Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Kaptan, Merve Nur" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 11 / 11
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    DEKONSTRÜKSİYON KAVRAMI ÖZELİNDE ANADOLU POP
    (Tolga KARACA, 2025) Kaptan, Merve Nur
    ÖZ Dekonstrüksiyon kavramı bir metin ya da bir yapının parçalara ayrılması, çeşitli parçalarının yeniden kullanılması ve geri dönüştürülmesini ifade eden felsefi bir anlayış olarak karşımıza çıkar. Bu manada dekonstrüksiyon, geleneksel yıkımın alternatifi olarak düşünülebilir. Bu kavram, bir metnin ya da bir yapının anlamının ortaya çıkarılması dışında bir müzik eserinin anlamının irdelenmesinde de kullanılır. Çünkü Jacques Derrida, müziği yalnızca seslerden meydana gelen bir yapı olarak düşünmez, ona göre müzik de bir tür metindir ve yeniden yorumlanmaya ihtiyacı vardır. Bu doğrultuda yeniden yorumlanan müziğin çeşitliliği ve zenginliği açığa çıkarılmış olacaktır. Konunun merkezinde yer alan Anadolu pop da bu çerçevede değerlendirilebilir. Çünkü bu tür, içerisinde birden fazla kültüre ait unsurlar barındırmakta ve diğer türlerden bazı noktalarda ayrılmaktadır. Dolayısıyla Anadolu popu dekonstrüksiyon kavramı özelinde incelemek, bu müziği yorumlamamızı, çeşitliliğini ve zenginliğini anlamamızı sağlayacaktır. Bu minvalde çalışma, Anadolu popun dekonstrüksiyon kavramsalı özelinde değerlendirilmesine odaklanmaktadır. Bu amaç çerçevesinde araştırmada konuyla ilgili belgeler literatür taramasıyla elde edilmiş, elde edilen verilerin betimsel analizi yapılmış ve yorumlanmıştır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Ecstasy in Music: The Case of Sema and Semah
    (Mehmet ŞAHİN, 2024) Kaptan, Merve Nur
    Ecstasy is a state of altered consciousness in which a person is in a state of trance. The person in this state experiences an introspection and returns to their essence. Such a state can also be likened to being asleep or hypnotized. But more than these states, ecstasy refers to a conventionalized state of unusualness. In other words, ecstasy can occur in societies and these moods of ecstasy can change. Therefore, ecstasy continues to exist not only in the past but also in the present. In this regard, ecstasy appears as a universal word with different meanings and different nomenclatures from culture to culture. Containing different meanings and different nomenclature, ecstasy is generally associated with music. In fact, music acts as an intermediary in the transition to the state of ecstasy. This situation allows us to speak of a relationship between ecstasy and music. Cultural differences are decisive in this relationship. The relationship between music and ecstasy is also seen in the sema ceremony and semah ceremonies, which are at the center of the subject. In this direction, sema and semah, which are used in two different ways, contain the same meaning; however, these words differ from each other in terms of application. In other words, sema is performed in Mevlevi rituals and semah is performed in Alevi erkans/rituals accompanied by music. The Mevlevi sema ceremony can be visualized as a state of ecstasy in which music and kinetic movements are together. In the sema ceremony performed for the purpose of returning to one’s essence with this state of ecstasy, music and kinetic movements contribute to the occurrence of ecstasy. In this context, music and kinetic movements can be considered as a kind of mediating elements for ecstasy. In the Mevlevi sema ceremony, the human ascension is described with both music and kinetic movements through the performance of na’t, kudüm, ney, peşrev and ayin-i şerif. The climax of the ecstasy in this ceremony is the third salute. This is why the tempo of the music, and the movements of the whirling dervishes accelerate in this salute. In addition, in the aforementioned ceremony, ney and kudüm instruments can also be mentioned as instrumental elements in the experience of ecstasy. There is a similar situation in Alevi semah ceremonies. Semah ceremonies, like sema ceremonies, can be described as a state of ecstasy. In this state of ecstasy, the person returns to his/her soul, that is, to Allah. Semah, which is performed as a part of Miraçlama in cem erkans, is performed in two or three parts with the help of music and kinetic elements. The fact that the semahs are performed in two or three parts, namely, hospitality and swaying, or hospitality, execution and swaying, indicates that the semah is directed towards ecstasy. In this sense, the kinetic movements performed in the sections of the semah accompanied by music move from slow to fast. Thus, just like in sema, the music and kinetic movements in semah mediate ecstasy by enabling the transition to a state of ecstasy. Apart from this, it is seen that the ney and kudüm instruments mediate the experience of ecstasy in sema ceremonies, as well as the baglama in semah ceremonies. In this context, it is possible to say that music, musical elements and kinetic movements are the mediators of the state of ecstasy and the state of motion experienced with ecstasy in sema ceremonies and semah ceremonies. In this context, when the literature is examined, it is realized that there are various studies on Mevlevi sema rituals and Alevi semah rituals; however, there is no study that deals with ecstasy and its elements in sema and semah rituals. In this regard, the study is important in terms of filling the gap in the field and being a source for similar studies. In this manner, the research aims to reveal the state of ecstasy in sema ceremonies and semah ceremonies. In line with this purpose, a documentary research method with a descriptive model was used in the research, the sources related to the subject were examined and the findings were revealed by interpreting the data obtained.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Hermeneutik Açıdan Mevlevî Âyinleri
    (2024) Kaptan, Merve Nur
    Sosyal bilimlerde iki temel paradigmadan söz edilmektedir. Bunlardan ilki açıklamaya yönelik düşüncede temellenen pozitivizm; diğeri ise poziti-vizme alternatif olarak ortaya çıkan anlayıcı/yorumlayıcı paradigmadır. Sosyo-kültürel manada birçok alanda kendine yer bulan bir anlam kuramı olarak hermeneutik yaklaşım anlamaya/yorumlamaya dayalı paradigmalar arasında yer almaktadır. Hermeneutik yaklaşım görünenin aksine görünmeyeni kavrayabilme noktasında karşımıza çıkmaktadır. Bu minvalde sosyo-kültürel açıdan Türk kültürünün bir parçası olarak Mevlevi ayinlerini hermeneutik bağlamda ele almak ayinlerin anlam dünyasını ortaya çıkarmak açısından önem arz etmektedir. Mevlevilik tarikatı tasavvuf düşüncesinde vahdet-i vücud esasına ve aynı zamanda ezoterik bir inanç sistemine dayanmaktadır. Bu manada bahsi geçen inanç sistemini yansıtan Mevlevilik ve Mevlevi ayinleri görünenin ötesinde anlamlar içermektedir. Özellikle musiki, ayinlerde ana unsur olarak öne çıkarak, doğrudan töreni yönlendirebilen bir niteliğe sahiptir. Bu doğrultuda ritüel esnasındaki icralar musiki ile başlamakta ve musiki ile yönetilerek ritüelin sürekliliği sağlanmaktadır. Dolayısıyla Mevlevilikte musiki vecde eşlik eden bir araç misyonu görmektedir. Mevlevi semaında yapılan her hareket, her uygulama ve merasimin ayrılmaz bir parçası olan Mevlevi ayinlerinin her aşaması, her olgusu ve her edimi içinde metaforik anlamlar barındırmaktadır. Bu çerçevede hermeneutik paradigmasının teolojik boyutu ile sınırlı olan araştırmada Mevlevi ayinlerinin manevi anlamları literatür çalışmasıyla tespit edilmiş, konu ile alakalı belgeler incelenmiş, elde edilen verilerin betimsel analizi yapılmış ve bulgular ortaya konulmuştur.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Kültürel Bellek Aktarıcısı Olarak Semah
    (2024) Kaptan, Merve Nur
