Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Hekimler, Oktay" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 11 / 11
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    1936 BERLİN OLİMPİYATLARI: BİR BARIŞ ARACI MI, YOKSA MEŞRUİYET ARAYAN BİR REJİMİN PROPAGANDA ARACI MI?
    (Namık Kemal Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, 2013) Hekimler, Oktay
    Siyaset, spor ve propaganda arasındaki ilişki dikkate alındığında Olimpiyat oyunları bu konuda önemli bir örnek teşkil etmektedir. Özellikle totaliter rejimlerin yükselişe geçtiği iki savaş arası dönemde bu ilişki daha da yoğun olmuş ve diplomasinin yerini giderek propaganda almıştır. Bu hali ile de başta spor ve sanat olmak üzere pek çok toplumsal öğe giderek egemen ideoloji ve iktidarın çıkarlarına hizmet ederken, Olimpiyat oyunlarının da gerçek misyonu olan barış ve halkların kardeşliği düşüncesinden uzaklaşarak farklı amaçlara hizmet ettiği bir gerçektir. Söz konusu bu çalışmada 1936 Berlin Olimpiyat Oyunlarından yola çıkılarak, Nasyonal Sosyalist Almanya’da spor ve siyaset arasındaki ilişki propaganda unsuru ile birlikte değerlendirilerek ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu şekilde bir tarafta uluslar arası arenada varlığını ortaya koymaya çalışan bir rejimin spor ve siyaset arasındaki bağı kullanarak nasıl kendisine meşruiyet sağlamaya çalıştığı ortaya konmaya çalışmıştır. Bu nedenle bu çalışmada önce Spor, Siyaset ve Propaganda arasındaki teorik ilişki kısaca ortaya konmuştur. Bunu izleyen bölümlerde ise Almanya’da Nasyonal Sosyalistlerin iktidara gelişi ile beraber bu ilişkinin nasıl değiştiği, zamanla Olimpiyat Oyunlarının nasıl egemen ideolojiye hizmet ettiği, o günlerdeki gelişmeler dikkate alınarak tartışılmıştır. Aynı zamanda konu ile ilgili gelişmelerin Türkiye’deki yansımalarına da yer verilmiştir. Burada amaç söz konusu bu gelişmelere o günlerde Türkiye’nin nasıl baktığını da ortaya koymaktır. Bu da bize gelişmelerin Türk iç ve dış politikasına nasıl tesir ettiğini, batıdan esen farklı rüzgarların Türkiye’e nasıl yansıdığı konusunda fikir verebilecektir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Alman Dış Politikasında Güç Kavramı Ve Sivil Güç Konseptinin Geleceği
    (Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, 2020) Hekimler, Oktay
    Bu makalede Almanya’nın birleşmesini izleyen dönemde ortaya koyduğu dış politik tutum ve bunun etkileri tartışılmıştır. Almanya’nın birliğini sağlaması, yeni bir dönem kadar yeni bir dış politik tutumun başlangıcı olarak değerlendirilmiştir. Bu bağlamda en çok merak edilen ise ekonomik ve siyasi gücünü birleştiren bir aktör olarak geçmişteki revizyonist politikalara dönüp dönmeyeceği olmuştur. Bu nedenle bu çalışmada Almanya’nın nasıl bir dış politik söylem benimsediği ve bunun uluslararası ortakları nezdinde nasıl bir tepki yarattığı analiz edilmiştir. Bu amaçla birleşmeyi izleyen dönem daha çok Almanya’nın Avrupa politikasında güç ve sivil güç tartışması üzerinden açıklanmaya çalışılmıştır. Bu şekilde de Alman dış politikasında birleşme sonrasında süreklilik olup olmadığı sorusuna cevap aranmıştır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Almanya Polonya İlişkilerinde Bir Hayalet: Tarihi Meseleler
    (Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, 2019) Hekimler, Oktay
    Bu çalışmada geçmişten kaynaklanan tarihi meselelerin Almanya-Polonya İlişkilerine nasıl yansıdığı sorusuna cevap aranmaktadır. II. Dünya Savaşı’nın türevi olan meselelere Polonya daha ulusalcı bir söylem ile yaklaşıp bunu Avrupa politikasında bir baskı aracı olarak kullanmaktadır. Almanya ise uzlaşmacı bir şekilde, geçmişin ikili ve çok taraflı işbirliğine gölge düşürmemesinden yana bir tutum ortaya koymaktadır. Bu maksatla taraflar arasında var olan algı farkı ve bunun Avrupa içi işbirliğine nasıl yansıdığı, Polonya’nın AB üyelik süreci öncesi ve sonrası dikkate alınarak ortaya konmaya çalışılmaktadır.  Bu şekilde dış politika inşasında resmi çevreler ve siyasi elitler kadar, sivil toplum ve kamuoyunun da etkisini görmek mümkün olabilecektir. Çalışma aynı zamanda Avrupa Bütünleşmesine rağmen geçmişin gelecek üzerindeki tahakküm gücünün nasıl devam ettiğini ortaya koyacaktır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Batı-Doğu Çekişmesi: Göçmen Meselesi Avrupa'da Yeni Bir Bloklaşmaya Sebep Verebilir Mi?
