Anadolu ve Balkan Araştırmaları Dergisi (ABAD)
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Anadolu ve Balkan Araştırmaları Dergisi (ABAD) Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi adına, Balkan Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi bünyesinde yılda iki (2) kez çıkarılan bir dergidir. Dergimiz dergicilik etiği çerçevesinde yayın yapma hedefi ile yayım hayatına başlamıştır. ABAD için sayıların zamanında çıkarılması, hakem sürecinin titiz bir şekilde takibi öncelikli konumdadır. Tarihin her evresinde birbirini etkilemiş olan Anadolu ve Balkan coğrafyası, bu etkileşimi nedeniyle her dönem birlikte anılmıştır. Günümüzde Balkanlar üzerinde birbirinden bağımsız müstakil devletler bulunsa da Anadolu ile arasındaki bağ var olmuş ve gelecekte de var olmaya devam edecektir. Bu çerçevede Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi bünyesinde ANADOLU ve BALKAN ARAŞTIRMALARI ismiyle oluşturduğumuz bu dergi tarihin farklı dilimlerinde oluşmuş ve devam eden Anadolu-Balkan bağına bilimsel bir köprü olma özelliği taşımaktadır. Bunun yanında dergimiz, Anadolu üzerine yapılmış çalışmalar ve araştırmacılarla Balkanlar üzerine yapılan çalışmalar ve araştırmacıları bir çatı altında buluşturarak köprü olma özelliğini daha da kuvvetlendirecektir. Zaten Tekirdağ şehri de coğrafi konum itibarıyla bu köprünün varlığına eşsiz bir işarettir.
Güncel Gönderiler
Öğe Fazileta HAFIZOVİÇ, 1579 Yılı Pojega Sancağı Defteri Defter-i Mufassal-i Liva-i Pojega 987(2021) Büyüktapu, Okan[Abstract Not Available]Öğe TARİH NASIL YAZILMALIDIR?(2021) Bey, Ahmed Selahaddin; Öztaş, Sezai; Sürenoğlu, Ahmet Tuna[Abstract Not Available]Öğe Öğe BALKAN ÜLKELER?NDE BANKA KARLILIĞINI ETK?LEYEN FAKTÖRLER(2021) Öncü, ErdemBankaların ve firmaların yönetimindeki standartizasyon ve kalite ekonomik büyüme için çok önemlidir. Finansal sistemin en önemli payda?ı olan bankalar rolleri nedeniyle ekonomilerin geli?mesinde kritik bir konuma sahiptirler. Bankacılık sektörü hem ihtiyaç olan fonun sağlanması hem de fazla fona sahip olan kurum veya ki?ilerin fonlarını değerlendirebilmesini sağlamaktadır. 2008 mortgage krizinde dünya, servet ve istihdamda büyük kayıplara neden olan ve geli?mi? ülkelerin ekonomisine yıkıcı zararlar veren büyük bir finansal krizle kar?ı kar?ıya kaldı. Ya?anan finansal krizle birlikte bankacılık sisteminde sermaye kalitesi bazında farklılıklar ortaya çıkmı?tır. Bankalar daha kaliteli varlık yapısı arayı?ına girmi?lerdir. Balkan ülkelerinde bulunan bankalar da süreç ile birlikte yönetim kalitesini artırmı?lardır. Literatürde özellikle son yıllarda balkan ülkelerinde banka karlılığını ara?tıran birçok çalı?ma yapılmaktadır. Bu çalı?ma, mevcut ekonomik çerçeve açısından bankaların belirli özellikleri ve ekonomik faktörlerin balkan ülkelerinde bulunan bankaların karlılığı üzerindeki etkilerini ara?tırmak amacıyla yapılmı?tır. Banka karlılığını etkileyen faktörlerin incelenmesi amacıyla Arnavutluk, Bosna Hersek, Bulgaristan, Hırvatistan, Makedonya, Sırbistan, Slovenya, Türkiye ve Yunanistan ülkerinde bulunan bankaların ülke düzeyinde 2008-2017 yılları arasındaki verileri kullanılarak ara?tırma gerçekle?tirilmi?tir. Bulgulara göre, varlık getiri oranı ve öz sermaye getiri oranı için enflasyon, takipteki krediler ve maliyet gelir oranı negatif etkide bulunmakta iken ekonomik büyüklük pozitif etkide bulunmaktadır. Ayrıca, istatistiksel olarak anlamlı etkiyi sadece ekonomik büyüklük deği?keni ile takipteki kredilerin gösterdiği gözlenmi?tir.