Fen Edebiyat Fakültesi Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 1212
  • Öğe
    Zencari Kervansarayı ve Eyyûbîler’in Dımaşk Kolu Hükümdarı el-Melikü’l-Eşref Mûsâ’nın Politikaları
    (2020) Keleş, Mahmut Recep
    Eyyubiler dönemi Suriye’deki yöneticiler askeri başarılarının yanı sıra kültürel hayatın gelişmesi için çaba göstermişler ve buna yönelik faaliyetlerde bulunmuşlardır. Dımaşk Eyyubi Meliki el-Melikü’l-Eşref Musâ hüküm sürdüğü şehirlerde pek çok eser yaptırmıştır. Bunlar arasında Urfa’da Halîlürrahman, Dımaşk’ta Cerrâh ve Tövbe camilerinin yanı sıra Gaziantep’te de Eşrefiyye Medresesi’ni inşa ettirmiştir. Han ve kervansaray gibi yapılar farklı amaçlarda kullanılmıştır. Bu bakımdan Zencari Kervansarayı camiye çevrilmeden önce eğlence merkezi olarak işlev görmüştür. Şam kalesinin dışında yer alan Zencari Kervansarayı’nda kumar oynanması, içki içilmesi ve fuhuş yapılması nedeniyle halk çok muzdarip olmuştur. Burası merkezden uzak bile olsa Şam halkının tepkisini çekmiş ve yıkılması için sultan el-Melikü’l-Eşref’e başvurulmuştur. Sultan halkın ve ulemanın bu isteklerini göz ardı etmemiş, hanın sahiplerine büyük miktarda paralar verip satın almış ve yıktırarak büyük bir cami inşa ettirmiştir. Eyyubiler döneminde yaptırılan bu cami Ukaybe, Eşrefiye ve Küçük Emevi Camii olarak isimlendirilse de kaynakların çoğunda Tövbe Cami olarak geçmektedir. Tövbe Cami Eyyubiler’den günümüze kadar ilim ve irfan merkezi olarak kullanılmaya devam etmektedir. Ayrıca bu camide görev almış olan imam, hatip ve müezzin gibi görevliler dönemin en önemli âlimleri arasından seçilmeye özen gösterilmiştir. Makalede Dımaşk’taki hâkimiyetini sürdürmek isteyen el-Eşref’in kültürel faaliyetlerini tahlil ederek, Eyyubilerin sosyal ve siyasi faaliyetlerine geniş bir pencereden bakmak ve sonuçları değerlendirmek amaçlanmıştır.
  • Öğe
    Memlüklü Dönemi Suriye’de Âlimlerin Rolleri: İbn Hallikan Örneği
    (2020) Keleş, Mahmut Recep
    Eyyûbîlerdönemi ulemasından İbn Hallikan,Memlükler döneminde önemli vazifeler elde etmiştir. O ilk olarak 1247 tarihinde Kahire kadılkudatı Bedreddin es-Sincarî’nin naibliğini yap-mıştır. İbn Hallikan Dımaşk kadılkudatlığına atanana kadar bu görevi deruhte etmiştir. İbn Hallikan’a kadılık görevinin yanı sıra müderrislik vazifesi de tevdi edilmiş, Adiliye, Nasıriyye, Azraviyye Felekiyye Rükniye ve Behnesiye gibi Dımaşk’ın en önemli medreselerinde görev almış-tır. Eyyûbîler dönemi hükümdarlarından el-Melikü’s-Sâlih Necmüddîn Eyyûb devrinde başlayan vazifesi, el-Melikü’l-Muazzam Turan Şah, Şecerüddür, İzzeddin Aybek et-Türkmânî, II. el-Melikü’l-Eşref Mûsâ, Nureddin Ali, el-Melikü’l-Muzaffer Seyfüddin Kutuz, el-Melikü’z-Zâhir Rüknüddîn Baybars, el-Melikü’s-Saîd Bereke, el-Melikü’l-Âdil Bedreddin Sulamış ve el-Melikü’l-Mansûr Seyfeddin Kalavun’a kadar devam etmiş ve bu dönemde çok önemli tecrübeler edinmiştir. İbn Hallikan aynı zamanda Memlüklü dönemi kadılık uygulamasındaki ilkleri yaşayan birisi ol-muştur. Yeni adli sistem uygulanmaya başlamadan önce de o üç yıl kadılkudat olarak görev yap-mış ve ümera nezdinde oldukça itibar kazanmıştır.