    (2018) Hekimler, Oktay
    Avrupa günümüzde, bugüne dek yaşadığı en büyük göçmen dalgası ile karşı karşıyadır. Tarafların farklı göçmen algısı, farklı beklenti ve endişeleri, AB üyesi ülkeleri karşı karşıya getirmiş, tartışmayı daha geniş bir düzleme taşımıştır. Bu çalışmada Macaristan etrafında toplanan göçmen krizi dayanışması ve onun Avrupa geleceğine etkisi tartışılacaktır. Bu amaçla tarafların farklı kimlik, kültür ve çıkar algılamaları göz önünde tutularak göçmen meselesine bakışları betimleyici ve karşılaştırmalı olarak analiz edilecektir. Çalışmada önce göçmen meselesine demokratik bir devlet olmanın gereği olarak yaklaşan Almanya ve onun etrafında gelişen görüşe yer verilmiştir. Bunu izleyen kısımlarda ise göçmen krizini bir tehdit olarak gören Macaristan etrafında gelişen alternatif görüşü açıklanmaya çalışılacaktır. Bu şekilde, Avrupa ortak değerleri ile çatışan göçmen karşıtı dayanışmanın, hukuk tanımaz bir dayanışmaya dönüşümü ve Avrupa geleceğine yönelik etkisi, sosyal inşacı ve realist çatışması çerçevesinde ele alınacaktır
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    BREXIT SONRASINDA MERKEZİ VE DOĞU AVRUPA’YI YENİDEN DÜŞÜNMEK
    (Marmara University, 2017) Hekimler, Oktay
    Bu çalışmada Vişegrad ülkelerinin Brexit sonrası artan endişeleri,geliştirilen alternatifler ve bunların Avrupa bütünleşmesi tartışmasına nasılyansıdığı ele alınmaktadır. Bu bağlamda, İngiltere’nin dengeleyici rolününortadan kalkması sonrasında Vişegrad ülkelerinin özellikle AB içinde etkisiartan Almanya’ya karşı olan bakışı değerlendirilmeye çalışılmıştır. Çalışmada,Vişegrad Grubu içinde oluşan AB karşıtı algıda, Almanya’nın AvrupaPolitikasının zayıf ve belirsiz yönleri de ele alınmaktadır. Bu şekilde de Brexitsonrasında Avrupa geleceği için Almanya ve söz konusu ülkeler arası işbirliğigeliştirilmesinin önemi ortaya konmaya çalışılmıştır.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    RUSSIA’S AGGRESSION IN UKRAINE AS A TURNING POINT: THE TRANSFORMATION OF THE EUROPEAN UNION INTO A SECURITY ACTOR IN THE RECONSTRUCTION OF THE EUROPEAN SECURITY ORDER
    (Universitatea din Bucuresti, 2024) Hekimler, Oktay; Cavlak, Hakan
    The process which started with the annexation of Crimea in 2014 has caused a deep stress in the European security order. Russia has not only threatened the European security architecture, but for the first time, Russia has openly challenged it through its actions. As such, the war in Ukraine was a turning point in both international relations and European security policy. Accordingly, the European Union (EU) has altered its foreign and security policy. Until then, the EU had acted within the framework of its responsibility to protect the security of its members through a normative structure and peaceful methods, representing a multilateral world order as a peace project. However, post-February 2022, it has adopted a power-oriented policy. Increased cooperation with NATO, the will to break all kinds of existing dependencies, strict sanctions ranging from economy to energy policy, and the increase in the use of military force have been indicators that Europe has entered a transformation. After 2022, its attempt to influence international relations and the international system with more solid means has demonstrated that the EU is an actor that does not completely abandon its liberal and constructivist identity but reacts realistically. This article analyzes how Russia’s attack on Ukraine entailed a change for Europe within the debate of the realism and constructivism frameworks. In this context, the authors attempt to reveal the transformation of the EU after 2022, which has now been accepted as a turning point, and how the process of building a common foreign and security policy has shaped the future of Europe. © 2024, Universitatea din Bucuresti. All rights reserved.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    To Be Atlanticist or Europeanist? Europe’s Quest for Strategıc Autonomy
    (Tekirdag Namik Kemal University, 2024) Hekimler, Oktay
    The idea that Europe should be strategically autonomous has recently been back on the European agenda. Especially Russia's aggression in Ukraine has shown that Europe should develop its own strategies and defend its interests independently. Therefore, the view that Europe should determine its own priorities and proceed accordingly has gained more support. However, the major drawback of the concept of strategic autonomy is that the parties do not fully agree on its content. For some, strategic autonomy was seen as a tool that could increase Europe's sovereignty and bargaining power, while for others it was seen as a threat that could undermine Europe's co-operation with the US and NATO. The aim of this study is to reveal and evaluate different views on Europe's strategic autonomy. In this way, while efforts are being made to redesign the European security architecture, an answer is being sought to the question of whether discussions in this direction are causing a kind of polarization in Europe.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    TÜRKİYE ALMANYA İLİŞKİLERİNDE NASYONAL SOSYALİST ALMANYA'DAN TÜRKİYE'YE SIĞINAN AYDINLARIN ETKİSİ
    (2023) Hekimler, Oktay
    Almanya ile Türkiye I. Dünya Savaşını izleyen yıllarda bir dönüşüm sürecine girmiş ve kendilerini zamanla uluslararası politikada yeniden kabul ettirmişlerdir. Genç Türkiye Cumhuriyeti her siyasal, ekonomik ve toplumsal alanda gerçekleştirdiği reformlar çerçevesinde giderek Batı Devletler sistemi içinde yerini alırken, Almanya ise gerek Weimar Anayasası gerekse izlediği barış yanlısı politika ile savaş sonrası yeni dünya düzeninde demokratik bir aktör olarak yerini almıştır. Bunu izleyen yıllarda Türkiye statükocu tutumunu sürdürürken, Almanya ise Nasyonal Sosyalistlerin iktidara gelişi ile beraber demokrasi ve barış yanlısı kimliğini terk etmiştir. Almanya demokrasiden uzaklaşıp yüzünü giderek karanlığa dönerken, Türkiye ise her alanda değişimini sürdürmüş, köklü reformlar ile bir aydınlanma dönemine girmiştir. Bu şekilde aydınlığı bakan bir aktör olarak modern bir ulus devletin inşası sürecinde ihtiyaç duyduğu Batılı aydın ve uzmanlar kadar Nasyonal Sosyalizmden kaçan kesimlere de kapılarını açmıştır. Bu çalışmada Nasyonal Sosyalistlerin iktidara gelişi sonrasında ülkelerinden ayrılmak zorunda kalan Alman bilim adamı, sanatçı ve aydınların Türkiye’ye sığınmaları ve Türkiye’de yeni bir varlık inşa etmeleri konu edilmiştir. Bu şekilde anti demokratik bir rejimden kaçan bu kişilerin bilimsel bir temel üzerine inşa edilmeye çalışan yeni bir ulus devletin, Türkiye’nin aydınlanması ve modernleşmesine olan etkileri tartışılmıştır. Çalışmada amaç karanlıktan aydınlığa sığınan bu kimselerin Türkiye’nin erken dönem dönüşümündeki katkıları, bu gelişmenin iki taraf açısından neden ve sonuçlarını Türkiye’nin öncelikleri çerçevesinde ortaya koyabilmek ve Cumhuriyetin yüzüncü yılında, anlamaya çalışmaktır. Bu maksatla o döneme ilişkin tartışmaları içeren bir literatür taraması ile yola çıkılmış, dönemin resmi çevrelerinin tutum ve politikalarına bakılmış aynı zamanda anı, biyografi, rapor ve benzeri kaynaklar vasıtası ile iki taraf kamu oylarının olaylara bakışı değerlendirilmiştir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Üç Denizler İnisiyatifi: Avrupa Bütünleşmesinde Minilateral Bir İşbirliği Modeli mi Yoksa Polonya'nın Denge Arayışı mı?
    (2021) Hekimler, Oktay
    Avrupa Birliği (AB) içinde son dönemde artan fikir ayrılıkları ve liderlik mücadelesi üye ülkeleri yeni arayışlara sevk etmiştir. Özellikle görece küçük veya güçsüz üye ülkeler güçlüler arasında sıkışmak yerine adeta bir tür küçükler dayanışmasına gitmek, bu şekilde daha fark edilir olmayı tercih etmişlerdir. Bu arayış bir tarafta başta yeni işbirliklerinin önünü açarken, yeni jeostratejik ilişkiler ve müttefik arayışlarını da teşvik etmiştir. Bu çalışmada Trimarium düşüncesi, jeopolitik teori ve Avrupa kuşkuculuğu çerçevesinde değerlendirilmiştir. Polonya’nın jeopolitik yaklaşımı göz önünde tutularak henüz yeni bir minilateral işbirliği modeli olan Trimarium’un Avrupa bütünleşmesine olan katkısı tartışılmaktadır. Bu bağlamda bu girişimin Avrupa’da var olan uçurumu derinleştiren mi, yoksa tarafları birleştiren bir etki mi yaratığı sorusuna cevap aranacaktır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Üç Denizler İnisiyatifi: Avrupa Bütünleşmesinde Minilateral Bir İşbirliği Modeli mi Yoksa Polonya’nın Denge Arayışı mı?
    (2021) Hekimler, Oktay
    Avrupa Birliği (AB) içinde son dönemde artan fikir ayrılıkları ve liderlik mücadelesi üye ülkeleri yeni arayışlara sevk etmiştir. Özellikle görece küçük veya güçsüz üye ülkeler güçlüler arasında sıkışmak yerine adeta bir tür küçükler dayanışmasına gitmek, bu şekilde daha fark edilir olmayı tercih etmişlerdir. Bu arayış bir tarafta başta yeni işbirliklerinin önünü açarken, yeni jeostratejik ilişkiler ve müttefik arayışlarını da teşvik etmiştir. Bu çalışmada Trimarium düşüncesi, jeopolitik teori ve Avrupa kuşkuculuğu çerçevesinde değerlendirilmiştir. Polonya’nın jeopolitik yaklaşımı göz önünde tutularak henüz yeni bir minilateral işbirliği modeli olan Trimarium’un Avrupa bütünleşmesine olan katkısı tartışılmaktadır. Bu bağlamda bu girişimin Avrupa’da var olan uçurumu derinleştiren mi, yoksa tarafları birleştiren bir etki mi yaratığı sorusuna cevap aranacaktır.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Üstesinden Gelebilir(mi)yiz: Federal Almanya’nın Yeni Sığınmacı Politikası ve Yansımaları
    (Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, 2018) Hekimler, Oktay
    Bu çalışmada amaç, Almanya’nın Eylül 2015 sonrasında nasıl bir Sığınmacı Politikaizlediği ve bunun Avrupa düzleminde nasıl yansıma bulduğunu ortayakoyabilmektir. Sığınmacı Politikasının özellikle Angela Merkel’in Eylül 2015’deMacaristan sınırının açılması kararı ile bir dönüşüme uğraması, Macaristan baştaolmak üzere Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerin tepkisinin de dikkate alınmasınaneden olmuştur. Bu maksatla Almanya’nın değişen sığınmacı politikası iç ve dışpolitik tartışmalar çerçevesinde ele alınmıştır. Çalışma Almanya’nın yeni sığınmacıpolitikasını ortaya koyarken, aynı zamanda Almanya’nın Avrupa politikasındakirolünü ve nasıl bir dış politik söylem geliştirdiğini de açıklamaya çalışmaktadır.

| Tekirdağ Namık KemalÜniversitesi | Kütüphane | Açık Bilim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Namık Kemal Üniversitesi, Tekirdağ, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim