık, şeffaflık, bilgi edinme vb. ilkelerle kamu hizmeti sunmakla sorumlu olduğu, iktidara büyük oranda desteğini sunmuş olan kamuoyundan da görmektedir. Bu bağlamda çalışma siyasal iktidarın bu süreçte sahip olduğu halk desteğini bürokratik zihniyetin değişim ve dönüşümü noktasında bir baskı ve denetim unsuru olarak nasıl aktive ettiği üzerine yoğunlaşmaktadır.
  • Öğe
    Çalışanların Yaşadığı Presenteeism Ve İş Yaşam Dengesi Arasındaki İlişki
    (Namık Kemal Üniversitesi, 2017) Ertürk, Ebru; Erdirençelebi, Meral; Gökce, Şükran
    İş dünyasında yaşanan artan rekabet çalışanların işlerini kaybetme korkusunu tetiklemiştir. Çalışanlar işlerini kaybetmek korkusuyla çok daha fazla çalışmakta ya da işyerinde daha uzun zaman geçirmektedirler. Söz konusu bu baskı çalışanların fiziki ya da ruhsal rahatsızlıkları olmasına rağmen işlerinin başında bulunmalarını zorunlu kılmakta bunun sonucundaysa etkinlik ve verimlik düşüklüğü yaşanmaktadır. Presenteeism olarak tanımlanan bu durum; çalışanların işyerlerinde geçirdikleri zamanın yoğunluğu nedeniyle özel hayatlarındaki rollerini gerektiği gibi yerine getirmelerini engellemekte veya geciktirmelere yol açmaktadır. Bu durum ise iş yaşam dengesinin bozulmasına temel neden olmaktadır. İş yaşam dengesi, kişinin çalışma ve özel hayattaki rollerini eşit düzeyde yerine getirmesi ve bu rollerden eşit düzeyde tatmin olması biçiminde tanımlanabilir. Bu dengenin kişinin iş ve özel hayatında üstlendiği roller arasındaki çatışmanın en düşük seviyede tutulmasıyla sağlandığı öne sürülebilir. Bu bağlamda Necmettin Erbakan Üniversitesi bünyesinde yer alan akademik birimlerdeki akademisyenlerin presenteeism ile iş yaşam dengesi arasındaki ilişki düzeyinin incelenmesi amaçlanmaktadır. Anket yöntemi ile elde edilen verilere korelasyon, regresyon, t-testi ve anova analizleriuygulanmıştır. Elde edilen bulgulara göre, iş yaşam dengesi alt boyutları (iş-aile çatışması ve aile-iş çatışması) ile işte var olamamayı pozitif yönde etkilemektedir.