Turan, Ramazan2023-04-202023-04-2020212651-45592651-4567https://doi.org/10.33718/tid.905632https://search.trdizin.gov.tr/yayin/detay/1115377https://hdl.handle.net/20.500.11776/11343İbn Miskeveyh (ö. 421/1030), varoluş problemini ele aldığı eserlerinde, sudûr ve yaratma kavramlarını aralarında gerilim olmaksızın kullanmaktadır. Bu durum filozofun sudûr ya da yoktan yaratma teorilerinden hangisini benimsediğini anlamayı zorlaştırmaktadır. Bu makale, âlemin varoluşunu temellendirme konusunda filozofun temel yaklaşımını ortaya koymayı amaçlamaktadır. Çalışma, üç ana bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde, İbn Miskeveyh öncesi ortaya konan varoluş problemlerine değinilmiştir. İkinci bölümde, filozofun metafiziğinde Tanrı ve hareket konusu ele alınmıştır. Üçüncü bölümde ise filozofun sudûr kurgusu ve yoktan yaratma anlayışı ele alınmıştır. Filozof, âlemin varoluş düzenini bir ucunda ilk akıl diğer ucunda ilk maddenin olduğu varlık dairesi çerçevesinde izah eder. Filozofun odaklandığı nokta, Tanrı ile ilk akıl arasındaki ilişkidir. O, bu ilişkiyi şu iki önerme temelinde izah eder. İlki; yoktan yaratma mümkündür ve Tanrı dışında var olan her şey yoktan yaratılmıştır. İkincisi; yaratılan (halk) ilk varlık, ilk akıldır ve bu ilk akıl, kendisine Tanrı tarafından verilen potansiyel ile altındakileri var eder (ibda’/feyz). Filozof, halk kavramını sadece Tanrı’ya özgü kullanırken; ibda’ ve feyz kavramlarını Tanrı’nın yanı sıra ilk akıl için de kullanır. Buna bağlı olarak filozofun hareket ve sudûr kurgusu, çerçevesi yoktan yaratma anlayışı temelinde çizilmiş bir alan için söz konusudur.tr10.33718/tid.905632info:eu-repo/semantics/openAccessİslâm Felsefesiİbn MiskeveyhHareketSudûrYaratma.Islamic PhilosophyIbn MiskawayhMotionEmanationCreation.İbn Miskeveyh Metafiziğinde Sudûr ve Yaratma ProblematiğiArticle811992251115377