  • Öğe
    Mazi-yi İstanbulî Kadınlar: Terekeler ve Giyim Kuşam (1825-1850)
    (2022) Altuntaş, Zeynep
    Hem saray hem de saray dışında yaşayan Osmanlı kadınlarının yaşam tarzıher daim herkesin merakını celbeden bir konu olmuştur, olmaya da devam etmektedir. Bu çalışmada da 19.yüzyıl (1825-1850) Osmanlı kadınının gündelik yaşam tarzı özellikle kıyafetler üzerinden kısmî olarak ortaya çıkartılmaya çalışıldı. Bu çerçevede beşi Müslüman seksen dokuz kadın terekesi incelendi. Terekeler kadın kıyafetleri özelindeincelenirken kıyafetlerden mütevellid giysilerde kullanılan kumaş türleri de kısmen ele alındı. Toplum içinde aktif şekilde varolan kadınların içerideki (ev) ve dışarıdaki (sokakta) halleri zaman zaman klasik ve modern dönem karşılaştırması yapılarak ortaya konuldu. Kıyafetler özelindekadının toplum içindeki varoluş şekillerinin, şekilsel biçimlerinin ve dolayısıyla görüntülerinin gün yüzüne çıkartılması amaçlandı. Tespitlerimiz terekelerin daha çok gayrimüslimlere ve dahi yönetici sınıf ve zengin kesim dışındakilere ait olmasından dolayı halk içindeki gayrimüslim kadınlara dair oldu. Tüm bunlar İstanbul Şer?iye Sicilleri Arşivi’ndeki Mülga Beledî Kassamlığı esas alınarak yapıldı.
  • Öğe
    Baş Kişisi Olmayan Roman Örneği Olarak Oktay Rifat’ın Danaburnu Romanı
    (2022) Gürbüz, Selda Uygur
    Edebi metinlerde eylem halindeki kişiler, onların davranış biçimleri konuyu belirleyen ana etmenlerdir. Kurmaca dünyanın yaşamla benzerliği kişiler ve onların davranışlarıyla sağlanır. Diğer ögeler kişiyi anlatmak için romancı tarafından oluşturulup bir araya getirilirler. Geleneksel romanda anlatının odak noktası ana kahramandır. Diğer kişiler ana kahramanın çeşitli yönlerini aydınlatmak ona çok boyutluluk katmak için onunla bağlantılı olarak konumlandırılırlar. Yani ilgi odağı ana kahraman ve ona en yakın kişilerdir. Bu algı 20. yüzyıl estetiğinin çoğulcu, çok katmanlı yapısıyla birlikte değişir. Yeni Roman akımının etkisiyle kişiler silikleşir. Ardından yine kişilerin belirgin olduğu romanlar yazılır; ancak görünürde olan davranışlar değil iç dünyadır. Bunun dışında edebiyatımızda Cumhuriyet’in ilanından sonra kaleme alınan kimi romanlarda ana kişilerin değil sosyal meselelerin ve durum anlatılarının ön plâna çıktığı görülür. Oktay Rifat’ın üç romanından biri olan Danaburnu da aynı çizgide yazılmış ana kahramanı olmayan romanlardan biridir. Edebiyatımızdaki bu örnekler incelendiğinde yazarların amacının odak kişileri anlatmak değil, toplumsal meseleleri, dönemin olumsuz eşitliksiz yaşam koşullarını ortaya koymak olduğu görülür. Bu noktada Rifat’ın da amacının avangard bir deneme yapmak olmadığı, çeşitli kişileri ve onların içinde bulundukları açmazları bir odak noktası belirlemeden hatta birbirine bağlamadan anlatmak olduğu söylenebilir. İncelemede, Oktay Rifat’ın Danaburnu romanı ana kahramanı olmayan roman örneği olarak bu yönleriyle ele alınacaktır.
  • Öğe
    TEKİRDAĞLI KIBRIS GAZİLERİNİN GÖZÜYLE KIBRIS BARIŞ HAREKÂTI
    (2022) Öztaş, Sezai; Dündar, Kübra
    Öz: Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının tam ortasında bulunan, Ege Denizi’nin giriş çıkışına etkisi olan ve Mısır ile Süveyş Kanalı’na olan yakınlığı ile bilinen Akdeniz’in önemli noktalarından olan Kıbrıs Adası, stratejik konumu itibariyle tarih boyunca tüm medeniyetlerin ilgi odağı olmuştur. Günümüze kadar birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, aynı zamanda siyasi ve askerî müdahalelerden de nasibini almıştır. 1571 yılında Osmanlı idaresine geçen Kıbrıs, 1878 yılında geçici olarak İngiltere’ye devredilmiştir. Adada İngiliz yönetimi ile beraber Rumların Kıbrıs’ı Yunanistan’a ilhak etme çalışmaları, ENOSİS adı altındaki fikirleri ile başlamıştır. Bu amaçla EOKA başta olmak üzere kurdukları örgütler ile Kıbrıs Türklerine karşı saldırı ve katliamlar gerçekleştirmişlerdir. Bu saldırı ve katliamlara daha fazla kayıtsız kalamayan Türkiye, Kıbrıs’taki durumun, Türkiye’nin bir askerî müdahalesini gerektirecek kadar ciddi olduğunu belirterek, garantör devlet olarak müdahale hakkını kullanarak 20 Temmuz 1974’de Kıbrıs’a askerî müdahale gerçekleştirmiştir. Bu çalışmada, iki harekât şeklinde gerçekleşen bu askerî müdahaleye Tekirdağ ilinden katılan Kıbrıs gazileriyle sözlü tarih çalışması gerçekleştirilerek Kıbrıs Barış Harekâtı anlatılmıştır. Bu çalışma ile harekâta katılan gazilerimizin harekâta ne şekilde katıldıkları, orada yaşadıkları zorlukları, başlarından geçen olayları bizzat kendi ağızlarından dinleyip kayıt altına alarak gün yüzüne çıkarmak, topluma ve gelecek nesillere sunmak amaçlanmıştır. Canları pahasına harekâta katılan gazilerimizin unutulmaması da bu çalışmanın amaçlarından biridir. Sözlü anlatımları sağlayan kişiler ve araştırmacı ile hazırlanan iki yönlü bir çalışmadır.
