Öksüz Yayınları

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 1290
  • Öğe
    Acil Yardım ve Afet Yönetimi Mesleki Beceri Uygulama Rehberinin Geliştirilmesi Süreci
    (Acil Yardım ve Afet Yöneticileri Derneği, 2022) Koçak, Hüseyin; Çalışkan, Cüneyt; Sarı, Bektaş; Aslan, Ramazan; Doğan, Mustafa; Usta, Galip; Kınık, Kerem
    Sağlık Bakanlığı (SB) Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü (SHGM) Sağlık Meslekleri Dairesi Başkanlığı Mart 2020’de sağlık meslek mensupları ile sağlık hizmetlerinde çalışan diğer meslek mensuplarının iş ve görev tanımlarına dair mevzuatta güncelleme çalışması başlatmıştır. Bu kapsamda üniversitelerin ilgili ön lisans ve lisans programları çalışmaya dahil edilmiştir. Bu çalışmalara hem Acil Yardım ve Afet Yönetimi (AYAY) lisans programlarının ve mezunlarının dahil edilmesi hem de meslek tanımın yapılması amacıyla Acil Yardım ve Afet Yöneticileri Derneği (AYAYDER) Ağustos 2020’de davet edilmiştir. Çalışma kapsamında AYAY lisans eğitim ve öğretim programı teorik ve uygulamalı ders içerikleri dikkate alınarak lisans eğitiminde kazanılan yetkinlikler ve yeterliliklere yönelik (1) İş Listesi, (2) İş Analizleri, (3) Bloom Taksonomisi ve (4) İş Matrisleri hazırlanmıştır. İş listelerinin ve iş analizlerinin yapılması amacıyla Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Sağlık Yüksek Okulu Acil Yardım ve Afet Yönetimi Bölüm Başkanlığı ile iş birliği yapılmıştır. AYAYDER tarafından yürütülen çalışmaların kapsamı 4 aşamadan oluşmaktadır. İlk aşamada lisans mezunları ve öğretim üyelerinden oluşan (A) İlk ve Acil Yardım Çalışma Komisyonu, (B) Arama, Kurtarma ve İtfaiyecilik Çalışma Komisyonu, (C) Afet Eğitimi ve Yönetimi Çalışma Komisyonu ve (D) Kimyasal, Biyolojik, Radyolojik ve Nükleer (KBRN) Çalışma Komisyonu ile Editörler/Koordinasyon Kurulu oluşturulmuştur. İkinci aşamada Komisyonlar tarafından hazırlanan içeriklere son hali verildikten sonra Koordinasyon Kurulunda tartışmaya açılarak güncelleme, ekleme ve çıkarmalar yapılmıştır. Üçüncü aşamada 2020 yılı Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tercih kılavuzuna göre öğrenci alan tüm bölüm başkanlıklarına hazırlanan dokumanalar gönderilerek iş listeleri ve iş analizlerine ilişkin görüşleri mail yoluyla talep edilmiştir. Gelen geri dönütlere göre iş listesi ve iş analiz formlarında ekleme ve çıkarma işlemleri yapılarak güncellenmiştir. Son aşamada yapılan çalışmalar SB SHGM Sağlık Meslekleri Dairesi Başkanlığı uzmanlarına gönderilerek ilgili çıktılara son şekli verilmiştir. Meslek tanımı amacıyla yapılan tüm bu çalışmaların temel dayanak noktasında lisans eğitiminde yer alan teorik ve uygulamalı
  • Öğe
    YAŞLI BAKIMI PROGRAMI ÖĞRENCİLERİNİN YAŞLI AYRIMCILIĞINA İLİŞKİN TUTUMLARI VE ETKİLEYEN FAKTÖRLERİN BELİRLENMESİ
    (Trakya Üniversitesi, 2023) Bitek, Deniz Ezgi; Dilek, Filiz; Erol, Özgül; Ünsar, Serap
