POST FEMINISM IN ANGELA CARTER’S THE PASSION OF NEW EVE

Abstract

Angela Carter published the The Passion of New Eve in 1977 when the second wave feminism is dominate and is constructed on the binary thinking of male/female implies hierarchies to control; biological essensialism to praise women. Although Carter is associated with second wave feminism, only with date agrees with some aspects of its principles, such as the critique of patriarchy and the struggle against the female representation as the “other” of man. She is highly critical in her current feminist way to develop arguments on the subject such as victimization of innocent, subjugated, subordinated repressed women and the steotypical representation of gender and sexuality, in which both women and men are entrapped and conditioned socio-culturally and historically. In The Passion of New Eve Carter describes a “backlash” against second wave feminism, takes critical attitues and challenges the second wave feminist discourse, especially its vision on gender, sexuality, feminity, masculinity and its foundation on binary thinking and essentialism, so that she brings a new perspective, a shift within feminism. In this study, in the lights of Jungian theories, it is aimed to reveal Carter’s transformative action towards change of thought in binary thinking, individual in essentialist conception concerning the transformation that can occure in the perception of women’s state within society. The main purpose of this study is to reveal Carter as a proto post feminist authour with her novel The Passion of New Eve, by disclosing her subversion of current feminist discourse, tracing the ideas that she asserts as related to gender, gender parody, gender performativity through which unexplored gender norms are promoted, as well as sexuality, heterosexuality and bisexuality which open new possibilities for woman’s taste and desire in the lens of post feminism.

Angela Carter The Passion of New Eve adlı romanını, hakimiyet için hiyerarik aşama düzenini vurgulayan kadın/erkek ikili düşünce sistemine ve kadını övmek için biyolojik essasçılığa dayanan ikinci dalga feminizmin egemen olduğu 1977 yılında yayınlamıştır. Sadece tarihsel olarak olarak ikinci dalga feminizm ile ilişkilendirilen Carter, ataerkilliği eleştirme ve erkeğin “diğeri” olarak atfedilen kadın temsiliyle mücadele gibi ikici dalga feminizmin bazı ilkelerine katılsa da aslında o dönemki feminizmi masum, hükmedilmiş, bağlı ve bastırılmış kadın mağduriyeti gibi konular da iddalalarını geliştirmelerine ve tarih boyunca hem erkeğin hem de kadının sosyo-kültürel açıdan yerleştirilip hapsedildiği toplumsal kimlik ve cinselliğin klişe temsiliyetine karşı oldukça eleştirel yaklaşmıştır. The Passion of New Eve romanında Carter ikinci dalga feminizme karşı güçlü bir tepki tasavvur eder, eleştirel bir yaklaşım sergileyerek ikinci dalga feminist söyleme özellikle toplumsal cinsiyet, cisellik, kadınlık, erkeklik konusundaki görüşlerine ve ikili düşünce ve esasçılık üzerine kurulan temellerine meydan okuyarak feminizme yeni bir bakış akışı, bir değişim getirir. Bu çalışmada Carter’ın kadının toplumdaki durum algısını değiştiren, esasçılık anlayışına dayandırılan bireyi ve ikili düşünmeyi değiştirmeye yönelik dönüştürücü eylemi Jung kuramları ışığında ortaya çıkarmak hedeflenmiştir. Bu çalışmanın asıl amacı, döneminin feminist söylemini yıktığını açıklayarak, gün ışığına çıkarılmamış toplumsal cinsiyet normlarının yüceltildiği; toplumsal cinsiyet parodisi, toplumsal cinsiyet edimselliği gibi toplumsal cinsiyetle ve cinsellik, heteroseksüellik ve kadının merak ve arzusuna yeni ihtimaller açan biseksüellikle ilgili ileri sürdüğü fikirleri post feminist açıdan izleyerek Carter’ı post feminizmin bir öncüsü olarak atfetmektir.