    Kültürel bellek, toplumların geçmişlerine dair birikimlerin muhafaza edildiği, tekrarlanarak canlı tutulduğu, sonraki kuşaklara aktarımının sağlandığı ve gerekli durumlarda güncellendiği kolektif bir bellek türüdür. Türk toplum yapısı düşünüldüğünde kültürel belleğin birtakım unsurlar üzerinden aktarıldığı müşahede edilmektedir. Bu topluluklar arasında Alevileri toplulukları da yer almaktadır. Alevi toplulukları mülahaza edildiğinde ise Alevi inanç sisteminde kültürel belleğin aktarımının sağlandığı yerlerden biri olarak cem ritüelleri karşımıza çıkmaktadır. Cem ritüellerinde önceki kuşaktan alınan bilginin muhafazası, canlı tutulması ve sonraki kuşaklara aktarılması; Alevi kültürünün, inanç sisteminin ve tarihsel süreçte yaşanan olayların gelecek kuşaklara aktarımının sağlanması hatırlama, tekrarlama ve canlandırma yoluyla yapılmaktadır. Bu ritüellerde kültürel belleğin aktarımında hatırlama, tekrarlama ve canlandırma gerek sözel gerekse müziksel unsurlar üzerinden gerçekleşmektedir. Bu doğrultuda ritüellerde sözel ve müziksel unsurların yer aldığı deyiş, nefes, düvaz imam, mersiye, tevhit, semah, miraciye gibi manzumeler icra edilmektedir. Cem ritüellerinde icra edilen manzumeler, Alevi inancının sembolik vasıtaları olarak ifade edilir ve bu manzumeler içerisinde barındırdığı sözel ve müziksel unsurlar dışında figüratif unsurlar ve hatta tercih edilen kıyafetler aracılığıyla Alevi inancını, yaşam biçimini, düşüncelerini, geleneklerini, sözlü kültürün oluşmasını ve sonraki kuşaklara aktarılmasını temsil ederler. Başka bir deyişle cem ritüellerinde gerçekleştirilen uygulamalar ve icra edilen manzumeler ile bir yandan kültürel belleğin oluşumu sağlanırken, diğer yandan da Alevi kültürel kimliğinin hatırlanması, korunması ve aktarılması işlevleri yerine getirilmiş olur. Bu manada Alevi kimliğinin hatırlanması, korunması, canlı tutulması ve aktarılması noktasında bellek taşıyıcılarına/aktarıcılarına ihtiyaç vardır. Alevi cem ritüellerinin ayrılmaz bir parçası olan semahlar da kültürel belleğin oluşumunu ve aktarımını sağlayan bir aktarıcı olarak düşünülebilir. Bu minvalde semahların icrasında yer alan sözler, müziksel unsurlar, figüratif unsurlar ve kıyafetler ile Alevi kültürünün muhafazası ve aktarımı mümkün hale gelmektedir. Bu çerçevede çalışma, semahın kültürel belleği aktarma özelliğini ortaya koymaya yönelik bir çabanın ürünüdür. Bu amaç doğrultusunda araştırmada literatür taraması ile belgeler incelenmiş, konuyla ilgili veriler kitap, makale ve tezlerden elde edilmiş, daha sonra veriler doküman analizi yöntemi ile yorumlanmış ve bulgular ortaya konulmuştur.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    LOUİS ALTHUSSER’İN DEVLETİN İDEOLOJİK AYGITLARI BAĞLAMINDA TRT’NİN MÜZİK POLİTİKALARI
    (2024) Kaptan, Merve Nur
    İdeoloji bilimsel bir araştırma, sistematik fikirler kümesi, belirli bir hükümet, parti ya da grubun davranışlarına yön veren düşünceler bütünüdür. Louis Althusser ise ideolojiyi zihnin işleyişinin bir ürünü tasarımlar olarak tanımlamaktadır. Ona göre toplumların varlıklarını devam ettirebilmeleri için ideolojilere ihtiyaç vardır. İdeolojilerin hayata geçirilebilmesi ise bazı aygıtlar aracılığıyla yapılmaktadır. Bu aygıtlar devletin baskı aygıtları ve devletin ideolojik aygıtlarıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kültürel bir ideolojik aygıtı olarak TRT de devletin egemen sınıfının ideolojilerini ileten bir kurum niteliğindedir. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de TRT, egemen ideolojinin kontrolündedir ve bu eksende personel, yayın politikasını belirlemektedir. İzlenen politikalara yön veren unsurlar arasında müzik de yer alır. Bu çerçevede TRT’nin müzik yayınları siyasi erkin düşünceleri doğrultusunda şekillenir. Dolayısıyla TRT, devletin ideolojik aygıtları arasında yer alan ve müzik yayıncılığında araçsallaştırılan bir aygıt olarak karşımıza çıkar. Bu doğrultuda çalışma TRT’nin müzik yayınlarındaki uygulanan politikalara odaklanmaktadır. Bu bağlamda araştırmada betimsel bir modelle elde edilen veriler analiz edilerek yorumlanmıştır.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Sosyolojik Bir Teori Olarak Dramaturjinin Mehter Özelindeki Tezahürü