  • Öğe
    EDİRNE KIBRIS GAZİLERİNİN GÖZÜNDEN KIBRIS BARIŞ HAREKÂTI
    (2021) Öztaş, Sezai; Özbaş, Ayşenur
    Kıbrıs, jeopolitik konumundan dolayı tarih boyunca tüm devletlerin elde etmek istediği bir ada olmuştur. Rumlar ENOSİS’i gerçekleştirmek yani Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak için çok uzun zaman uğraşmışlardır. Rumlar bu hedefleri doğrultusunda Kıbrıs’ta yaşayan Türklere saldırılarda bulunmuşlardır. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Yunanistan’ın ENOSİS faaliyetleri daha da hızlanmıştır. Özellikle 1963, 1964 ve 1967 yıllarında yoğunlaşan Rum saldırıları yüzünden, Türkiye bu saldırıları önlemek için girişimlerde bulunmuştur. 15 Temmuz 1974 tarihine gelindiğinde ise Yunanistan Silahlı Kuvvetleri’ne bağlı subaylar, Makarios’u devirerek Kıbrıs Helen Cumhuriyeti’nin kurulduğunu açıklamışlardır. Tüm bu durumlar karşısında Türklerin daha fazla eziyet altında kalmasına göz yummak istemeyen Türkiye Cumhuriyeti, 20 Temmuz 1974 tarihinde Kıbrıs Barış Harekâtı’nı gerçekleştirmiştir. Bunun sonucunda Kıbrıs’ta yaşayan Türkler zulümlerden kurtulmuş ve insanca yaşama hakkına kavuşmuştur. Uzun yıllar geçmesine rağmen Kıbrıs Sorunu pek bir çözüme ulaşamamıştır. Bunun neticesinde 1983 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edilmiştir. Böylece artık Kıbrıs Sorunu sadece Kıbrıs’ta yaşayan iki toplumu değil iki devleti de ilgilendiren bir durum olarak ortaya çıkmıştır. Bu çalışmada Kıbrıs Barış Harekâtı, sözlü tarih çerçevesinde Kıbrıs Barış Harekâtı’na katılan Edirne ilindeki gazilerin gözünden aktarılmaya çalışılmıştır. Bu araştırmada nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Edirne’deki Kıbrıs gazileriyle görüşmeler yapılıp Kıbrıs Barış Harekâtı’na nasıl gittikleri, neler yaşadıkları, harekât hakkındaki düşünceleri, döndükten sonra neler yaşadıkları ve gelecek nesillere neler aktarmak istedikleri ortaya konulmaya çalışılmıştır.
  • Öğe
    XIV. VE XV. YÜZYIL OSMANLI HANEDANINDA GERÇEKLEŞEN EVLİLİKLER
    (2020) Karakoç, Kübra
    Bu çalışmada genel olarak XIV. ve XV. yüzyıllarda Osmanlı dünyasında evlilik için gerçekleştirilen düğünler ile sünnet düğünleri incelenmiştir. Evlilik düğünleri bir toplumun geleneklerinin en çok göz önüne serildiği olaylardan birisidir. Sünnet düğünleri ise geleneksel kültürel faaliyetlerin din olgusuyla birleşmesiyle dayanışma ve aynı toplumun fertleri olmanın hissedildiği anlardır. Bu düğünler esnasında yöneten ve yönetilenler aynı ortamda buluşurlar. Hayatın bir parçası olan düğünler sosyal bir olay olarak toplum üzerindeki birleştirici ve bütünleştirici özelliğinin yanında aynı zamanda yardımlaşma için yapılan etkinliklerdir. Yönetenin kudreti ve adaleti düğüne yansır. Davetliler güçleri oranında hediyesiyle düğüne iştirak eder. Düğüne davet ve ona icabet toplumda var olan adeta gizli bir toplumsal sözleşmenin yenilenmesi anlamı taşır. Düğüne davet edilmemek ya da davete sebepsiz icabet etmemek sosyal ilişkileri yeniden gözden geçirilmesi gerektirecek kadar önemli olarak algılanır. Hanedan üyelerinin düğünleri siyasi ve diplomatik özellik içerdiğinden düğün merasimleri devletler arasında resmi protokolü gerektiren önemli bir olay olarak kabul edilmiştir.
  • Öğe
    Klasik Türk Edebiyatında “Parmak Basmak/ Harfine Parmak Basmak” Deyimleri ve Anlam Çerçeveleri
    (2022) İlhan, Enes
    Deyimler, içerdikleri mecaz anlamlar itibariyle ait oldukları dilin mana, çağrışım ve hayal zenginliğini ortaya koyan önemli kalıp ifadelerdir. Şiirde birtakım söz sanatlarının ve mana katmanlarının oluşumuna elverişli yapısı itibariyle, klasik edebiyata mensup şairlerce de sıklıkla kullanılmıştır. Bu noktada şairler tarafından kullanılan kavram, tabir, deyim vb. kalıp ifadelerin her birinin sözlüklerde de yer aldığını söylemek mümkün görünmemektedir. Klasik edebiyat metinlerinde kullanılan bazı deyimlerin günümüze kadar ulaşamadığı yapılan incelemelerle tespit edilmektedir. Bazen de günümüzde de sıklıkla kullanılan bir deyimin klasik edebiyatta farklı mana ve çağrışımlara sahip olduğu görülmektedir. Parmak basmak ve harfine parmak basmak deyimleri de bu çerçevede değerlendirilmelidir. Çalışmada, ilk olarak deyimlerin güncel manaları üzerinde durulmuş, basılı ve elektronik sözlüklerde deyimlere verilen karşılıklar derlenmiştir. Sonrasında deyimler köken itibariyle sorgulanmış ve bu amaçla Arapça-Farsça bazı sözlükler gözden geçirilmiştir. Deyimlerin Türkçe’nin tarihi devirlerinde var olup olmadığı da ayrıca yapılan taramalarla belirlenmiştir. Son olarak şiir mecmuaları, tezkireler ve divanlardan temin edilen tanıklara göre deyimlerin, klasik edebiyatta sahip oldukları mana katmanları ortaya konmuştur.
  • Öğe
    MANTIK VE TARİH
    (2020) Öztaş, Sezai; Mete, Ömer Faruk
    Çalışma çeviriyazı olduğu için bu bölüm bulunmamaktadır.
  • Öğe
    Oyunun Sakalı Bitmek Deyimi ve Anlamları
    (2022) Kaya, Hasan
    Deyimler ve kalıp yapılar konusunda Türkçenin zengin bir dil olduğu genel kabul görmüştür. Türkçenin bu deyim zenginliği geçmişten günümüze her edebî gelenekte karşılık bulmuştur. Bu geleneklerin en önemlilerinden biri de kuşkusuz klasik Türk edebiyatıdır. Klasik Türk edebiyatı şairleri şiirlerini mecaz, kinaye, tevriye, iham gibi pek çok sanata kapı aralayan deyimlerle yoğurmuş, bununla anlatımlarını daha etkili kılmışlardır. Klasik Türk edebiyatı geleneğinde bir dönemler kullanılan ve bugün kullanımdan düşmüş pek çok deyime tesadüf edilebilmektedir. Ayrıca bugün bildiğimiz ancak geçmişte bugünkünden farklı anlam özellikleri gösteren deyimlere de bu gelenekte tesadüf edilmektedir. Yine bazı deyimlerimizin bugün bilinmeyen maddi kültür unsurları ile ilgili kökenleri de bulunmaktadır. Bu yazıda bugün kullanılmayan ve anlamı konusunda genellikle eksiklikler görülen “oyunun sakalı bitmek” deyiminin anlam özellikleri üzerinde durulmuştur. Deyimin “sakalı bitmek” şekline dair örnekler de verilmiş, bunun yanında özellikle deyimin çıkış noktası, gerçek hayatla bağlantısına dair çıkarımlar yapılmıştır. Deyimin klasik Türk edebiyatı metinlerinin yanında masallarda da yer bulduğuna dikkat çekilmiştir.
  • Öğe
    DEDE KORKUT KİTABI TÜRKİSTAN/TÜRKMEN SAHRA NÜSHASINDA GEÇEN DEYİMLERİN OLUŞUM ŞEKİLLERİ VE BU DEYİMLERİN TÜRKİYE TÜRKÇESİNDEKİ KARŞILIKLARI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
    (2020) Özgür, Uğur
    Türk Dilinin üzerinde en çok araştırma ve inceleme yapılan eserlerinden birisi olan Dede Korkut metinleri, dil malzemesi açısından oldukça zengindir. İçerisinde barındırdığı deyimler, atasözleri, mecazlar günümüzde de değerini koruyan ve sıklıkla kullanılan ifadelerdir. Dilin söz varlığını oluşturan, dilin zenginlik ölçütleri içerisinde yer alan deyimler, dilin daha etkili kullanılması ve anlatılmak istenenlerin daha kolay anlaşılabilmesi için kullanılan kalıplaşmış ifadelerdir. Anlatımı güzelleştirmek, kuvvetlendirmek, savunulan düşünceyi etkili kılmak amacıyla dilde yer edinmiş kalıplaşmış ifadelere sıklıkla başvurulmaktadır. Bu çalışmada, dillerin söz varlığı içerisinde önemli yer tutan deyimlerin Dede Korkut’un üçüncü nüshasındaki kullanımları ele alınmıştır. Çalışmada, M. Ekici tarafından hazırlanan “Dede Korkut Kitabı Türkistan/Türkmen Sahra Nüshası Soylamalar ve 13. Boy Salur Kazan’ın Yedi Başlı Ejderhayı Öldürmesi” adlı eser kullanılarak Dede Korkut’un Türkistan/Türkmen Sahra nüshasında geçen deyimler tespit edilmiştir. Tespit edilen deyimlerin oluşum şekilleri ele alınmış ve ayrıca günümüz Türkiye Türkçesindeki karşılıkları verilmiştir. 
  • Öğe
    İslâm Dünyasında Tefvîz Vezirliği Uygulaması ve Eyyûbîlerin Kuruluşundaki Etkisi
    (2022) Keleş, Mahmut Recep
    XII. yüzyılın ortalarında Mısır’ın Haçlı ve Bizans orduları tarafından işgali tehlikesi ortaya çıkınca Fâtımî halifesi Âdıd-lidînillâh ve veziri Şâver b. Mücîr tarafından Atabeg Nûreddin Zengî’den askeri yardım istenmiştir. Nûreddin Zengî bu duruma kayıtsız kalmayarak en seçkin birliklerini başında Şirkûh gibi önemli bir kumandan ile birlikte destek için göndermiştir. Şirkûh ve beraberindekiler Mısır’a 3 kere sefer düzenlemişler ve son seferde Haçlılar’ı bertaraf ederek Mısır’a yerleşmişlerdir. Bununla birlikte Âdıd-lidînillâh Şirkûh’u Fâtımî veziri olarak tayin etmiştir. Şirkûh diğer Fâtımî vezirleri gibi çok önemli yetkilere haiz olarak devleti iki aya yakın yönetmiştir. Onun ani ölümüyle birlikte Zengî ümerası arasında vezirlik mansıbı için tartışmalar çıksa da Selâhaddin, Ziyâeddin el-Hakkârî’nin desteğiyle vezir olmuştur. Selâhaddin’in 1169 yılında vezir olması daha önceki Fâtımî vezirleri örneğinde olduğu gibi onun tefvîz veziri olmasını sağlamış ve hükmen sultan olmuştur. Selâhaddin Abbasi halifeliği ve Zengîler’den gelen baskılar neticesinde Fâtımî hilafetine son vermiştir. Abbasi halifesi adına hutbe okutmuş, Fâtımî isyanlarını bastırmış ve Haçlılar ile Bizans ordularını yenerek kendisinin ne kadar güçlü olduğunu ortaya koymuştur. Selâhaddin her ne kadar tüm bunları Nûreddin Zengî sayesinde yapsa da ailesinin de desteğiyle birlikte Mısır’da yarı bağımsız bir devlet kurmak istemiştir. Selâhaddin’in bu girişimi Fâtımî devletinde görev alan vezirlerin sınırsız yetkilere hâiz olarak devleti yönetmeleri ile alakalı olup Nûreddin Zengî’nin bir memuru olmak yerine müttefik bir sultan olmanın yollarını aramıştır. Her ne kadar Nûreddin Zengî bu duruma karşı çıkıp Selâhaddin’i kendisinin sipehsaları ve nâibi olarak görse de Selâhaddin onunla bir çatışmaya girmeden devletini kurmayı başarmıştır. Selâhaddin Eyyûbî, Nûreddin Zengî’nin vefatından sonra Abbâsi halifesinden onay alıp Mısır, Suriye ve el-Cezîre’de saltanatını ilan ederek İslâm dünyasının bu iki önemli bölgesini birleştirmiştir. Makalede tefvîz vezirliği kurumunun İslâm tarihindeki serüveni anlatıldıktan sonra Selâhaddin’in Mısır’da vezir tayin edilmesiyle başlayan Eyyûbiler’in devletleşme sürecine tefvîz vezirliği makamının ne ölçüde etkisinin bulunduğu ele alınmıştır. Makalede ayrıca Nûreddin ile Selâhaddin arasında tarihçiler arasında tam olarak anla-şılmayan ve tanımlanamayan hakimiyet meselesi üzerine çağdaş tarihçilerin yapmış oldukları tartışmalar tahlil edilerek bir kanaate ulaşmak hedeflenmiştir. Yöntem olarak tefvîz vezirliği ile ilgili siyasetname müelliflerinin tespit ettiği hususlar çerçevesinde konu kronolojik olarak anlatılmış ve tespitlerde bulunulmuştur.
  • Öğe
    The Judaıc Codes of The Khazar Qaganate’s Sacred-Dıarchy
    (2023) Mızrak, Egemen Çağrı
    As its institutional structure and powerful presence of more than three hundred years in Southern Russia – Caucasia zone, the Khazar Qaganate was one of the most prominent Turkic state in history. The issue of the adoption of new “universal” religions by the Eurasian steppe nomads was a common situation. But in a time period when the Islam spread of rapidly and the Muslim – Christian conflict had begun to be flourished intensely, the conversion of Khazar royal elites to Judaism made their history much more remarkable. Here, we would not to examine the questions on why-how-when did the Khazars embrace the Judaism; but to try to illuminate the issues about their ruling system, so-called “Dual Kingship/Royal Diarchy or Sacral Kingship” by researchers, which is one of the most striking feature of the political structure of the Khazar Judaism. Although this model does not match the functional structure of the Qaganal office observed in the old Turkic steppe tradition which scholars generally relate to the "äb/eb Qagan and/or Yabgu Qagan" models–in particular Gök Türk administrative structure – the dual kingship/royal diarchy (sacral kingship) of Khazar Qaganate has been interpreted as a traditional but also a unique system. In this article, by the way on the clues obtained from written sources it has been hypothesized that this “unique” model of the Khazar’s Royal Diarchy (Sacral Kingship) was probably a TaNaKh-based Judaic form, inheriting only some symbolic essences from old Altaic-Turkic origin steppe-state motifs.
  • Öğe
    BATI TÜRKİSTAN HUNLARINDA GÖRÜLEN SOSYO-KÜLTÜREL GELENEKLER VE DİNLER (IV. – VII. YÜZYILLAR)
    (2023) Mızrak, Egemen Çağrı
    Şanyü Modu’nun iktidarından (M.Ö. 209-174) Şanyü Jünchen döneminin (M.Ö. 161-126) sonlarına kadar Hunlar İç Asya’nın tek hakim gücü olarak Çin’i tahakküm altında tutmayı başarmışlardı. Han hanedanının büyük imparatoru Wudi’nin Hun tehdidine karşı M.Ö. 129 civarında başlattığı kuzey ve batı yönündeki geniş-çaplı hücum stratejisi başarılı generaller sayesinde bilhassa Şanyü Yizhixie döneminde Hunların ciddi kayıplar verdiği ağır yenilgilerle sonuçlanmış ve Çin üzerindeki Hun hakimiyeti kesin bir şekilde kalkmıştı (M.Ö. 129-119). Hunlar Kansu’yu (Hexi Koridoru) kaybetmekle kalmamış, Ordos – Gobi’nin güneyindeki pay-i taht merkezlerini de yukarı Moğolistan’a taşımışlardı. M.Ö. 60’da I. Hun İç Savaşı patlak vermiş ve M.Ö. 53’de Zhizhi’nin iktidara gelmişti. Sürdüğü kardeşi Huhanye, Çin’in desteğiyle bir süre sonra Kuzey’e dönerek tahta geçerken, askeri üstünlüğüyle bilinen Zhizhi ise Batı’ya hareket etmiştir. Balkaş Gölü – Talas Nehri hattına kadar topraklarını genişleten ve Kangju devletini (Soğdiyana) kendine bağlayan Zhizhi, M.Ö. 36’da Çinliler tarafından kuşatılarak öldürüldü. Huhanye’den itibaren Çin’in “vasalı” konumunda kalan Hunlar, özellikle Şanyü Huduershi döneminde tekrar eski gücüne kavuşmuş ve Çin’e (Sonraki Han/Doğu Han: M.S. 25-206) karşı vasal statüsünü kaldırarak büyük bir tehdite dönüşmüştü. Lakin, M.S. 46’da veraset sırasından kaynaklanan yeni bir İç Savaş yaşanmış; karizmatik lider Punu Hun Şanyüsü olurken, esasında verasette daha önde gelen Bi güneye inerek taraftarlarının da desteğiyle kendini Şanyü ilan etmiş ve “tam vasal” statüsüyle Han’a bağlanmıştı. Bu dönemden itibaren Çin’in organizasyonu ile Kuzey Hunlarına karşı Doğu’da Xianbei (Siyenpi) ve Wuhuan’lar, Kuzey’de akraba Dingling’ler, Güney’de “kardeş” Güney Hunları, Tibetli Qiang’lar ve hatta kısa bir zaman önceye kadar vasalları olan Batı’daki Türkistan’ın vaha devletleri de dahil olmak üzere devasa bir ittifak oluşturuldu. M. S. 87’de Şanyü Youliu’nun, Siyenpiler tarafından öldürülerek derisinin yüzülmesi hadisesi, Hun tarihi için bir dönüm noktası ve yeni bir dönemin habercisi olacaktır. Bilhassa M. S. 89-91 senelerinde Doğu Tanrı Dağları, Moğolistan ve Altaylar’ın güney eteklerinde alınan ağır yenilgilerden sonra mağlup Kuzey Hun boyları 200.000’den fazla bir nüfus ile İli Vadisi, Yedi-su ve Doğu Kazakistan’a göç ederken boşalan Hun topraklarına ise Siyenpiler yerleşti. Kaynaklara göre Dou Xian’ın hibrid-ittifak ordularından kaçan bu Hunlar idari-geleneklerine göre “Yabgu” unvanı taşıyan bir devlet kurmuşlardır. Bu süreç kesin olarak Hunlar’ın Doğu Türkistan’ın batısından Hazar Denizi’nin kuzeyine uzanan bozkırlardaki yeni yayılma dönemi başlatmıştır. M.S. IV. yüzyılın ortalarında (M.S. 350-370) işte bu Hunların torunlarının önderliğinde farklı yönlere (Kuzey-batı ve Güney-batı) hareket eden aynı damara mensup iki grup; Avrupa, Batı Türkistan–Toharistan, İran ve Kuzey Hindistan’da tarihe yön verecek bir akışın baş aktörleri olacaklardır. Konumuzu oluşturan Batı Türkistan Hunları, muhtelif kaynaklarda Chionitae, Kermichion, Karmir Hyon, Alhon, Huna, Sveta Huna, Hyaona, Hyôn-Xiyon, Hon-k’–Kuşank, Kidarita, Hua-Yeda; Ephthalita, hep’t‘hal, H?vt?l, Haytal/Hetal – Türk gibi farklı isimlerle gözükmüşlerdir. Sosyo-kültürel gelenekleri ve inanç sistemleri hususunda Roma, Bizans, İran, Çin ve Hint kaynaklarından gelen sınırlı ve kısmen çelişkili bilgiler; onların kendi Hun-Türk bozkır geleneklerini net bir şekilde taşımakla beraber hakim oldukları coğrafyalardaki köklü yerleşik halklar ile bilhassa Kuzey Tibet göçebelerine mahsus hususiyetleri bünyelerinde barındırdıklarını göstermektedir. Dolayısıyla egemen oldukları coğrafyaların tarihsel ve kültürel gücüyle doğrudan ilişkili olarak kendilerini de mirasçıları olarak addettikleri Kuşanlar gibi kurdukları idarelerde senkretik bir yapının varlığı dikkatleri çekmektedir.
  • Öğe
    Predictive Roles of Psychological Resilience and Coping Skills on Social Media Addiction
    (2022) Kocabıyık, Oya Onat; Bacıoğlu, Seda Donat
    Social media addiction is fundamentally evaluated as a behavioral addiction. The studies on this issue stress the relation of long-term social media usage that may transform into addiction with chronical stress, depression, low psychological well-being and decreased life satisfaction. This study aims to examine the relationship between psychological resilience and coping skills of young adults and their levels of social media addiction. Participants of the study consists of total 436 young adults, 296 (68%) of which are female and 140 (32%) of which are male. “Social Media Addiction Scale”, “The Brief Resilience Scale” and “COPE Inventory- Brief Form” are applied to the participants. The results indicated that mean scores of social media addiction scales show low levels of social media addiction by the participants. According to multiple regression analysis results, psychological resilience, acceptance, substance use, focusing on and venting of emotions, and turning to religion have significant effect on predicting social media addiction. Psychological resilience is a predictor of social media addiction in negative direction. On the other hand, there is a relationship between emotion-oriented and unfunctional coping strategies and social media addiction.
  • Öğe
    Bir Gizli Katmanlı Yapay Sinir Ağlarında Optimal Nöron Sayısının İncelenmesi
    (2022) Çiftçi, Ünver; Tayfun, Ünal; Urgan, Nurkut Nuray
    Bu makalede, bir gizli katmanlı yapay sinir ağları için optimal nöron sayısı araştırılmıştır. Bunun için teorik ve istatiksel çalışmalar yapılmıştır. Optimal nöron sayısını bulmak için global minimum bulmak gereklidir. Ancak yapay sinir ağlarının eğitimi konveks olmayan bir problem olduğundan optimizasyon algoritmaları ile global minimum bulmak zordur. Bu çalışmada global minimumu dolayısıyla optimum nöron sayısını bulmak için baskı maliyet fonksiyonu önerilmiştir. Baskı maliyet fonksiyonu yardımıyla global minimumu veren yapay sinir ağı modelinin nöron sayısının, optimal nöron sayısını verdiği gösterilmiştir. Ayrıca baskı maliyet fonksiyonu XOR veri kümesi ve daire veri kümesi üzerinde test edilmiş ve XOR veri kümesi üzerinde %99, daire veri kümesi üzerinde ise %97 başarı elde edilmiştir. Bu veri kümeleri için optimal nöron sayısı tespit edilmiştir.
  • Öğe
    Optimal placement of the multiple magnetic sources for the MHD flow in a rectangular duct
    (Springer, 2023) Evcin, Cansu; Uğur, Ö.; Tezer-Sezgin, M.
    In this paper, we consider the optimal control of the fully developed, steady, laminar, unidirectional flow of an incompressible electrically conducting fluid in a long channel of rectangular cross-section (duct). The magnetic field is generated by thin wires carrying electric current and placed along, below and/or above the channel, forming magnetic sources at the bottom and top walls of the duct. Control problem is designed to find the optimal placement of magnetic sources by using the axis coordinates of the sources as control variables to achieve the desired fluid behavior. Optimality conditions are obtained via adjoint method following discretize-then-optimize procedure. Optimization is performed by a gradient-based algorithm with bounds on the controls. The coupled system of magnetohydrodynamic (MHD) flow equations is solved by using FEM with quadratic elements. Control simulations are conducted by one, two and multiple sources for various values of the Hartmann number. © 2023, The Author(s), under exclusive licence to Springer Science+Business Media, LLC, part of Springer Nature.
  • Öğe
    İnanç, Kültür, Medeniyet ve Hoşgörü Bağlamında Osmanlı Devleti’nin Yönetim Uygulamaları ve Gayrimüslim Kamu Görevlileri: Edirne Örneği
    (2022) Ertan, Mustafa Hakkı
    Osmanlı Devleti, topraklarında yaşayan vatandaşlarının, tarihinin her döneminde, inançlarına saygı gösteren bir devlet anlayışını, uygulamalarla göstermiş bir devlettir. Bu saygı gereği Osmanlı coğrafyasında, her dine mensup insanlar ve bu insanların ibadethanelerini görebilmek olağan bir durumdur. Müslümanların dışında kalan gayrimüslim kesim, hayatın içinde ve her safhasında yer almış ve devletin önemli kesimlerinde görev yapabilmişlerdir. Osmanlı Devleti’nin sosyo-kültürel yapısı içerisinde, mevcut bulunan bütün cemaat ve cemiyetlere eşit muamelede bulunduğu, mevcut belgelerden ve konu ile ilgili, son dönem, Edirne Salnamelerden de anlaşıl-maktadır. Edirne’nin Osmanlı asırlarında çok anlamlı bir yeri vardır. Devlete başkent olmuş bu önemli vilayetin, medeniyete mâl olmuş eserleri, hanları, hamamları, camileri ve dünya kültür tarihi açısından önemli işlev görmüş darüşşifası bu vilayetin önemini ayrıca arttırmıştır. Orta çağda engelli bireylerin ve psikolojik travmalar yaşayan insanların akıl almaz işkence gördükleri veya dışlandıkları bir dönemde, Osmanlı coğrafyasında kurulan darüşşifalarda bu kesimlerin, özel eğitim ve bakımlarla tedavi edildikleri bilinmektedir. Tarihî belgeler çerçevesinde araştırdığımız bu çalışmada, Osmanlı devlet yönetiminde uygulanan önemli bir kısım bölgelerin dışında, özel olarak ele alınan Edirne yöresindeki inanç ve ibadet hürriyeti uygulamalarından ve devlet görevinde çalışan gayrimüslim Osmanlı vatandaşlarından örnekler verilecektir. Örnekler, resmî devlet kayıtlarının yazıldığı 1312 ve 1316 hicrî tarihli, dönemin salnameleri ve Osmanlı Arşivi’nden alınan bir kısım belge örnekleri ile sunulmaya çalışılacak ve Osmanlı Devleti yönetim anlayışında, dinî ve kültürel farklılıklardan dolayı ayırımcılık yapılmadığı, belgeler çerçevesinde değerlendirilecektir.
  • Öğe
    Analytical studies of Eyring-Powell fluid models
    (Emerald Group Publishing Ltd, 2023) İzgi, Zehra Pınar
    PurposeWhen the literature is reviewed carefully, the analytical solutions of these types of models are missing. First using appropriate similarity transformation, the equations are reduced to dimensionless form (NODE). To solve the reduced models, ansatz-based methods are considered. Finally, the explicit form solutions are obtained and the effects of material parameters and Prandtl number on the velocity and temperature profiles are shown in figures by the exact solutions. This study aims to discuss the aforementioned solution.Design/methodology/approachOne of the non-Newtonian fluids is Eyring-Powell (EP) fluid which is derived from the kinetic theory of fluids. Two variations of EP model are considered to obtain the exact solutions that are missing in the literature. In order to obtain exact solutions, one of the ansatz-based methods is considered. The effects of material parameters and Prandtl number on the velocity and temperature profiles are shown in figures by the exact solutions. The results will guide to develop the model to predict the velocity profile and temperature profile when experimental data for dimensionless material parameters of EP fluid are available.FindingsFinally, the explicit form solutions are obtained and the effects of material parameters and Prandtl number are shown in the figures. The results will guide to develop of the model to predict the velocity profile and temperature profile when experimental data for dimensionless material parameters of EP fluid are available. For the modified EP models, only special cases are considered. The generalized form, i.e. the modified EP models, which include deformation parameters, will be considered in the authors' future work.Originality/valueWhen the literature is reviewed carefully, the analytical solutions of these types of models are missing so by this work, the gap in the literature is filled. The explicit form solutions are obtained and the effects of material parameters and Prandtl number on the velocity and temperature profiles are shown in figures.
  • Öğe
    Unitals in Projective Planes of Order 25
    (Springer Basel Ag, 2023) Stoichev, Stoicho D. D.; Gezek, Mustafa
    In this paper, results of a non-exhaustive computer search for unitals in the known planes of order twenty-five are reported. The 2-(126, 6, 1) designs associated with newly found unitals are studied in detail. 938 non-isomorphic unital designs are discovered and we show that three of the unital designs are embeddable in two non-isomorphic planes and 239 of them are resolvable. The findings of this study improve some well-known lower bounds on the number of such designs and provide new connections between some pairs of planes. A conjecture concerning the p-ranks of unital designs embedded in planes of order q(2) is formulated.