Öğe 18. YÜZYILDAN CUMHURİYET’E İSTANBUL BOĞAZI’NIN GÜVENLİĞİ İÇİN ALINAN TEDBİRLER(2021) Özçelik, TarıkBoğaziçi ya da İstanbul Boğazı veya diğer adıyla Karadeniz Boğazı, İstanbul’un kurulmasından beri şehrin ticarî, iktisadî ve sosyal hayatında olduğu kadar güvenliği açısından da önemli olmuştur. Şehrin Osmanlı Devleti tarafından fethiyle Karadeniz bir Türk gölü haline gelmiştir. Dolayısıyla 17. yüzyılın ortalarında meydana gelen Kazak akınlarına kadar İstanbul Boğazı’nın güvenliği ikinci planda kalmıştır. Söz konusu hadise ve giderek artan Rus tehlikesi karşısında İstanbul Boğazı’nın güvenliği ve tabiatıyla başkentin korunması, devletin öncelikli konularından birini oluşturmaya başlamıştır. Böylece İstanbul Boğazı’nın güvenlik altına alınması için hem buradaki eski yapılar onarılmış hem de yeni kale ve tabyalar inşa edilmiştir. Zamanın teknik şartlarına ve idarî imkânlarına uygun olarak bu kale ve tabyalara piyade ve topçu askerleri yerleştirilmiş, Boğaz Nazırı adıyla idareciler atanmış ve Bostancı Ocağı, Kaptan-ı Deryalık, Tophane-i Âmire gibi kurumlar tarafından idare edilmiştir. Tanzimat sonrasında Boğazı’nın idaresi Bostancı Ocağı ve Kaptan-ı Derya’nın sorumluluğundan alınarak Tophane-i Âmire’ye ve daha sonra da Seraskerliğe verilmiştir. Tarihi süreçte İstanbul Boğazı savunması kale yapılarından tabya sistemine dönüşmüştür. Bu süreçte özellikle topçu askerlerinin eğitim ve istihdamı, modern topların kullanımı, tabyalar arasındaki iletişim, ulaşım ve koordinasyonun sağlanması önemli hususlar olarak karşımıza çıkmaktadır.Öğe XVII. YÜZYILIN ORTALARINDA BİR BOĞDAN VOYVODASI : VASİLE LUPU (1634-1653)(2021) Heper, YusufBoğdan tarihinde yaklaşık yarım asır görev yapmış olan “Movileşti” hanedanlığının ardından iktidara gelen Vasile Lupu, XVII. yüzyılda en uzun süre görev yapmış bir voyvodadır. Osmanlı sadrazamı Tabanıyassı Mehmed Paşa’nın önerileriyle voyvodalığa geldiğinden beri çevresinde bulunan Osmanlı-Lehistan ve Kırım Tatarlarına karşı iyi bir denge siyaseti gütmüştür. Ancak kısa bir süre sonra Eflak tahtını alma sevdasına kapılmış ve bu yönde Eflak voyvodası Matei Baserab ile ikili mücadelelere girişmiştir. Vasile Lupu’nun Eflak’a yönelik ilk ciddi girişimi 1639 yılına Eflak bölgesinde bulunan Nenişori civarında gerçekleşmiş ve bu mücadeleden mağlup olarak ayrılmıştır. Erdel Prensi Gheorhe Rakoczy’in aracı olmasıyla birlikte iki taraf arasında bir müddet barış havası esmiştir. Eflak üzerine bir sefer yapacağı sıra Boğdan’da kendisine karşı Gheorghe Ştefan önderliğinde bir muhalif grup çıkmış ve bunlara karşı savaşı göze alamayarak Hotin’e kaçmıştır. Daha sonra Kazak Hatman Timuş Hmelni?ki ile birlikte Boğdan’a gelerek bu isyancı grupları dağıtmıştır. G. Ştefan’ın Eflak’a sığınmasını fırsat bilerek 1653 yılında Eflak’a yeniden savaş ilan etmiş ve bu sefer Finta yakınlarında yapılan bu mücadeleyi kaybederek Boğdan’da kendi sonunu hazırlamıştır.Öğe İBRAHİM HAKKI PAŞA MAÂRİF NÂZIRLIĞI VE TÜRK EĞİTİM TARİHİNE KATKISI(2021) Ata, Meltem Begüm Saatçıİbrahim Hakkı Paşa Türk Eğitim tarihinin önemli isimlerinden birisidir. II. Meşrutiyet döneminin ilk aylarında iki kez görev aldığı Maârif Nâzırlığını üç aydan daha kısa süre yürütmüştür. Öğretmenlikte diğer tüm görevlerinden daha başarılı kabul edilen İbrahim Hakkı Paşa’nın Maârif Nâzırlığı öğretmenliği kadar başarılı kabul edilmemiştir. II. Meşrutiyet döneminin başlarında eğitim politikaları, sistemi yenilemekten önce var olanı geliştirmek amacıyla yürütülmüştür. Bununla beraber İbrahim Hakkı Paşa kısa süren Maârif Nâzırlığı döneminde Maârif Nezâretinin işleyişini iyileştirmeye önem vermiştir. İlk dönem Maârif Nâzırlığında ikinci döneminden daha etkin işler yapmıştır. Eğitim ile ilgili işlerde verimlilik, süreklilik, dayanışma, niteliği arttırma gibi konular üzerinde durulmuştur. Kitaplar ve kütüphanelerin iyileştirilmesine çalışılmıştır. 18 gün kadar süren ikinci Maârif Nâzırlığı döneminde mevcut ekonomik ve siyasi sorunlar istifasına neden olacak kadar etkili olmuştur. Bu çalışmada, İbrahim Hakkı Paşa’nın diğer görevlerinden daha az önemsenmiş olan Maârif Nâzırlığının değerlendirilmesi ile Türk eğitim tarihine katkısı ortaya koymak amaçlanmaktadır.Öğe BULGARİSTAN YAZARI USİN KERİM’İN YAŞAMI VE RENKLİ ŞİİR DÜNYASI(2021) Atasoy, Emin; Alkar, ElifSosyalist sisteme, etnik köklerine ve yaşadığı yöreye bağlılık, vatanseverlik, hümanizm, insan ve doğa sevgisi, Balkan ve Rodop Dağları özlemi, aşk ve dostluk, baba ve anne sevgisi, Usin Kerim’in yarattığı eserleri en iyi özetleyen tanımlamalardır. Sıra dışı ve romantik bir şair olarak Kerim, toplumu detaylı ve tarafsız olarak irdeleyebilen, yetenekli bir gözlemcidir; eskimiş gelenek-göreneklere isyan edecek kadar özgürlüğüne düşkün bir realisttir, sıradan insanların yaşam hikâyelerini ustalıkla tasvir eden bir sanatçıdır. Kerim’in oldukça zengin ve renkli şiir dünyasında bir yandan kişisel dramlar ve toplumsal sarsıntılar, diğer yandan da unutulmayan dostluklar ve derin aşklar ele alınmaktadır. Benzer biçimde onun eserlerinde, bir yandan göç, kaçış, hüzün ve trajedi, diğer yandan özlem, kavuşma, empati ve sevgi konu edilir. Şiirlerini bir toplum mühendisi duyarlılığı ve usta bir psikolog titizliğiyle kaleme alan Kerim; köylülerin, işçilerin, azınlıkların ve sıradan insanların yaşam hikâyelerini büyük bir ustalıkla okuyucularına yansıtabilmektedir. Bu çalışmada ünlü Bulgaristan şairi Usin Kerim’in renkli yaşamı, şair ustalığı ve eserleri tartışılmaya açılmıştır. Türk okuyucuları Çingene kökenli bu yazarı pek bilmediklerinden dolayı yaşam serüvenini, kişiliğini ve edebiyat başarılarını bir makalede irdelemenin faydalı olacağı düşünülmüştür. Bu araştırmanın, ülkemizde Bulgaristan edebiyatı ve şiiri alanında önemli bir yayın boşluğunu doldurması beklenmektedir.Öğe DEDEBALILARIN İZİNDE III: BALKANLARDA DEDEBALILAR CEMAATİ VE TIRNOVA KAZASI DEDEBALI KARYESİ(2021) Savaş, SaimMoğol baskısı sebebiyle Celâleddin Harezmşah ile birlikte Kirman Selçukluları ülkesinden ayrılıp Doğu Anadolu’ya geldikleri düşünülen Harezm Türklerinin bir kısmını oluşturan Kirmanlılar/Germiyanlılar arasında bulundukları anlaşılan Dedebalı cemaati ve muhtemelen bu cemaate adını veren Dedebalı, araştırma konumuzu teşkil etmiştir. Germiyanoğlu Yakup Bey’in 1321 tarihli Hacım Sultan Zaviyesi vakfiyesinde zaviye şeyhi olarak adı geçen Kirman/German/Germiyan Şeyhi Şeyh Mustafa oğlu Şeyh Dedebalı’nın bu cemaatle ilişkili olması kuvvetle muhtemeldir. Anadolu’da Kars-ı Maraş , Sivas, Niğde, Uşak, Manisa, Kütahya-Bursa, Balkanlarda ise Selanik, Ahyolu, Hrazgrad (Hezargrad/Razgrad?), Pravişte ve Tırnova taraflarında izlerine rastlanılan Dedebalıların, Germiyan beyliğinin Osmanlı hâkimiyetine girmesinden itibaren Osmanlı sürgün ve iskân politikaları gereğince Balkanlara doğru yayıldıkları söylenebilir. Dedebalı cemaati ile ilgili çalışmalarımız üç bölüm halinde tasarlanmıştır. Bunlardan ilk ikisini yani “Uşak kazası Dedebalılar karyesi” ile “Harmancık kazası Dedebalı karyesi ve zaviyesi” ile ilgili makalelerimizi yayınlamış idik. Çalışma serisinin sonuncusunda Dedebalıların Balkanlardaki izleri ve Tırnova kazası Dedebalı cemaati/karyesi konusunda bazı değerlendirmeler yapılmaya çalışılacaktır.Öğe KOSOVA PRİZREN SİNAN PAŞA CAMİ 2007-2012 RESTORASYONU ÖRNEĞİNDE ORTAK MİRASIMIZIN KORUNMASI(2021) Sevgi, Serap; Xhibo, JusufKosova Prizren Sinan Paşa Cami, klasik Osmanlı döneminde Balkanlar’da inşa edilen, ters “T” plan kurgusunda “Tek Kubbeli Hünkâr Cami’leri arasında sınıflandırılabilir. Prizrende Bistriça Nehri’nin yakınında, Şadırvan bölgesinde kentin merkezi konumunda yer almaktadır. Sinan Paşa Cami, kentin kültürel peyzajında Osmanlı kültürünü yansıtan güçlü bir imgedir. Kubbe çapı ve yüksekliği bakımından Balkanların en büyük camilerinden biri olup uzun ince minaresi, harimindeki barok-Türk stili karışımı kalemişi ve duvar resimleriyle özel bir yere sahiptir. Son yüzyıldaki savaşlar, onarımlar ve işlev değişikliği nedeniyle son cemaat yeri yok olmuş, hariminde tahribatlar meydana gelmiş olmasına karşın Cami mimarî bütünlüğünü ve özgün değerlerini koruyarak 2007 yılına restorasyon çalışmaları öncesine ulaşmıştır. Tarihî çevrede toplumun ihtiyaçları gözetilerek yerin ruhunun yaşatılması için Sinan Paşa Cami’nde gerçekleştirilen 2007-2012 yılları restorasyon çalışmaları; arşivlerde, sahada ve yapının bünyesinde yapılan araştırmalar, yapının sorunları ve nedenleriyle koruma müdahalelerini kapsamaktadır. Bu çalışmada caminin koruma sorunları ve restorasyon uygulamaları koruma- onarım tarihî açısından ele alınmaktadır.Öğe BRAIN DRAIN TOWARD EU AND ITS IMPACT ON LABOR MARKET: ALBANIAN CASE(2021) Tataj, Xhentila; Akbaş, EmrahThis paper analyzes the relationship that exists between human capital and the labor market. The focus of this study is the labor market in Albania. Albania, being a developing country, is facing the loss of its workforce as a result of the brain drain. The study analyzes the role of international migration policies in the management of this phenomenon. It emphasizes the role of the EU in acquiring skilled people from developing countries including Albania. It estimates that Albania has now turned into a sending country of workforce because the number of young people who have left Albania in recent years to migrate toward the EU has increased. Two of the main consequences of this phenomenon are the decrease in the workforce and the crisis in the pension system. The study also shows that despite Albania is one of the youngest middle-aged countries in Europe, brain drain has caused population decline.Öğe ETHNIC CONFLICT MOVEMENTS: THE CASE STUDY OF BOSNIA AND HERZEGOVINA(2021) Bayraktar, Fetine YıldırımtürkIf the conflict occurs between two or more ethnic groups, it can be named ‘ethnic conflict’ due to political, social, economic, etc., which either includes violence or not. The issue of ‘ethnic conflict’ can be accepted as one of the special topics in international relations, and it should be discussed with experienced cases to provide research through social sciences. This study aims to contribute the studies of the ethnic conflict in international relations with the history and evaluation of dissolution of Yugoslavia, with the selected case of ‘Bosnia and Herzegovina’. This article examines the issue of 'ethnic conflict' and the historical background in the scope of International Relations. It investigates the ethnic conflict movements of Bosnia and Herzegovina's chosen region, since the Cold War years with appropriate International Relations theories. In this context, the issue was discussed within the historical background framework, together with the selected theories for the analysis and evaluation of the causes of ethnic conflict in Bosnia and Herzegovina in the post-Cold War period on the psychosocial approach and evaluation of ethnic identity.Öğe ESKİ YUGOSLAVYA’DA SIRP MİLLİYETÇİLİĞİNİN TARİHSEL TEMELLERİ ve YUGOSLAVYA SOSYALİST FEDERAL CUMHURİYETİ'NİN DAĞILMASINA ETKİLERİ(2020) Adaş, Sündüs; Konuralp, EmrahBu çalışmanın amacı 1878 yılında bağımsızlığını kazanan Sırbistan Devleti’nin geçirdiği milliyetçi süreçler ve bu süreçlerin kurucu dinamiklerinden biri olduğu Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’nin yıkılmasına olan etkilerini incelemektir. I. Kosova Savaşı’ndan itibaren özgürlüklerini kaybettiklerini düşünen Sırp milliyetçi hareketi, etnik ve ayrıştırıcı bir milliyetçiliktir. Tasavvur ettikleri Büyük Sırbistan topraklarını hayata geçirmek için kitleleri peşlerinden sürüklemekten çekinmeyen Sırp milliyetçi hareketi beraberinde Yugoslavya’nın sonunu getirmiştir.Öğe 1880 TARİHLİ KIRKKİLİSE SANCAĞI’NIN TARİHİ VE COĞRAFÎ AÇIDAN TASVİRİ (PERİGRAFİ İSTORİOGEOGRAFİKİ TİS EPARHİAS TON SARANTA EKKLİSİON) ADLI ESER TERCÜMESİNİN KIRKLARELİ TARİHİ AÇISINDAN YORUMLANMASI(2020) Doğruöz, V. Türkan; Dökmeci, Volkan; Çiftci, Alifer1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi’nden sonra Edirne vilâyetine bağlı altı sancaktan biri olan Kırkkilise hakkında çok fazla çalışma yapılmamıştır. Sancağın idari, demografik ve ekonomik durumuyla ilgili olarak ulaşılabilen kaynaklar sadece Edirne Vilâyet Sâlnâmeleri ve Devlet Sâlnâmeleri’dir. Bu yüzden Melissinos Hristodulu tarafından 1880 yılında Yunanca yazılan Kırkkilise Sancağının Tarihi ve Coğrafi Açıdan Tasviri adlı eser Kırklareli tarihine önemli bir katkıda bulunacaktır. Kitapta Kırkkilise’nin tarihi, idari yapısı, kurumları, demografik ve ekonomik yapısı hakkında birçok bilgi mevcuttur. On beş bölümden oluşan eserde yazar sadece Kırkkilise’yi değil çevrede yaptığı seyahatlerde gördüklerini de okuyucuya aktarmaktadır. Eser Yunanca’dan Türkçe’ye çevrilerek incelendiğinde Kırklareli tarihi açısından birinci elden kaynak niteliğinde olacaktır.Öğe BULGARİSTAN’DA YEREL YÖNETİMLER VE TÜRKİYE İLE KARŞILAŞTIRILMASI(2021) Güngör, İbrahim; Yaş, HakanBulgaristan ve Osmanlı İmparatorluğu 14’üncü yüzyıldan 20’nci yüzyılın başına kadar etkileşim içerisinde kalmıştır. Bu süre içerisinde her iki toplumun birçok bakımdan birbirinden etkilenmesi kaçınılmazdır. Etkileşimin gerçekleştiği alanlardan birinin yerel yönetimler olduğu düşünülmektedir. Bu anlamda çalışmanın amacı Bulgaristan ve Türkiye yerel yönetimlerinin tarihsel gelişim süreci, yerel yönetimlerin yapısı ve yerel yönetim alanında yakın zamanda yapılan düzenlemeler bağlamında iki ülkenin yerel yönetim sistemlerinin karşılaştırılmasıdır. Türkiye’deki ve Bulgaristan’daki yerel yönetim sistemlerinde günümüzde yalnızca belediye kurumunun ortak bir nokta olduğu, bu kurumun iç yapılanmasının ve türlerinin farklı olduğu ve Türkiye’nin Bulgaristan’dan daha çeşitli yerel yönetim birimlerine sahip olduğu sonucuna ulaşılmıştır.Öğe ÇORLU’DA EŞKIYALIK VE DİĞER SUÇ OLAYLARI (1560-1699)(2021) Kuşu, Selmaİstanbul’un fethinden sonra tamamen Türk hâkimiyetine giren ve Türk-Osmanlı şehir yapısına uygun bir şekilde gelişme gösteren Çorlu, İstanbul’un et ve hububat iaşesinde önemli bir işleve sahip olmasının yanı sıra bulunduğu lokasyon açısından doğu-batı/batı-doğu yol güzergâhında yer alan bir menzil şehriydi. Çalışmada 1560-1699 yılları arasında Çorlu’da sosyal huzuru bozan asayiş sorunları ele alınacaktır. Araştırmanın ana kaynağı mühimme defterleri olup bu defterdeki veriler ışığında Çorlu’da eşkıyalık, hırsızlık, adam yaralama ve öldürme, ev basma ve zina gibi suçların işlendiği tespit edildi. Bu bağlamda çalışmada suç türleri, suçlu profilleri, suçu sabit olanlar için öngörülen cezai müeyyideler hususunda değerlendirmeler yapıldı. Ayrıca burada kişileri suç işlemeye iten nedenler de sorgulandı. Bu konuda her ne kadar belgeler tatmin edici bilgi içermese de suçun ve suçlunun ortaya çıkışında psikolojik, ekonomik, sosyo-kültürel birtakım nedenlerin olduğu varsayılabilir.Öğe 14. YÜZYIL ALMAN HACILARIN SEYAHATNAMELERİNDE RODOS VE ÇEVRESİ(2021) Aliyazıcıoğlu, Zeynep İnanErken Orta Çağ’dan itibaren Kudüs, Avrupalı Hristiyanlar için önemli bir hac merkeziydi. 14. yüzyılda dört Alman hacı seyyah Kudüs’e gidişleri ve memleketlerine dönüşleri sırasında başta Rodos ve Girit olmak üzere çeşitli Ege adalarında bulunmuşlardır. Wilhelm von Boldensele 1335’te Kudüs’e giderken Ege sahillerini, Girit, Rodos ve Kıbrıs adalarını ziyaret ederek bölge hakkında kısa betimlemeler kaleme almıştır. Aynı tarihte Alman hacı seyyah Ludolf von Sudheim da Boldensele’nin hac güzergahı üzerinden Kutsal Topraklara varmıştır. Sudheim, eserinde Rodos ve çevresine dair daha detaylı malumat vermiştir. 1385 yılında Lorenz Egen ve Peter Sparnau Kudüs’ten Avrupa’ya dönüş yolunda Rodos’u ziyaret etmiş ve Anadolu’nun Ege kıyısı boyunca ilerleyerek Bizans başkentine varmıştır. Mezkûr hacılar Rodos ve çevresine dair dönemin siyasi yapısı, bölgedeki halkın günlük yaşamı, nüfusu, dini yapısı ve Rodos adasının savunması, stratejik durumu hakkında okuyucuya bilgi vermiştir. Bu çalışmada 14. yüzyılda Alman seyyahların hac yolunda güzergahlarında uğradıkları Rodos Adası ve çevresine dair seyahatnamelerinde verdikleri betimlemeler incelenmeye çalışılmıştır.Öğe ESKİŞEHİR BASININDA 1989 BULGARİSTAN GÖÇÜ(2021) Alişoğlu, Batuhan; Kayıran, Mehmet1944 sonrası Bulgaristan’da komünist rejimin hakim olmasıyla beraber Türk azınlık üzerindeki baskılar sistemli bir hale getirilmiş ve tek etnisiteli bir Bulgar devleti oluşturulmaya çalışılmıştır. Bulgaristan’ın azınlık - insan hakları konusunda imzaladığı anlaşmalarla ve taahhütleriyle çelişen tüm uygulamalar, 1989 göçüne neden olmuştur. Türkiye’nin bu süreçte izlediği politika, Türk basını tarafından yakından izlenmiş ve gelişmeler hakkında kamuoyu bilgilendirilmiştir. Eskişehir, göç sürecinde göçmenlerin yoğun olarak yerleştirildiği şehirlerden biri olmuştur. Dolayısıyla göçmenlerin konu olduğu haberlere il basınında sık sık yer verilmiş ve gelişmeler yakından takip edilmiştir. Bu makalenin amacı, Eskişehir’e yerleşen göçmenlerin yaşadığı uyum sorunlarını ve çözüm için ortaya konulan politikaları “Son Haber” ve “Sakarya” gazeteleri ekseninde tarihsel bir analize tabi tutmaktır.Öğe MACAR DİLİNİN EN ESKİ YAZILI BELGESİ: TIHANYI ALAPÍTÓLEVÉL (TİHANY MANASTIRI’NIN KURULUŞ BELGESİ)(2020) Dilbaş, GökhanOrijinal şekliyle Latince yazılı halde günümüze ulaşmış, metin içinde Macarca kelimeler de barındıran 1055 yılında kaleme alınmış “Tihanyi Alapítólevél” (Tihany Manastırı’nın Kuruluş Belgesi) Macar ulusal, dil, sanat ve kültür tarihinin en önemli yadigârlarından birisidir. Tihany Manastırı’na bağışlanan mülklerden, mülklerin sınırlarından ve manastırın hizmetinde çalışacak kişilerden bahsedilen Belge’de Slavca, Almanca ve Türkçe kelimeler de mevcuttur. Çalışmamızda öncelikle Macarcanın erken dönem yazılı dil yadigârlarının kısa bir incelemesi yapılmış, ardından Tihany Manastırı’nın kuruluş süreci incelenmiş, daha sonra Belge’nin genel bir değerlendirmesi yapılmış, sonrasında Belge’de geçen en önemli kelimeler, cümle yapıları ve dilbilgisi öğeleri ayrıntılı şekilde incelenmiş ve çalışma, elde edilen veriler ışığında yapılan genel bir değerlendirme ile sonuçlandırılmıştır. Çalışmamızda tarafımızdan belgenin Macarcadan Türkçeye yapılmış çevirisine de yer verilmiştir. Macar dilinin en eski yazılı belgesi olan Tihanyi Alapítólevél’in incelenmesi ve değerlendirilmesi bir yandan Macar dilinin yapısının ve özelliklerinin ortaya çıkarılmasına bir yandan da Belge’nin Macar ulusal, dil ve kültür tarihi içindeki yerinin ve öneminin değerlendirilmesine katkı sağlayacaktır.