Tilbe, AliTurğut, Haluk2022-05-112022-05-1120131308-21401308-2140https://app.trdizin.gov.tr/makale/TWpZME9UZzBOQT09https://hdl.handle.net/20.500.11776/7064Yirminci yüzyılın sonlarında, özellikle seksenli yıllardan başlayarak yeni ötesi (postmoderne) bir dönem söz konusu olur. Bu dönemin getirdiği toplumsal ve yazınsal eğilimler sonucunda anlatı evreni önemli ölçüde değişikliklere uğrar. Kökleşik anlatılara özgü ayrıcalıklı yerini yitiren özne, değişik görünümlerle anlatıya geri döner. Bu yeni süreçte Fransız yazınında üç temel eğilim öne çıkar: 'Yazmanın öyküsü, yazarın öyküsü ve bilimlerarasılık'. Eskiden beri değişik adlandırmalarla beliren özyaşamöyküsü ya da özyaşamöyküsel roman türü üzerine yetmişli yıllarda Philippe Lejeune tarafından kuramsal bir çerçeve çizilmeye çalışılır. Seksenli yıllardan sonra Lejeun'un çizdiği bu kuramsal çerçeveden hareketle Serge Doubrovsky roman ve özyaşamöyküsü arasında kalan bir ara anlatı türü olan özkurgu / özkurmaca (autofiction) adlı bir yeni türün kuramsal temellerini atar. Bu yeni tür, bir yandan yazarın yaşamına ilişkin gerçekliği kuşku götürmeyen veriler taşıdığı için özyaşamöyküsü türüne yaslanırken öte yandan kurgusal olan yönleriyle de roman türünün özelliklerine iyedir. Türün belirlenmesine yönelik tartışmalara başka kuramcıların da katılmasıyla birlikte, Vincent Colonna tarafından özsöylenceleme (autofabulation), Arnaud Schmitt tarafından özöyküleme (autonarration) gibi özyaşamöyküsü arasında yer alan bu melez türle birlikte benli anlatılar, yeniötesi bir görünümle anlatı evreninde yeniden gündeme gelir. Biz bu bildiride yukarıda bahsedilen yazınsal yaklaşımlara kısaca göz attıktan sonra yirminci yüzyılın önemli Fransız yazarlarından Romain Gary'nin Şafakta Verilmiş Sözüm Vardı yapıtını bu yaklaşımla çözümlemeyi amaçlıyoruzAt the end of 20th Century, especially starting from 80s, a postmodern period emerged. As a result of the social and literary inclinations brought by the period, narrative world experienced a great deal of transformations. The subject losing its privileged place special to deep rooted narratives returns to narration with different appearances. In this new era, three basic trends show up: “The story of writing, the story of writer and interdisciplinary”. Dating back to old times, a theoretical frame upon autobiography or autobiographical novel, emerged with various names, was tried to be structured by Philippe Lejuene in 70s. After 80s, gaining its momentum from Lejeun’s theoretical framework, Serge Doubrovsky developed the theoretical basis of autofiction, a new intermediary narrative kind between novel and autobiography. This new kind, on one hand, hangs on to autobiography because it carries undoubted facts about the writer’s life, while on the other hand, has novel characteristics because of its fictional structure. With the participation of other theorists with the aim of determining the kind of narration, names such as autofabulation by Vincent Colonna and autonarration by Arnaud Schmitt have been proposed. Along with this hybrid kind between novel and autobiography, auto narratives gains popularity again with a postmodern appearance in the world of narration. In this paper, after having a glance at the literary approaches mentioned above, we aim to analyze the work promise at dawn by Romain Gary using this approachtrinfo:eu-repo/semantics/openAccessRomaın Gary'den Yeni Ötesi Bir Özkurgusal Roman: Şafakta Verilmiş Sözüm VardıA Postmodern Autofictive Novel By Romain Gary: Promise At DawnArticle810651658TWpZME9UZzBOQT09