Yazar "Tekinalp, Atakan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 6 / 6
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe A Multi-Center Study on the Efficacy of Eltrombopag in Management of Refractory Chronic Immune Thrombocytopenia: A Real-Life Experience(Galenos Yayincilik, 2019) Çekdemir, Demet; Güvenç, Serkan; Özdemirkıran, Füsun; Eser, Ali; Topts, Tayfur; Özkocaman, Vildan; Küçükkaya, Reyhan Diz; Tekinalp, Atakan; Turgut, BurhanObjective: The aim of the present study was to evaluate the efficacy and safety of eltrombopag, an oral thrombopoietin receptor agonist, in patients with chronic immune thrombocytopenia (ITP). Materials and Methods: A total of 285 chronic ITP patients (187 women, 65.6 %; 98 men, 34.4%) followed in 55 centers were enrolled in this retrospective cohort. Response to treatment was assessed according to platelet count (/mm(3)) and defined as complete (platelet count of >100,000/mm(3)), partial (30,000-100,000/mm(3) or doubling of platelet count after treatment), or unresponsive (<30,000/mm(3)). Clinical findings, descriptive features, response to treatment, and side effects were recorded. Correlations between descriptive, clinical, and hematological parameters were analyzed. Results: The median age at diagnosis was 43.9 +/- 20.6 (range: 3-95) years and the duration of follow-up was 18.0 +/- 6.4 (range: 6-28.2) months. Overall response rate was 86.7% (n=247). Complete and partial responses were observed in 182 (63.8%) and 65 (22.8%) patients, respectively. Thirty-eight patients (13.4%) did not respond to eltrombopag treatment. For patients above 60 years old (n=68), overall response rate was 89.7% (n=61), and for those above 80 years old (n=12), overall response rate was 83% (n=10). Considering thrombocyte count before treatment, eltrombopag significantly increased platelet count at the 1st, 2nd, 3rd, 4th, and 8th weeks of treatment. As the time required for partial or complete response increased, response to treatment was significantly reduced. The time to reach the maximum platelet levels after treatment was quite variable (1-202 weeks). Notably, the higher the maximum platelet count after eltrombopag treatment, the more likely that side effects would occur. The most common side effects were headache (21.6%), weakness (13.7%), hepatotoxicity (11.8%), and thrombosis (5.9%). Conclusion: Results of the current study imply that eltrombopag is an effective therapeutic option even in elderly patients with chronic ITP. However, patients must be closely monitored for response and side effects during treatment. Since both response and side effects may be variable throughout the follow-up period, patients should be evaluated dynamically, especially in terms of thrombotic risk factors.Öğe Ccr2 Expression Was Increased in Patients with Ankylosing Spondylitis Independent From Disease Activity(Bmj Publishing Group, 2015) Solmaz, Duygu; Tekinalp, Atakan; Avcı, Okan; Turgut, Burhan[No Abstract Available]Öğe The Diagnosis of Multiple Myeloma With Macroglossia and Edema Symptoms(2017) Kara, Sonat Pınar; Tekinalp, Atakan; Bilir, Bülent; Avcı, Okan; Öznur, Meltem; Turgut, Burhan; Değirmenci, HasanIn this case, the importance of multiple myeloma in differential diagnosis of non-specific symptoms, such as macroglossia and significant pretibial edema, is highlighted. A 44-year-old male presented to the internal medicine outpatient clinic with complaints of ongoing and increasing enlargement of the tongue, difficulty in swallowing, and swelling of legs, all of which had been occurring for 6 months. In the CT scan, significant symmetrical enlargement of the tongue was detected. Making a pre-diagnosis of amyloidosis, a biopsy of the tongue was performed, but the results did not suggest amyloidosis. A rectal biopsy was therefore subsequently performed, and this time the results showed amyloid accumulation. Findings from the transthoracic echocardiography showed an ejection fraction of 48%, contrast hypertrophy in the left ventricle, Grade 3 diastolic dysfunction, 15–19 ml of pericardial fluid around the heart, and mild mitral failure. Taking into consideration the pathological and cardiologic findings, the patient was diagnosed with amyloidosis. Bearing in mind the possible relation between primary hematologic malignancy and amyloidosis, a bone marrow aspiration and a bone marrow biopsy were performed. From the results of the biopsy and aspiration of bone marrow, the patient was diagnosed with multiple myeloma and treatment plans were made accordingly. However, as the patient was in the process of undergoing treatment he died due to the development of cardiopulmonary failureÖğe Yatarak veya Ayaktan Uygulanan Granülosit Koloni Uyarıcı Faktör ile Otolog Kök Hücre Mobilizasyonunun Etkinliği ve Güvenliği(2021) Karaselek, Mehmet Ali; Çamlı, Kazım; Çeneli, Özcan; Tekinalp, Atakan; Demircioğlu, SinanAmaç: Otolog hematopoetik kök hücre nakli lenfoma ve miyeloma hastalarının tedavisinde günümüzde sık kullanılan bir tedavi yöntemidir. Bu tedavi yönteminin uygulanabilmesi için öncelikle hastadan yeterli sayıda kök hücrenin toplanması gerekmektedir. Aferez ile güvenli ve etkili mobilizasyon yöntemlerinin gelişimiyle birlikte, hastane dışında kök hücre mobilizasyonu olası durumdadır. Çalışmamızda, miyeloma ve lenfoma hastalarında tek başına granülosit-koloni stimüle edici faktör (G-CSF) ile ayaktan ve hastanede yatarak hematopoetik kök hücre mobilizasyonunun etkinlik ve güvenliğini karşılaştırmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Elli dördü evde mobilizasyon uygulanan, 35’i hastanede mobilizasyon uygulanan hasta olmak üzere toplam 89 hasta çalışmaya alındı. Ayaktan ve yatarak mobilizasyon grupları etkinlik ve güvenlik yönünden karşılaştırıldı. İstatistiksel analizler Jamovi 1.2.27 yazılımı ile yapıldı. Farklılıkların değerlendirilmesinde Mann-Whitney U ve ki-kare testleri kullanıldı. Mobilizasyonu etkileyen faktörlerin istatistiksel analizi için ise MANCOVA kullanıldı. Bulgular: Üç lökoferez işlemi sonrasında, evde mobilizasyon grubunda ortalama 9,73x106/kg (4,5-16,5) CD34+ hücre, hastanede mobilizasyon grubunda ortalama 11,8x106/kg (3,56-59) CD34+ hücre toplandı (p=0,14). Hiçbir hastada yaşamı tehdit edici bir yan etki gözlenmedi. Derece 1, 2 yan etkiler gözlendi, iki grup arasında anlamlı istatistiksel farklılık yoktu. Sonuç: Bu çalışmada G-CSF ile evde ve hastanede mobilizasyon uygulanan miyeloma ve lenfomalı hasta grupları arasında etkinlik ve güvenlik yönünden anlamlı farklılık saptanmadı. Çalışmamızın sonuçları günümüzdeki Koronavirüs hastalığı-2019 pandemisinde olduğu gibi, otolog transplantasyona ihtiyaç duyan ve özellikle hastaneye yatıştan kaçınan hastalarda g-csf ile ayaktan hasta bazında mobilizasyonun etkin ve güvenli bir şekilde yapılabileceğini göstermektedir.Öğe YAYGIN BÜYÜK B HÜCRELİ LENFOMA (YBBHL) TANILI OLGULARIN RETROSPEKTİF DEĞERLENDİRMESİ(2020) Tekinalp, Atakan; Demircioğlu, Sinan; Karakuş, Volkan; Turgut, Burhan; Çeneli, ÖzcanAmaç: Yaygın Büyük B Hücreli Lenfoma (YBBHL), tüm lenfomaların yaklaşık %80’ini oluşturup en sık görülen non-Hodgkin lenfomadır. Prognostik açıdan heterojen karakterli olsa da monoklonal antikor rituksimabın tedaviye girmesiyle, sağ kalımda önemli iyileşme sağlanmıştır. Bu çalışmamızda YBBHL tanısı almış hastalarımızın 5 yıllık takip sürecinde yanıt, epidemiyolojik özellikler, progresyonsuz ve toplam sağ kalım analizlerini sunuyoruz.Materyal ve Metot: Çalışmamızda 3 merkezden YBBHL tanılı 160 olgunun demografik verileri, evre, risk grubu, ilk tedavi ve yanıtları, remisyon süreleri, relaps durumları ve görülen yan etkileri kaydedildi. İstatiksel analiz için Package for the Social Sciences (SPSS) 22.0 yazılımı kullanıldı. Sağ kalım değerlendirilmesi Kaplan-Meier analizi ile yapıldı. Sağ kalım üzerine anlamlılık ilişkisi long-rank testi ilesaptandı, p değerinin 0.05'ten küçük olduğu analizler istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.Bulgular: Hastaların tanı anındaki yaş ortalaması 60,75 ± 13,95 bulundu. Yüzdokuz hastada (%68,1) sadece nodal tutulum, 51’inde (%31,9) ise ekstranodal tutulum gözlendi. Erkek hastalarda kadınlara göre ilk tedavi sonrası relaps oranı istatiksel anlamlı olarak yüksek bulundu. Evre ile genel sağ kalım (GSK) ve tedavi yanıt arasında bir fark saptanmazken (p=0,140 ve p=0,378), progresyonsuz sağ kalım(PSK) süreleri ile anlamlı fark elde edilmiştir (p=0,038). Ayrıca nodal ve ekstranodal tutulumlu hastaların GSK ve PSK süreleri arasında anlamlı fark saptanmamıştır. Risk değerlendirmesi açısından yaşa göre ayarlanmış uluslar arası prognostik indeks (age adjuested international prognostic index-aaIPI) risk grubu arttıkça, ilk tedaviye yanıt oranlarının azaldığı görülmüştür (p=0,031).Sonuç: Çalışmamızda YBBHL tanılı hastaların popülasyonundaki genel karakteristiği ortaya konulmuş olup risk faktörlerin ise literatür ile karşılaştırıldığında sonuçların benzer olduğu görülmüştür.Öğe Yeni Tanı Multipl Miyelom Hastalarında Serum Periostin Düzeyi ile Kemik İliği Fibrozisi İlişkisi(2023) Tuna, Ali Kürşat; Tekinalp, Atakan; Kılınç, İbrahim; Demircioğlu, Sinan; Kaya, Bahattin Engin; Çeneli, Özcan; Kılınç, FahriyeAmaç: Bu çalışmada yeni tanı multipl miyelom (MM) hastaları içinde kemik iliği fibrozisi olan ve kemik iliği fibrozisi olmayan hastaların serum periostin düzeylerinin karşılaştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya merkezimizde ulusal ve uluslararası kılavuz önerileri doğrultusunda yeni tanı konulan 18 yaş üstü, serumda periostin düzeyi bakılması için seçilen 36 MM hastasından kemik iliği biyopsisinde fibrozis değerlendirmesi yapılan 30 hasta dahil edildi. Hastalar fibrozisi olan ve olmayan şeklinde iki gruba ayrıldı. Bulgular: Kemik iliği fibrozisi olan hastaların serum periostin düzeyi 29,22 ng/mL iken, fibrozisi olmayan hastaların serum periostin düzeyi 17,97 ng/ mL olup, istatistiksel olarak anlamlı yüksek bulundu (p<0,03). Fibrozisi olan hastaların medyan yaşı fibrozisi olmayan hastalara göre anlamlı olarak düşük saptandı (59,4±11,01 yıla karşın 68,07±10,27 yıl, p<0,03). Hastalık evresi, MM alt tipi ve yanıt oranları bakımından iki grup arasında anlamlı farklılık saptanmadı. Sonuç: Bu çalışmada, serum periostin düzeyinin kemik iliği fibrozu olan MM hastalarında bir takip parametresi olarak kullanılabilmesi ve yeni çalışmaların tasarlanması açısından literatüre önemli bir fikir sunmuştur.