    Amaç: Bu araştırmanın amacı, yaşlı bakımı programı öğrencilerinin yaşlılara yönelik tutumlarını ve etkileyen faktörleri belirlemektir. Yöntem: Tanımlayıcı ve kesitsel türdeki bu araştırmaya, 2015-2016 eğitim-öğretim yılında iki farklı devlet üniversitesinin yaşlı bakımı programında öğrenim gören öğrenciler dahil edilmiştir. Çalışma 185 gönüllü öğrenci üzerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmada veriler öğrencilerin sosyo-demografik özelliklerini içeren “Kişisel Bilgi Formu” ve Yaşlı Ayrımcılığı Tutum Ölçeği" (YATÖ) kullanılarak toplanmıştır. YATÖ’den alınan toplam puan arttıkça yaşlı ayrımcılığına ilişkin olumlu tutum artmaktadır. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistikler ve ileri istatistiksel yöntemler kullanılmıştır. İstatistiksel olarak p< 0.05 değeri anlamlı kabul edilmiştir. Bulgular: Öğrencilerin %73.5’i kadın, %64.3’ü 18-20 yaş grubundadır. %54.1’i birinci sınıfta öğrenim görmekte, %38.4’ü normal lise mezunu ve %82.2’si bölümü isteyerek seçtiğini belirtmiştir. Yaşlılık kavramının, öğrencilerin %71.9’unda olumsuz çağrışım yaptığı belirlenmiş olup YATÖ puan ortalamaları 84.62±10.01 olarak bulunmuştur. Mezuniyet sonrası yaşlılarla çalışmak isteyen ve bölümü isteyerek seçen öğrencilerin YATÖ ölçek puan ortalamalarının diğerlerine göre istatistiksel olarak daha yüksek olarak bulunmuştur (p
  • Öğe
    Kalsifiye Epitelyal Odontojenik Tümör Oluşumuna Bağlı Olarak Gömülü Kalmış Dişin Cerrahi Tedavi Sonrası Ortodontik Sürdürülmesi
    (Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, 2022) Kaplan, Volkan; Ciğerim, Levent; Güzel, Mehmet; Bayzed, Jamil; Baş, Hayrettin; Böyük, Hüseyin Melik
    Kalsifiye Epitelyal Odontojenik Tümör oldukça nadir görülen lezyonlardandır. Literatürde neoplazm ya da kist olarak tanımlandığı gibi intraosseoz veya ekstraosseoz gibi çeşitli şekillerde sınıflandırılmıştır. Bu lezyonun histopatolojik olarak en belirgin özelliği kist epitelinde bulunan ve “hayalet” olarak adlandırılan karakteristik hücrelerin bulunmasıdır. Her yaşta ve her cinsiyette eşit oranda görülebildiği gibi genellikle mandibulada premolar bölgede görülürler. Genellikle gömülü bir diş ile ilişkilidirler. Asemptomatik ilerler ve kemikte büyüme, dişlerde rezorbsiyonlara neden olabilirler. İlerlemiş vakalarda radyolüsent görüntünün içinde düzensiz radyoopak adacıklar izlenebilmektedir. Literatürde genellikle iyi huylu olarak ifade edilmesine rağmen bildirilen nüks ve malignite vakaları vardır. Lezyonun yeri ve büyüklüğüne bağlı olarak çeşitli tedaviler olsa da genellikle enükleasyon tercih edilmektedir. Bu vaka raporunda 13 yaşında kadın hastada asemtomatik olarak ilerleyen kalsifiye epitelyal odontojenik tümörün tedavisi ve tümörün çevresinde gömülü kalan mandibular ikinci premolar dişin ortodontik sürdürme tedavisi sunulmaktadır.
  • Öğe
    “BİR KAÇIŞ HİKAYESİ” CRUSH SENDROMU VE HEMŞİRELİK BAKIMI
    (Türk Nefroloji, Diyaliz ve Transplantasyon Hemşireleri Derneği, 2016) Bitek, Deniz Ezgi; Dilek, Filiz; Erol, Özgül
    Depremler, trafik ve maden kazaları, elektrik çarpmaları ve aşırı yorgunlukla beraber egzersiz, belirli pozisyonlarda uzun süre kalınması (ameliyatlar sırasında yanlış pozisyonlar verilmesi, uzun süreli Şuur kayıpları v.b) gibi travmatik sebepler crush (ezilme) sendromuna neden olmaktadır. Rabdomiyolize bağlı olarak gelişen ezilme sendromu, birçok vücut sistemini etkileyen ciddi bir durumdur. Ezilme sendromunda yaygın ödem, rabdomiyoliz, asidoz, hiperpotasemi, kardiyopul-moner yetmezlik, koagülopati, ciddi enfeksiyonlar ve en önemlisi akut böbrek yetmezliği (ABY) gelişir. Hastaya uygulanacak tedavi ve bakımın planlanmasında ve tedavinin etkinliğinin izlenmesinde hemşirelik bakımı çok önemlidir. Yazımızda uygulama sırasında gözlemlenen crush sendromuna ilişkin bir olgu sunumu ve hemşirelik bakım planı örneği verilmiştir.
  • Öğe
    Aerobik ve anaerobik ön arıtmalı membran sistemler ile tekstil atıksularının geri kazanımı
    (Su Kirlenmeleri Araştırmaları ve Kontrolü Türk Milli Komitesi, 2012) Kaykıoğlu, Gül; Çoban, Aslı; Kayacan, B. Beril; Koyuncu, İsmail
    Günümüzde, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde endüstriyel atıksulardan rengin azaltılması ve hatta atıksuların endüstriyel tesisin herhangi bir prosesinde tekrar kullanılabilmesi konusunda teşvikler yapılmakta ve bu konudaki çalışmalara ağırlık verilmektedir. Bu sebeple, fizikoimyasal, biyolojik metodlar ve bunların kombinasyonları gibi yeni atıksu arıtım metodları ile ilgili çalışmalara gereksinim duyulmaktadır. Bu çalışmada da, dokunmuş kumaş terbiyesi yapan bir tekstil endüstrisinden kaynaklanan atıksuların, aerobik ve anaerobik ön arıtılmasının ardından membran uygulamaları ile elde edilecek süzüntü suyunun proseste tekrar kullanım olanakları değerlendirilmiştir. 2000 yılında geliştirilen ve henüz birkaç atıksuyun arıtımında laboratuar ve pilot ölçekte denenen bir anaerobik reaktör olan Sabit Granül Yataklı Anaerobik Reaktör (SGYAR)’de arıtıma tabi tutulmuş olan atıksu, daha sonraki adımda Ultrafiltrasyon+Nanofiltrasyon (UF+NF) ünitelerinden oluşan bir membran sisteme verilmiştir. Bunun yanında, çalışmada kullanılan atıksuyun temin edildiği tekstil fabrikasında mevcut aerobik arıtma tesisi çıkış suyuna membran uygulaması (NF30 ve NF10) sonucunda, geri kazanım olanakları uzun süreli (96 saat) çalışma sonucuna göre değerlendirilmiştir. Yapılan denemelerde, her iki atıksu için de NF 30 membranların süzüntü suyu kalitesi bakımından uygulamada en uygun membran olacağı kanaatine varılmıştır. Sonuç olarak, anaerobik arıtma sonrası membran uygulamaları sonucunda tekrar kullanıma uygun su eldesi, yüksek iletkenlik parametresi sebebiyle mümkün olmaz iken, aerobik arıtma tesisi sonrası membran uygulaması sonucunda NF30 membran kullanımı ile proseste tekrar kullanıma (koyu renkli boyama, ilk yıkama vb.) uygun süzüntü suyu elde edilmiştir.
  • Öğe
    Muş Lalesi’nin (Tulipa sintenisii Baker) in vitro Ortamda Soğancık Üretimi
    (Çankırı Karatekin Üniversitesi, 2022) Sezgin, Mehmet; Yenikalaycı, Ahmet; Arslan, Mehmet; Önlü, Şeyma; Kahya, Mustafa; Akça, Gülşen; Aybar Yalınkılıç, Nazlı
    Çalı¸smada, Anadolu’da endemik olan Muş lalesi (Tulipa sintenisii Baker)’nin yoğun, hızlı ve klonal bir çoğaltım imkânı sağlayan ve önemli bir biyoteknolojik yöntem olan doku kültürü ile çoğaltılması hedeflenmiştir. Eksplant kaynğı olarak tam çiçeklenmiş bitkilerin pistil organları kullanılmıştır. Bu amaçla Murashige ve Skoog temel besin ortamına 2,4-Diklorofenoksiasetikasit ve 6-benzylaminopürin’in (0.5, 1, 2 ve 4 mg/L) dozları kombine edilerek ilave edilmiştir. Başlangıç aşamasından sonra 4’er hafta aralıkla 2 alt kültür aşaması uygulanmıştır. Muş lalesinin soğuklama ihtiyacının karşılanması amacıyla 4 ± 11 ◦C sıcaklık ve karanlık koşullara sahip iklim kabininde 4 hafta süreyle inkübe edilmiştir. Soğuklama aşamasından sonra eksplantlar inkübasyon amacıyla 25 ± 1 ◦C sıcaklık ve 16 saat aydınlık 8 saat karanlık koşullara aktarılmıştır. Bu durumu takiben 10. hafta sonunda endojenik olarak kaynaklandığı düşünülen yoğun fungus oluşumları ile kaplı olduğu görülmüştür. 8 hafta sonra kültür kaplarında %26.7-93.3 oranlarda soğancık oluşumu gözlenmiştir. Çalışmada elde edilen sonuçlar, Muş lalesinin ticari çoğaltımının önündeki üretim engellerinin kaldırılmasında ve in-vitro çoğaltım tekniklerinin geliştirilmesinde faydalı olacaktır.
  • Öğe
    8.Sınıf ve 9.Sınıfta Öğrenim Gören Öğrencilerin Beden Eğitimine Dersine İlişkin Tutumlarının Farklı Değişkenler Açısından Karşılaştırılması
    (Deniz BEDİR, 2019) Canlı, Umut; Toksöz, İlhan; Süt, Necdet; Taşkın, Cüneyt
    Bu araştırmanın amacı, sekizinci ve dokuzuncu sınıfta öğrenim gören öğrencilerin beden eğitimi dersine ilişkin tutumlarını belirleyip cinsiyet ve sınıf düzeyi gibi değişkenler açısından karşılaştırmasını yapmaktır. Araştırmaya, rastgele örnekleme yöntemi ile seçilen 28 ortaokulun sekizinci sınıfında öğrenim gören 256 kız, 303 erkek, 13 lisenin dokuzuncu sınıfında öğrenim gören 340 kız ve 372 erkek öğrenci olmak üzere toplam 1271 öğrenci gönüllü olarak katılmıştır. Öğrenci tutumlarının ölçülmesi için Demirhan ve Altay (2001) tarafından geliştirilen “Beden Eğitimi ve Spor Tutum Ölçeği” (BESTÖ) kullanılmıştır. Verilerin analizinde SPSS 15.0 istatistik programından yararlanılmıştır. Verilerin normal dağılıp dağılmadığının belirlenmesi için Kolmogorov-Smirnov analizi kullanılmış ve verilerin normal dağılmadığı tespit edilmiştir. Araştırmada katılımcıların tutum puan ortalamaları ve standart sapmaları hesaplandıktan sonra cinsiyet ve sınıf düzeyi gibi değişkenlere göre beden eğitimi dersine ilişkin tutumları arasında farklılık olup olmadığı Mann-Whitney U testi ile tespit edilmiştir. İstatistiksel anlamlılık sınırı olarak p
  • Öğe
    Vertebra cerrahisinde uygulanan total intravenöz ve inhalasyon anestezisinin oksidatif stres ve inflamasyon markerleri üzerine etkilerinin karşılaştırılması
    (Harran Üniversitesi, 2012) Çiçek, Ali; Yalçın, Şaban; Aydoğan, Harun; Büyükfırat, Evren; Karahan, Mahmut Alp; Bilinç, Hasan; Fuat, Mehmet
    Amaç: Bu çalışmada, vertebra cerrahisi yapılan hastalarda sevofluran ile inhalasyon anestezisi ve propofol ile TİVA'nın hemodinamik stabilite, inflamasyon ve oksidatif stres parametreleri bakımından karşılaştırılması planlandı.Materyal ve metod: Çalışmaya toplam 48 diskektomi ve laminektomi veya stabilizasyon cerrahisi uygulanacak hasta dahil edildi. Propofol grubunda genel anestezi idamesi propofol ve remifentanil infüzyonu ile sağlanırken, sevofluran grubunda anestezi idamesi sevofluran ve remifentanil infüzyonu ile sağlandı. Grupların intraoperatif hemodinamik verileri, end-tidal CO2 kaydedildi. Preoperatif ve postoperatif kan örnekleri alınarak total antioksidan seviye TAS , total oksidan seviye TOS , oksidatif stres indeksi OSİ ve interlökin 6 IL-6 düzeyleri çalışıldı. Bulgular: Gruplar arası demografik, hemodinamik veriler, ETCO periferik oksijen saturasyonları, anestezi ve cerrahi süreleri açısından operasyon öncesi ve sonrası anlamlı bir farka rastlanmadı. Gruplar arası karşılaştırmada operasyon öncesi TAS, TOS, OSİ, IL 6 değerleri arasında anlamlı bir farklılık görülmezken p>0,05 , operasyon sonrası propofol grubunda TOS ve OSİ değerleri sevofloran grubuna göre anlamlı ölçüde yüksek bulundu p0,05 .Sonuç: Vertebra cerrahisinde sevofluran ile inhalasyon anestezisi ve propofol ile TİVA'nın hemodinamik stabilite ve inflamasyon açısından benzer etkileri olduğu bulunurken oksidatif stres açısından Sevofluranın propofole göre daha olumlu etkileri olduğu tespit edildi. Bu bulguların daha geniş kapsamlı çalışmalarla desteklenerek, inhalasyon anesteziklerinin oksidatif stres üzerine olası olumlu etkilerinin vertebra cerrahisinde nöronal korunma açısından moleküler ve klinik yansımalarının ortaya konmasına ihtiyaç vardır
  • Öğe
    İLKÖĞRETİM BİRİNCİ SINIF ÖĞRENCİLERİNİN TEKNOLOJİ KULLANIM SIKLIĞI VE EBEVEYN GÖRÜŞLERİ
    (İstanbul Arel Üniversitesi, 2021) Ketenciler, Aysun Perim; Demir, Burcu Dedeoğlu; Karakaş, Sevda; Yeşilkurt, Emine Yılmaz; Örnek, Büşra
    Giriş: Teknolojide yaşanan hızlı gelişmeler, her alanda olduğu gibi eğitim alanında da kendini göstermiştir. Yapılan çalışmalarda, teknolojinin etkili ve amacına uygun olarak kullanıldığı takdirde çocuklar üzerinde olumlu, gereğinden fazla kullanıldığında ise pek çok olumsuz etki yarattığı ortaya çıkmıştır. Bu çalışma ise, ilköğretim birinci sınıf öğrencilerinin teknoloji kullanım sıklıklarını ve ebeveyn görüşlerini incelemek amacı ile yapılmıştır. Gereç- Yöntem: Tanımlayıcı nitelikteki bu çalışmanın evrenini (n:240) İstanbul ilinde bir ilkokulun tüm birinci sınıf öğrencilerinin ebeveynleri oluşturmuştur. Örneklemi ise araştırmaya katılmayı kabul eden 151 sayıda veliden oluşmuştur. Uzman görüşleri ile araştırmacılar tarafından hazırlanan üç bölümden oluşan bir ölçek kullanılmıştır. Araştırmada veri toplama aracı olarak kullanılan anket, Likert ölçeği şeklinde hazırlanmıştır. Bulgular: Araştırmaya katılan ebeveynlerin 100’ü (%66,2) telefon, 41’i (%27,2) tablet ile çocukların internete giriş yaptığını belirtmiştir. Katılımcıların %67,5’i bilgisayar ve internet bağlantısına sahip olduğunu ifade etmiştir. Ebeveynlerin internet hakkındaki kısaca düşünceleri incelendiğinde, katılımcıların 94’ü (%62,7) internet erişimi için olmalı cevabını vermişlerdir. Sonuç: Çocukların güvenli bir şekilde teknolojiyi kullanmaları adına en önemli denetleyicilerden biri olan ebeveynlerin bu konuda farkındalıklarını arttırmaya yönelik çalışmalara önem verilmelidir. Bu bağlamda devlet kurumları, belediyeler, aile sağlığı merkezleri, sivil toplum örgütleri tarafından özellikle bilgisayar-internet gibi teknoloji ürünlerinin çocukların sağlığı üzerindeki etkilerine karşı güvenli kullanım önerileri sunmak amacıyla eğitim faaliyetleri düzenlenebilir.
  • Öğe
    Yumuşak doku mikzofibrosarkomunun klinikopatolojik incelemesi
    (Çukurova Üniversitesi, 2021) Erdogan, Kivilcim; Karabağ, Sevil; Deveci, Mehmet Ali; Gamlı, Alper; Gönlüşen, Gülfiliz; Özbarlas, Hilmi Serdar
    Amaç: Bu çalışmada amaç, farklı mikzofibrosarkom vakalarının epidemiyolojik verileri yanı sıra patolojik özelliklerini vurgulayarak bu tümörlerin klinik gidişi ile ilişkisini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Tek merkezli çalışmaya 22 mikzofibrosarkom olgusu dahil edilmiştir. Olguların yaş, cinsiyet, tümör yerleşimi, çapı, histopatolojik özellikleri yanı sıra tedavi yöntemleri, klinik takibi de araştırılmıştır. Patoloji değerlendirmesinde ayırıcı tanıya yönelik ek immünohistokimyasal çalışmalar yapılmıştır. Bulgular: Bu seride ortalama yaş 54 olup kadın-erkek oranı eşittir. Ekstremiteler en sık yerleşim yeridir. Yüzeyel yerleşmiş tümörler, derin yerleşim gösterenlere kıyasla belirgin olarak iyi seyretmektedir. Patolojik değerlendirme sonucu verilen grade ile klinik gidiş yakın ilişkilidir. Ortalama rekürrens süresi 16 ay olduğu için olguların uzun dönem takibi gereklidir. Metastaz görülen tüm olgularda öncesinde rekürrens mevcuttur. Hastalıktan ölüm sadece yüksek dereceli olanlarda gerçekleşmiştir. Sonuç: Sonuçta bu tümörler çok nadir görülmekle birlikte tanıda zorluk yaratması bakımından önem teşkil etmektedir. Histopatolojik olarak reaktif lezyonlarla bile karışabilmesi nedeniyle doğru tanı koymak hasta yönetiminde şarttır. Bu tümör grubunda bizim serimizde yüzeyel olanlar ve derecesi düşük olanlar çok iyi seyirli olup, doğru tanı ve tedavi ile bu hastaların iyi prognozlu da olabileceği literatüre katkı olarak sunulmuştur.
  • Öğe
    Olgu Sunumu: Otoimmün hepatit primer biliyer kolanjit örtüşme sendromu ve toksik hepatit bir arada mı?
    (Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi, 2024) Kefeli, Ayşe; Uzun, Özden; Arıcı, Akgül
    Amaç: Bir hastada iki veya daha fazla otoimmün karaciğer hastalığının bulunduğu durumlara örtüşme sendromu denir. Asıl fenotipi Otoimmün Hepatittir (OİH) ve ikincil olarak kolestatik karaciğer hastalığı özelliklerine sahiptirler. OİH tanılı hastalarda anti mitokondriyal antikor (AMA) pozitiflik ve safra yolu hasarının histolojik özellikleri varsa OİH ve Primer Biliyer Kolanjit (PBK) örtüşme sendromu tanısı alırlar. Bu örtüşme sendromunun görülme sıklığı, başlangıçta OİH olarak tanı alanlarda %2, PBK olarak tanı alanlarda %19’dur. Olgu Sunumu: Olgumuzda; kaşıntı ve sarılık semptomları, karaciğer fonksiyon testlerinde yükseklik ile başvuran etiyoloji araştırması sırasında araya giren Hoşkıran otu alımı ile tablosu şiddetlenen ancak nihayetinde örtüşme sendromu tanısı konulan hasta sunulmaktadır. Sonuç: Sıklıkla bir hastada akut karaciğer fonksiyon bozukluğunun tek bir sebebi bulunur ancak bu vaka ile karaciğer fonksiyonları bozulan hastalarda örtüşme sendromu ile birlikte toksik bir ajan da olabileceği de okuyucuya hatırlatılmak istenmiştir.
  • Öğe
    The Knowledge Levels About Medical Waste Management of Nursing Students
    (Ordu Üniversitesi, 2019) Turan, Nuray; Aydın, Gülsün Özdemir; Kaya, Hatice; Aştı, Türkinaz Atabek; Aksel, Gayenur; Yılmaz, Arzu
    Objective: This study was planned as a descriptive study in order to determine the knowledge level of nursing students about the classification and management of medical wastes in hospital.Methods: The population of the study consisted of 104 students studying in the 2015-2016 academic year in the Department of the Nursing of Faculty of Health Sciences, in Istanbul. The sample included 85 students who agreed to participate in the research. The data were collected using Student Information Form and Classification and Management of Medical Waste Information Evaluation Form. The data obtained were analyzed on the computer using appropriate statistical methods.Results: It was determined that the average age of the students was 21.90 ± 0.15, 92.9% of them were girls, and 47.1% of them had previously been informed about medical waste and management. 54.1% of them hazardous waste symbol/icon, 89.4% of them answered the color of the medical waste bag correctly. 56.5% of the nursing students have domestic wastes, 54.1% of non-contaminated serum and medicine bottles into a blue garbage bag, 89.4% of the infected patients in contact with the red waste of the garbage bag that he knew correctly. 55.3% of the injectors in contact with the patient should be thrown into the box without closing the needle tip, 57.6% of these boxes should not be filled more than 3/4 said correctly. Students who are 20 years of age and over were found to have significantly higher levels of uncleaned bags of serum and medication bottles, knowledge of hazardous waste symbol, and significantly higher than those under 20 (p<0.01).                                                      Conclusion: It was observed that nursing students need knowledge about the classification and management of medical wastes. In addition, it was determined that individual characteristics (age, class, medical waste management training) affect the status of knowing and managing medical wastes. In order to develop knowledge attitudes and behavior, it may be suggested to give more of these issues in nursing curricula.
  • Öğe
    The factors affecting the examination of outside of prostate and its incomplete tissues sampling in 12 core guided prostatic biopsies directed to the periphery
    (Endoüroloji Derneği, 2020) Kocan, Huseyin; Yildirim, Ilker; Citgez, Sinharib; Toktas, Mahmut; Çalışkan, Selahattin; Özdemir, Enver
    Objectives: During prostate tissue sampling, it is recommended to direct toward the lateral of the prostate as prostate cancer displays more localization toward the periphery of prostate tissue. Insufficient tissue sampling is frequently encountered in lateral biopsies, due to the outside structure of the prostate and the prostatic anatomy. We aimed to determine the factors affecting this failure in systematic prostate biopsies taken accompanied by transrectal ultrasonography (TRUS).Material and Methods: A total of 2509 patients who underwent systematic 12-core guided TRUS biopsy of the periphery in our clinic were enrolled in the study and scanned retrospectively. Patients were divided into two groups as those with non-prostate tissue identified in pathology specimens (Group 1) and with only prostate tissue in all foci (Group 2). Each of the patients were evaluated for age, prostate volume, prostate-specific antigen (PSA), number of tissue samples taken from the periphery in 12-core guided biopsy, normal or abnormal digital rectal examination (DRE) results, absence or presence of tumor in the pathology.Results: Of the 2509 patients, 467 (18.61%) were identified to have non-prostate tissue. Mean age was 65.6 years, mean PSA was 14 ng/mL, mean PV was 45.5, 19.7% had suspect digital rectal examination and 25.8% were positive for tumor. Among the groups, statistically significant values were obtained for the effects of age (p=0.220), PSA(p=0.030), prostate volume (0.065), digital rectal examination (DRE) (p=0.09) and identification of non-prostate tissue in pathology result (p=0.052).Conclusion: The PSA values of those without non-prostate tissue in prostate biopsy taken with systematic 12-core TRUS were higher. Patients with tumor identified (+) were observed to have higher observational rates of no non-prostate tissue compared to patients negative for tumor. Patients with suspect DRE were identified to have higher observational rates of no non-prostate tissue.
  • Öğe
    A Traditional Meat Product of Kosovo: Kaverma
    (Osman SAĞDIÇ, 2023) Berisha, Kaltrina; Mehmeti, Hajrip; Bytyqi, Hysen; Yılmaz, İsmail
    Traditional food products are valuable cultural heritage and play an important role in the development and sustainability of rural areas. Kaverma is a traditional meat product of Kosovo that has been produced for generations, but little is known about its history or consumption. This paper aims to describe the production process and use of Kaverma in the rural communities of the Dragash district, in Kosovo, where sheep and cattle are the main sources of meat production. The paper also discusses the challenges faced in preserving and promoting traditional food products like Kaverma. Data were collected through field visits, interviews with local producers, and literature reviews. Kaverma is made from fresh sheep meat and has a unique taste. It is served hot as a dish or as cold meat cut into small pieces. Kaverma has not been reported to be produced or used in other parts of Kosovo, and it faces various challenges, including inadequate standardization, insufficient knowledge regarding its nutritional properties, and limited marketing and distribution channels. The production and consumption of Kaverma in the Dragash region contribute to the local rural economy, heritage, food biodiversity, and sustainability. Thus, it is hoped that this work will raise awareness and multiple significance of traditional food products like Kaverma.
  • Öğe
    Van Bölgesindeki Yetişkin Bireylerde Gömülü Diş Görülme Sıklığının Belirlenmesi
    (Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, 2020) Kaplan, Volkan; Ciğerim, Levent; Güzel, Mehmet
    Amaç: Bu çalışmada, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesine başvuran bireylerdeki dişlerin; gömülü kalma oranlarının, lokalizasyonlarının, dişlerin gömülü kalma pozisyonlarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Bu retrospektif çalışmada; 2017 yılında Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’ne, çeşitli sebeplerle başvuran 1349 hastanın panoramik radyografları incelenmiştir. Mandibula ve maksillada gömülü kalmış dişler kaydedilmiştir. Hastaların yaşları, cinsiyetleri belirlenip; dişlerin gömülü kalma oranları, lokalizasyonları ve gömülü kalma pozisyonları kayıt altına alınmıştır. Bulgular: Hastaların 691’i kadın, 658’i erkekti. Hastaların yaş dağılımı 18-80 arasında olup % 44,55’inde gömülü diş tespit edilmiştir. Dişlerin gömülü kalma sıklığı sırasıyla mandibular 3. molar diş (% 65,40), maksiller 3. molar (% 31,75), maksiler kanin (% 2,77), mandibular kanin (% 0,08) olarak bulunmuştur. Üst çenedeki tam gömülü yirmi yaş dişlerinin % 60,95’inin vertikal, alt çenedeki tam gömülü yirmi yaş dişlerinin %42,06’sının ise meziobukkal pozisyonda olduğu tespit edilmiştir. Sonuç: Araştırmaya göre; bireylerin %44,55’inde gömülü diş bulunması ve bu dişlerin farklı komplikasyonlara sebep olabilmelerinden dolayı hastalardan en azından 1 kez panoramik radyograf alınması ve değerlendirilmesi önem arz etmektedir.
  • Öğe
    The Evaluation of Cow Manure as a Vermicompost: The Case of Wheat (Triticum vulgaris L.) Experiment
    (Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, 2018) Barlas, Neriman Tuba; Cönkeroğlu, Borahan; Unal, Gonca; Bellitürk, Korkmaz
    Vermicompost is an organic material that is received after a process of digestion some kinds of wastes (harvest, kitchen, manure etc.) by earthworms. It has an extensive usage in agriculture such as soil conditioner, source of organic fertilizer in both organic and inorganic agriculture. In this study, it is aimed to investigate the effects of increasing doses of vermicomposts combined to soil and peat on wheat (Triticum vulgaris L.) growth and nutrition. For this purpose, air dried soil and peat were mixed with three rates of vermicompost equivalent to 0% (control), 25% and 50% (v/v) combinations. The treatments were replicated three times. The data revealed that nutritional concentration of aerial parts was influenced significantly by the application of vermicompost in the growth media. This study suggests that the vermicompost use in plant production has a role as a source of nutrients for plant growth.
  • Öğe
    The correlation with prognostic factors of bcl-2 and cathepsin D in invasive ductal carcinomas
    (Balıkesir Üniversitesi, 2018) Kösem, Mustafa; Gelincik, İbrahim; Bayram, İrfan; Kotan, Mehmet Çetin; Yıldırım, Ayhan
    Introduction: Invasive ductal carcinoma which is cancers of the breast is the most common cancer of the breast in women. In this tumors, early diagnosis and appropriate medical treatment is to influence markedly to life span. For this reason, cancers of the breast is occured intesify at therapy with chemotherapotic agents and hormonal treatment for the purpose of prevention systemic spread and prognosis determination of works in the last years. Just reliable determinatives are necessary, because of not to be adequate to orientate treatment and prognosis only classıc parameters. For this reason, it was evaluated the correlation with each other and other prognostic factors of bcl-2 and cathepsin D in invasive ductal carcinomas of the breast in the present study.Materials and methods: In the present study. it was included 50 cases diagnosed with invasive ductal carcinoma and examined mastectomy and axillary dissection material. Slides stained  with estrogen, progesterone and c-erbB-2 were reviewed again and done scoring separately for each slide.Also in the present study it was stained bcl-2 and cathepsin D expression in 50 invasive ductal carcinomas by immünhistochemistry, and evaluated the correlation with other prognostic factors and each other.Results: A strong positive relationship was not detected between bcl-2 expression with other prognostic factors and cathepsin D protein, while a strong positive relationship was detected between bcl-2 expression with low nuclear grade and progesterone receptor’ status. A strong correlation was not observed between cathepsin D expression with oestrogen receptor’ status and progesterone receptor’ status and c-erbB-2 oncogene amplification and other prognostic factors, while a strong correlation was also observed between cathepsin D expression with high nuclear grade and blood vessel invasion and lymph-vessel invasion and perineural invasion. Conclusion: Bcl-2 is thought to be important in determining of invasive ductal carcinoma cases with low grade, while cathepsin D is thought to be important in determining of invasive ductal carcinoma cases with high grade and invasion ability.
  • Öğe
    Examination of Ecosystem Services: A Case Study of Amasya University Hakimiyet Campus
    (Bülent VEREP, 2025) Konakoğlu, Sultan Sevinç Kurt; Çelik, Kadir Tolga; Topal, Tuğba Üstün; Demirel, Öner; Bulut, M. Bihter Bingül
    Background: Population growth, increasing vehicle numbers, unplanned urbanization and rural-urban migration are reducing green spaces and exacerbating environmental problems such as air, water and noise pollution. In this context, university campuses serve as important small-scale urban models that play a crucial role in maintaining environmental and social well-being within urban ecosystems. Objectives: To evaluate the regulating ecosystem services provided by the tree canopy at Amasya University Hâkimiyet Campus (AUHC), such as air quality, energy savings, and carbon storage. Method: In this study, the land cover and ecosystem services of the AUHC were assessed using the i-Tree Canopy model. Six land cover classes defined for the study area (tree/shrub, grass/herbaceous vegetation, soil/bare ground, impervious buildings, impervious roads, other impervious surfaces) were assessed using 4000 random points and ecosystem services such as air quality were calculated. Results: The tree and shrub canopy covering 31.30% of the AUHC removes 261.53 kg of gaseous and particulate pollutants from the air annually, sequesters 36.57 tons of carbon, and stores a total of 918.42 tons of carbon. The economic value of these ecosystem services was calculated as 758 USD for air pollution removal and 44420 USD for carbon storage. The land cover distribution of the campus shows that 57.35% consists of impervious surfaces (buildings, roads) and 42.05% is green space. Conclusion: The tree canopy at the AUHC makes a significant contribution to ecosystem services such as improved air quality, carbon sequestration and storage, and these contributions and economic benefits could be further enhanced by increasing tree cover.
  • Öğe
    Mohair Quality Traits of Aleppo and Hair Goats
    (Çankırı Karatekin Üniversitesi, 2019) Erdem, Evren; Erat, Serkan; Özbaşer, Fatma Tülin
    The aim of this study was to determine the mohair quality traits of Aleppo and Hair goats. The study material was consisted of 12 Aleppo goats (6 males, 6 females) and 12 Hair goats (6 males, 6 females), which were 12 months of age and raised by a farmer in Kırıkkale region. A total of 72 fibre sample were collected from 24 goats from 3 regions of the body (wither, chest, rump) in order to determined the hair characteristics of Hair and Aleppo goats. Mohair quality traits (fibre length, fibre diameter, fibre tenacity, fibre elongation, fibre proportion) were determined in both breeds at Livestock Central Research Institute, wool and mohair laboratory. The means of smallest square of fibre length (barbe), fibre diameter, fibre tenacity, fibre elongation and fibre propotion for Aleppo and Hair goats were defined as 70.92 and 54.98 mm, 66.37 and 65.94 µm, 28.62 and 26.60 %, 12.58 and 11.97 cN/tex, 91.09 and 89.76 %, repectively. While the effects of breed diversty on fibre length (barbe) (p < 0.01) and fibre length (hauter) (p < 0.001) were statically significant, fibre diameter, fibre tenacity, fibre elongation and fibre proportion traits were not affected by breed diversty. Fibre length was higher in Aleppo goats than that in the hair goats. Although the effects of sex on fibre length (p < 0.001), fibre diameter (p < 0.001), and fibre proportion (p < 0.05) were statically significant, fibre tenacity and fibre elongation were not affected by sex. Fibre length, fibre diameter and fibre proportion of the male goats were significantly higher than those of the female goats in both breed. It was found that fibre quality traits of Aleppo and Hair goats were similar in terms of fibre length, fibre elongation, fibre tenacity and fibre proportion, which are important in textile industry. These findings show that mohair quality traits of Aleppo and Hair Goats are appropriate for the weaving upholstery, blanket, tent, carpet and rug.
  • Öğe
    Bacteriological, Virological and Parasitological Etiology in Diarrhea Cases in Determined in Post-mortem Lambs and Kids in Marmara Region
    (Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, 2016) Arslan, Sezai; Öncel, Taraneh; Malal, Mehmet Engin; Satır, Esra; Sait, Ahmet; Baca, Aysel Ünsal; Aydoğan, Demet Yaman
    The aim of this study was to determine bacterial, parasitological and viral agents of diarrhea in lamb and goat kid in Marmara Region of Turkey. The material of this study was consisted of 88 lambs and 26 kids which were younger than 6 months old. A total of 26 Escherchia coli (22.8%), 27 Eimeria spp. (23.7%), 11 Cryptosporidium spp. (9.6%)  and 6 Clostridium perfringens (5.3%) were identified from samples. In addition Rotavirus  and Pestivirus were detected in 3, 4 of 114 of samples respectively. It was concluded that determining the most common agents that cause diarrhea in young small ruminants in Marmara Region may contribute to therapeutic approaches and prophylactic medicine procedures.