    (2024) Kaptan, Merve Nur
    Erving Goffman tarafından geliştirilen dramaturjik teorisi; bireyin merkezde olduğu ve toplumsal yapının benlik, aktör, seyirci gibi nosyonlar ekseninde ele alındığı bir teoridir. Bu teorinin temel faktörleri aktörler ve seyircilerdir. Bunlar dışında performans takımı, rutin, performans, vitrin, ön bölge, arka bölge ve yönetmen teorinin diğer faktörleri olarak karşımıza çıkar. Türk müzik kültürünün bir parçası olarak mehteri de farklı anlatım araçlarıyla/faktörleriyle, üyelerinin/aktörlerinin müziksel edimlerini birbirlerine veya seyircilere aktardıkları bir tiyatro gösterisi olarak ifade etmek mümkündür. Mamafih dramaturjik teorisinde yer alan kavramların mehter müziği icrasındaki birtakım kavramlarla örtüşmesi teorinin mehter müziğine uyarlanmasına olanak sağlamaktadır. Bu çerçevede çalışma Goffman’ın performans yaklaşımı ekseninde, mehter takımı üyelerinin mehter gösterilerinde gerçekleştirdikleri müzik edimlerinde benlik sunumlarını nasıl sergilediklerine odaklanmaktadır. Bu doğrultuda araştırmada dramaturjik teorisi, bazı kavram ve özellikleri ile mehter takımı özelinde ele alınmış; mehter takımı üyelerinin müzik edimleri esnasında benliklerini nasıl sundukları literatür taramasıyla elde edilmiş ve elde edilen verilerin betimsel analizi yapılarak bulgular ortaya konulmuştur.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Türk Müziğinde Kanto Formuna Feminist Bir Bakış
    (Mehmet ŞAHİN, 2024) Kaptan, Merve Nur
    Feminizm, kadınların içtimai hayattaki rolünü, haklarını genişletmeye çalışan ve cinsiyet hiyerarşisini sona erdirmeyi hedefleyen bir düşünce hareketidir. Aynı zamanda kadınlara ve erkeklere fırsat eşitliği tanıyan bir eğilimdir. Bu çerçevede Feminizm, kadınların içinde bulunduğu durumu olumlu anlamda değiştirmeyi amaçlayan bir hareket olarak karşımıza çıkmaktadır. Temelde kadın ve erkek eşitliğine odaklanan Feminizmin sanat dallarını etkilediği gibi müzik sahasını da etkilediği bilinmektedir. Bu bağlamda bestekârlık, yorumculuk/icracılık, kompozitörlük gibi kadınların yer aldıkları etkinliklere odaklanan Feminist müzik bilimine göre müzik, toplumsal hayatın bir bildirisi ya da bir ürünü olarak tanımlanmaktadır. Araştırmanın ekseninde yer alan kanto türü de feminist müzik biliminin bir bildirisi ya da bir ürünü olarak düşünülebilir. Çünkü kanto türü kadın ile özdeşleşen ve dolayısıyla kadın kimliğini ortaya çıkaran bir türdür. Bu tür ortaya çıktığı yıllarda tuluat tiyatrolarının tamamlayıcı unsuru ve müzik ve dansın bir arada olduğu bir tür olarak dikkat çekmektedir. Kantoyu ilk icra eden kişiler ise kadınlardır. Bu doğrultuda kanto icrasında kadınların ön planda olduğunu söylemek mümkündür. Fakat kanto icra edenlere ve kantoya eşlik edenlere bakıldığında gayrimüslim kadınlar olduğu görülmektedir. Bu durum münhasıran 19. yüzyılda Osmanlı’da sahneye çıkmanın Müslüman kadınlara yasak olması, toplumun ataerkil bir yapıya sahip olmasından dolayı kadınların ikinci planda kalması ve sanat yaşamlarının kısıtlanması ile açıklanmaktadır. Bu sebeplerden ötürü kadınların müzik sahasında arka planda kaldığı ya da çalışmalarının sınırlı olduğu belirtilmektedir. Başka bir ifadeyle kadınlar, erkek hegemonyasının etkisiyle küçümsenmektedir. Ancak Cumhuriyet dönemiyle beraber gayrimüslimlerin yanı sıra Müslüman kantocular da sahneye çıkmaya başlamışlardır. Bu minvalde gayrimüslim ya da Müslüman kadınlar tarafından icra edilen kantonun kadınlara erkekler gibi müzik icrasında eşitlik ve özgürlük imkânlarını tanıdığını ifade etmek mümkündür. Ayrıca mezkûr dönemde kanto türünde bazı değişimler söz konusudur. Bu değişimlerin başında plaklara kantolar da dahil olmak üzere muhtelif türde eserlerin kaydedilmesi gelmektedir. Bu dönemde plak kayıtlarında kadın okuyucuların sayısında da artış gözlenmektedir. Bunun yanı sıra plak kayıtlarında erkek okuyuculara da rastlanmaktadır. Özellikle 1920’li ve sonraki yıllarda kanto tango, rumba, çarliston, revü gibi türlerle bütünleşerek icra edilmeye başlamıştır. Bahsi geçen durum ise modernleşmenin müzik üzerindeki etkisinin kantodan sonra tango, rumba, çarliston, revü gibi şarkılarda kendini göstermeye başlamasıyla açıklanmaktadır. Ayrıca bu dönemde plaklarda yer alan çoğu esere fantezi isminin verildiği ve kantonun anlam değişikliğine uğrayarak genel bir tanıma dönüştüğü müşahede edilmektedir. 1950’li yıllarda kantonun radyo ve eğlence programlarında icra edildiği, 1960’lı yıllar sonrasında da gazino sahnelerinde görülmeye başladığı ve sonraki yıllarda sadece Ramazan aylarında icra edilen bir eğlence türü olduğu bilgilerine ulaşılmaktadır. 1970’li yıllara bakıldığında ise nadir de olsa kanto icra eden kadın sanatçılara rastlanmaktadır. Günümüzde de ortaoyunu, meddah, karagöz, fasıl, kukla gibi Ramazan eğlencelerinde kanto karşımıza çıkmaktadır. Ramazan ayı dışında ise kanto muhtelif etkinliklerde, bayramlarda, yılbaşlarında ya da herhangi bir günde nostaljik bir etkinlik olarak dikkat çekmektedir. Yakın geçmişe kadar bazı kantocular tarafından kanto türü yaşatılmaya çalışılsa da bu tür eski popülaritesini kaybetmeye başlamıştır. Bütün bunlara rağmen hangi dönem olursa olsun kanto, kadın kimliğinin değişmesine katkı sağlayan ve bu kimliği müzik sahasında ön plana çıkaran bir müzik türü olması dolayısıyla ehemmiyet arz etmektedir. Bu çerçevede çalışmada Feminizm ekseninde kanto türü ve kanto ile özdeşleşen kadın kimliği ele alınmaya çalışılmıştır. Bu amaç doğrultusunda araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden belgesel tarama modeliyle elde edilen bilgilerin doküman analizi yapılmış ve veriler yorumlanmıştır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Türk Müzik Kültüründe Simbiyotik Bir İlişki: Davul ve Zurna
    (Süleyman Demirel Üniversitesi, 2023) Kaptan, Merve Nur
    Biyolojide simbiyotik ilişki, canlı organizmaların birlikte ya da etkileşim halinde, birbirlerinin eksikliklerini gidererek ve birbirlerinden yarar sağlayarak yaşamlarını sürdürmesi şeklinde tanımlanmaktadır. Bu ilişkiyi canlılar arasında kurabildiğimiz gibi cansız varlıklar arasında da kurmak mümkündür. Bu manada Türk toplumunda önemi haiz olan davul ve zurna çalgıları arasındaki ilişki cansız varlıklar arasında yer alan simbiyotik ilişkiye örnek teşkil etmektedir. Davul ve zurna çalgıları tarihsel olarak Orta Asya Türk devletlerinde, Selçuklularda, Osmanlı Devleti’nde ve özellikle günümüzde muhtelif faaliyetlerde ayrılmaz bir bütün olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışma davul ve zurna çalgıları arasındaki simbiyotik ilişkiyi ortaya koymaya odaklanmaktadır. Bu çerçevede konu ile ilgili belgeler incelenmiş, elde edilen verilerin betimsel analizi yapılmış ve yorumlanmıştır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    William R. Bascom’un Halkbilimi Ürünü İşlevlerinin Mehter Özelindeki Tezahürü
    (Ege University, 2024) Kaptan, Merve Nur
    İşlevsel Halkbilimi Kuramı, halkbilimi yaratmalarını inceleyen ve günümüz araştırmalarında yaygın olarak kullanılan teorilerden biridir. Bu kuramın temsilcilerinden biri olan William R. Bascom’a göre bir kültürde folklorun dört temel işlevi bulunmaktadır. Kültür ekseninde ele alındığında folklorun inceleme sahaları arasında yer alan müzikte de bu dört temel işlevden söz edilebilir. Türk müzik kültürünün unsurlarından biri olan ve içtimai alanda birçok işlev yüklenen mehter, Bascom’un folklorun dört işlevini yerine getiren bir askeri müzik topluluğu olarak da dikkat çekmektedir. Bu çalışmada Bascom’un folklorun dört temel işlevi ekseninde mehterin hoş vakit geçirme, eğlenme ve eğlendirme, değerlere, toplum kurallarına ve törelere destek verme, eğitim veya kültürün gelecek kuşaklara aktarılarak eğitilmesi ve kişisel ve toplumsal baskılardan kaçıp kurtulma işlevlerinin ortaya konulması amaçlanmaktadır. Türk askeri müziğin simgesel geleneği haline gelen mehter, Hunlarda tuğ takımı, Karahanlılarda tablhane, Selçuklularda nevbethane ve Osmanlı’dan günümüze değin mehterhane isimleriyle karşımıza çıkmaktadır. Başlarda egemenliğin simgesi durumunda olan mehterin, bilahare savaş ve barış zamanları olmak üzere muhtelif etkinliklerde yer aldığı bilinmektedir. Bu manada mehter, savaşlarda, dinî merasimlerde, karşılama merasimlerinde, günün belirli saatlerinde, çeşitli eğlencelerde fonksiyonel bir topluluk olarak görevini ifa etmektedir. Bu çerçevede mehterin mezkûr etkinliklerdeki işlevlerini ortaya koyabilmek adına çalışmada konu ile ilgili belgeler incelenmiş, elde edilen verilerin betimsel analizi yapılmış ve yorumlanmıştır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Zekâi Kaplan'ın Hayatı, Kişiliği Ve Mûsikişinaslığı
    (Namık Kemal Üniversitesi, 2017) Kaptan, Merve Nur
    Bu çalışma, Zekâi Kaplan’ın hayatı, kişiliği ve mûsikişinaslığını ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu konu Zekâi Kaplan’ın dinî mûsiki alanında yaptığı çalışmalar ve bu alanda yetiştirmiş olduğu öğrenciler açısından önem taşımaktadır. Zekâi Bey ney ve kudûm icra etmiş, çeşitli müzik toplantılarına katılmış ve 1966 yılında Konya'da Mehter takımını kurmuştur. Mehter takımı çalışmaları 1975 yılına kadar devam etmiştir. Daha sonra çeşitli amatör ve profesyonel korolarda, mûsiki dernek ve cemiyetlerinde kudûm icra ederek korolar yönetmiştir. 1985 yılında Samsun'da katıldığı dinî mûsiki hizmet içi kursunda sertifika almış ve daha sonra açılan kurslara öğretmen olarak katılmıştır. Samsun'dan sonra ise Giresun, İzmir gibi birçok ildeki kurslara katılmış ve 1991 yılında “Dinî Mûsiki” adlı kitabını çıkarmıştır. Makale nitel araştırma tekniklerinden derin görüşme tekniği kullanılarak yürütülmüştür. Görüşmelerden elde edilen veriler içerik çözümlemesi yöntemiyle çözümlenmiştir. Ayrıca çeşitli yazılı kaynaklardan yararlanılmıştır. Çalışma sonucunda, Zekâi Kaplan’ın mûsiki alanında yapmış olduğu çalışmalar ve Türk din mûsikisine olan katkıları tespit edilmiştir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Zekai Kaplan’s Life, Personality and Musician
    (Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, 2017) Kaptan, Merve Nur; Kaptan, Merve Nur; Kaptan, Merve Nur
    This study purpose to put forth Zekai Kaplan’s life, personality and musician. This subject carry weight with Zekai Kaplan’s studies in religious music and from the point of view of the students in this field. Mr. Kaplan played reed flute and a small dooble drum, he participated at various music meeting and he established Mehter team in 1966. Mehter team's works lasted up to 1975. Afterwards he directed to choirs playing the small double drum at various amateur and professional choirs, music association and community. He got a certificate in religious music service training at Samsun in 1985 and he attended as a teacher to later opining courses. He attended to opining courses at many cities as Giresun, İzmir after Samsun and he published book called religious music in 1991. Article prosecuted using qulitative research technic profound interview technic and obtained datas from interview resoved with content analysis method. Further benefited from various written resources In the results of working identified Zekai Kaplan’s studies at music field and contributions to Turkish religious music.

| Tekirdağ Namık KemalÜniversitesi | Kütüphane | Açık Bilim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Namık Kemal Üniversitesi, Tekirdağ, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim