Zencirkıran, AyşegülBerkli, Yunus2024-10-292024-10-2920232147-088Xhttps://doi.org/10.20304/humanitas.1273386https://search.trdizin.gov.tr/tr/yayin/detay/1183077https://hdl.handle.net/20.500.11776/12822Tarih öncesi dönemin anaerkil aile düzenine paralel olarak gelişen ana tanrıça kültü, kadının anlamlandırılamayan biyolojik özelliklerinin gizemli/ilahi kabul edilmesi düşüncesi ile oluşmuştur. Bu algının neticesi olarak kadının kutsiyet atfedilen doğum ile bağlantılı organları, sanat eserleri üzerinde vurgulu olarak belirtilmiş olup, Kibele veya Venüs gibi steatopik denilen iri göğüslü ve kalçalı, sarkık göbekli bedenler karşımıza çıkmaktadır. Göbekli tepe ve Tarih öncesi dönemlerin yanı sıra tarihi çağlarda da süregelen bu algı, Türk Kültür ve Sanatına da aksetmiş, söz konusu kadın figürleri, gerek İslamiyet’ten önce gerekse İslami dönemi kapsayan geniş zaman diliminde bu dinin mahremiyet anlayışına rağmen kullanılmıştır. Bu fikrin tam aksi olarak kutsal kökenli kişi ve olayların haricinde halkın üst sınıfına mensup kadınlarının ise hizmetkârları veya cariyelerine nazaran daha kapalı giyindikleri hatta yüz dâhil tüm bedenlerini kapatmanın sadece hanımlara mahsus olduğu anlaşılmaktadır. Konumuz kapsamında Türk Sanatına ait kaya ve duvar resimleri, heykeller, sikkelere yansıyan bu kadın bedenleri değerlendirilecektir.tr10.20304/humanitas.1273386info:eu-repo/semantics/openAccessKadın bedeniTürk kadınıkutsal kadınkadın ikonografisiTürk Sanatında Kadın Bedeninin İkonografik Açıdan DeğerlendirilmesiArticle11INCSOS VIII Özel Sayısı4384551183077