Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Baysoy, Emre" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 7 / 7
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    ANTİK DÖNEM DOĞU AKDENİZ JEOPOLİTİĞİ
    (Namık Kemal Üniversitesi,İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, 2015) Baysoy, Emre
    Bu çalışmanın amacı Doğu Akdeniz bölgesinde antik dönemde yaşanan gelişmelerin, bölgenin jeopolitik karakterinin şekillenmesinde oynadığı rolü ortaya çıkarabilmektir. Bu doğrultuda bölge tarihinin ana hatları incelenmiştir. Doğu Akdeniz her zaman için dünya siyasetinin en önemli bir rekabet alanı olma özelliğini göstermiştir. Tarihsel olayların incelenmesi, bölgedeki güvenlik ve jeopolitik olgularını da açığa çıkarabilecektir. Özellikle ekonomik ve siyasal yapı da bu bağlamda anlam kazanmaktadır. Çalışmada ilk olarak bölgenin ekonomik, siyasal ve stratejik önemi üzerinde durulmuştur. İkinci olarak Mısır-Hitit ve Asur devletlerinin bölge üzerindeki etkileşimleri incelenmiştir. Üçüncü olarak ise Roma döneminin ana hatları ortaya konulmuştur. Sonuç olarak bölgedeki siyasal aktörlerin değişmesine karşın, bölge jeopolitiğini belirleyici belli başlı özelliklerin ve sürekliliklerin olduğu belirlenmiştir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Bir güvenlik-siz-leştirme aracı olarak terörizm
    (2011) Baysoy, Emre
    Terörizm, topluma karşı siyasal amaçlı şiddet kullanımı olarak tanımlanabilir. Terörizmin, yaratılan kaos ortamından maddi çıkar sağlamaya çalışmasının yanında hedeflerinden birinin de devletin siyasal olarak dönüştürülmesi ve yok edilmesi olduğu söylenebilir. Terörizmin analizi yapılırken devlet olgusunun temel tarihsel ve kavramsal özelliklerinin göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Devlet olgusunun incelenmesi için, Carl Schmitt’in politik felsefesinden yararlanılabilir. Schmitt’in üzerinde durmu olduğu “siyasal toplum”, “siyasal alan” ve “neyin siyasal oldu u” gibi konular, terörizmin anlaşılmasında geniş bir bakış açısı sunmaktadır. Siyasal toplum ve devlet olgusundan hareketle de güvenlik konusu terörizmle bağlantılı bir şekilde ele alınabilir. Çünkü her devletin güvenlik anlayışı ve algısı, o devletin yapısal özellikleri ile ilgilidir. Terörizm ise bu algıları değiştirmeye çalışmaktadır. Bu noktada “güvenlik algılaması” yaşamsal bir konu olmaktadır. Schmitt’in politik felsefesi ile bağlantılı bir şekilde, güvenliğin algılama boyutuna özel önem veren Kopenhag Ekolünün “güvenlikle tirme” kavramının incelenmesi, terörizmin analiz edilmesine ve amaçlarının belirlenebilmesine olanak sağlayabilir. Dolayısıyla, “güvenlikleştirme” ve özellikle “güvenliksizle tirme” kavramlarının, terörizmi anlamlandırmada anahtar role sahip oldukları ileri sürülebilir. Çünkü terörizm kendini, hedeflerini ve taleplerini “güvenliksizle tirerek”, “siyasalla tırarak” ve “normalle tirerek” gerçekle tirmeye çalı ır. Bu nedenle terörizmin, öncelikle bir güvenlik konusu olarak ele alınması gerekliliği, terörle mücadelede büyük önem taşımaktadır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Bismarck Döneminden 2. Dünya Savaşı'na Alman Jeopolitik Düşüncesi: Haushofer ve Hitler Karşılaştırması
    (2020) Artar, Tuğçe; Baysoy, Emre
    Alman milletleri 1800'lü yıllarda milliyet duygusundan yoksun küçük devletçikler hâlinde varlıklarını sürdürmekteydiler. Millî bilincin Alman milletlerinde oluşması ancak 1800’lü yılların ilk yarısında sınırlı bir Alman kesiminde gerçekleşmiştir. 1834 yılında Prusya önderliğinde kurulan Alman Gümrük Birliği ile Alman devletçikleri arasında sağlanan ekonomik birleşme ileride gerçekleşecek birleşmenin ilk adımını oluşturmuştur. 1830’larda atılan bu adımı, 1860’lı yıllarda Bismarck önderliğindeki Prusya’nın milliyetçi ideal ile Birleşik Almanya yolunda attığı adımlar izlemiştir. Prusya’nın kan ve demir ile kazandığı zaferler sonucu 1872 yılında daha önceleri dağınık devletçikler hâlinde bulunan Alman halkı, Alman İmparatorluğu bünyesinde toplanmıştır. Bismarck politik ve askerî dehasıyla oluşturduğu bu imparatorluğu Avrupa’nın kaderine şekil verebilecek devasa bir güç hâline getirmiştir. Ancak bu milliyetçi güç 1. Dünya Savaşı’nda uğradığı yenilgi sonrası Versay Antlaşması ile ortadan kalkmıştır. Haushofer ve Hitler, Bismarck’tan miras kalan milliyetçi anlayışı kendi görüşleri çerçevesinde şekillendirmişlerdir. Hem Hitler hem de Haushofer Alman devletinin tekrar güçlenip eski ihtişamına kavuşması adına 1. Dünya Savaşı’nda kaybedilen toprakların geri kazanılmasını amaçlamışlardır. Haushofer bu amaçla jeopolitik alanda çalışmalar yapmıştır. Daha sonraları Hitler’in yönetime gelmesi ile kendisinin görüşleri sonucu doğmuş olan nasyonal sosyalist İdeoloji ile Almanya, faşist bir yönetime bürünecektir. Bu çalışmada Alman milliyetçiliğinin başlangıcından bahsedimiş, Bismarck’ın Alman milletlerini bir araya toplaması anlatılmış ve Haushofer’ın teorileri ile Nazi ideolojisi karşılaştırılmıştır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Bismarck Döneminden 2. Dünya Savaşı’na Alman Jeopolitik Düşüncesi: Haushofer ve Hitler Karşılaştırması
    (2020) Baysoy, Emre; Artar, Tuğçe
    Alman milletleri 1800'lü yıllarda milliyet duygusundan yoksun küçük devletçikler hâlinde varlıklarını sürdürmekteydiler. Millî bilincin Alman milletlerinde oluşması ancak 1800’lü yılların ilk yarısında sınırlı bir Alman kesiminde gerçekleşmiştir. 1834 yılında Prusya önderliğinde kurulan Alman Gümrük Birliği ile Alman devletçikleri arasında sağlanan ekonomik birleşme ileride gerçekleşecek birleşmenin ilk adımını oluşturmuştur. 1830’larda atılan bu adımı, 1860’lı yıllarda Bismarck önderliğindeki Prusya’nın milliyetçi ideal ile Birleşik Almanya yolunda attığı adımlar izlemiştir. Prusya’nın kan ve demir ile kazandığı zaferler sonucu 1872 yılında daha önceleri dağınık devletçikler hâlinde bulunan Alman halkı, Alman İmparatorluğu bünyesinde toplanmıştır. Bismarck politik ve askerî dehasıyla oluşturduğu bu imparatorluğu Avrupa’nın kaderine şekil verebilecek devasa bir güç hâline getirmiştir. Ancak bu milliyetçi güç 1. Dünya Savaşı’nda uğradığı yenilgi sonrası Versay Antlaşması ile ortadan kalkmıştır. Haushofer ve Hitler, Bismarck’tan miras kalan milliyetçi anlayışı kendi görüşleri çerçevesinde şekillendirmişlerdir. Hem Hitler hem de Haushofer Alman devletinin tekrar güçlenip eski ihtişamına kavuşması adına 1. Dünya Savaşı’nda kaybedilen toprakların geri kazanılmasını amaçlamışlardır. Haushofer bu amaçla jeopolitik alanda çalışmalar yapmıştır. Daha sonraları Hitler’in yönetime gelmesi ile kendisinin görüşleri sonucu doğmuş olan nasyonal sosyalist İdeoloji ile Almanya, faşist bir yönetime bürünecektir. Bu çalışmada Alman milliyetçiliğinin başlangıcından bahsedimiş, Bismarck’ın Alman milletlerini bir araya toplaması anlatılmış ve Haushofer’ın teorileri ile Nazi ideolojisi karşılaştırılmıştır.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    German Geopolitics from Bismarck’s Era to World War 2: Comparison of Haushofer and Hitler
    (Kara Harp Okulu, 2020) Artar, Tuğçe; Baysoy, Emre
    German people existed without the spirit of nationality as small states in the 1800’s. It was only in the first half of the 1800’s that national consciousness started to emerge within a limited number of German states. The German states’ economic unification was ensured in 1834 with the establishment of German Customs Union by Prussian leadership. This economic unification was the first step for the political unification that would happen in the future. In 1860s this economic unification was followed with new steps by Prussian national ideals to unify Germans under the leadership of Bismarck as a result of Prussian victories won with “blood and iron”, and German people unified under the German Empire. Bismarck who created the Empire with his political and military brilliance also made the Empire one of the great powers that would shape the destiny of Europe. But after the defeat in World War 1, the empire was disbanded with the Versailles Treaty. Haushofer and Hitler shaped the German nationalism in their own way. Both Haushofer and Hitler’s purpose was to create a powerful Germany once again by reconquering the territories they lost after World War 1. Haushofer, in order to achieve these aims, developed German geopolitical vision in the name of Lebensraum. After Hitler’s taking over the power, with his national socialist ideology, Germany was led into fascism. In this article, the emergence of German nationalism and Bismarck’s unification of German nations were examined and Haushofer and Hitler’s nationalist ideas were compared.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    HUMAN SECURITY FROM THE CRITICAL THEORY PERSPECTIVE: EU AND THE REFUGEE CRISIS
    (Namık Kemal Üniversitesi, 2018) Baysoy, Emre
    The notion of Human Security is the result of an attempt to conceptualise new under-standings and practices of security that are alternative to the realist thought. This search for a new security notion views the nation states are unable to provide security for people. However, this claim does not prevent usage of this concept as a foreign policy instrument in the conven-tional sense. In this context, Critical Theory, another alternative approach to Realism, helps to evaluate the human security in such a critical manner. This article firstly deals with the issue of security with a special focus on the developments in security studies after the end of the Cold War. In this sense, the main differences of realist and critical notions of security will be com-pared and the basic premises of Human Security will be highlighted. Secondly, Critical Theory, which is another alternative paradigm to realism in security studies, will be discussed in relation with Human Security. Finally, with the help of Critical Theory, it will be argued that how Hu-man Security can be used as leverage for conventional foreign policy goals. In order to evaluate to what extent content this is true, this paper will focus on the European Union’s response to the Syrian Refugee Crisis. The directives and actions in response to the refugee crisis will be analysed in order to answer the question of whether a Human Security approach could be a viable model for the European Union in international relations.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Modernleşme ve jeopolitik ekseninde doğu sorunu
    (2011) Baysoy, Emre
    Doğu Sorunu, diplomasi tarihçileri tarafından temelinde din çatışması bulunan ve Osmanlı-Avrupa düşmanlığından kaynaklanan bir sorun olarak ele alınmıştır. Bu anlayışa göre Doğu Sorunu, Osmanlı’nın sahip olduğu topraklardan çıkarılması için “büyük devletlerin” aralarında yaptıkları işbirliğinin adıdır. Ancak gerçekte söz konusu olan Osmanlı’nın yok edilmesi değil, yaşatılması sorunudur. Bu sav, Avrupa ve Osmanlı arasında düşmanlık değil dostluk ilişkilerinin olduğu anlamına gelmemektedir. Söz konusu tez, dostluk ve düşmanlık kalıplarının Doğu Sorunu ile ilgili olmadığı, politikaların devletlerin çıkarları doğrultusunda belirlendiği üzerine kuruludur. Makalenin bir diğer savı ise, Doğu Sorunu’nun yalnızca “güçler dengesi” ve “19. yüzyıl diplomasi tarihi” konusu olmadığı, aynı zamanda, Arnold Toynbee’nin ilk olarak ortaya koyduğu gibi, bir batılılaşma-modernleşme sorunu olduğudur. Bu bağlamda makalede öncelikle Doğu Sorunu’na ilişkin çeşitli yaklaşımlar özetlenmiştir. İkinci olarak, Rusya ve İngiltere’nin “sorun” karşısında izledikleri politikalar dönemler halinde incelenmiştir. Üçüncü olarak “Sorun”un Osmanlı Devleti’nin yıkılışı ile değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile ve Cumhuriyet’in iradesi doğrultunda çözümlendiği konusu üzerinde durulmuştur. Son olarak Osmanlı’nın 19. yüzyıldaki devlet ve toplum yapısından hareketle Doğu Sorunu, batılılaşma olgusu ile ilgili bir şekilde ele alınmış ve bu bağlamda günümüzde yeni bir Doğu Sorunu’nun gündeme getirilmek istenilip istenilmediği tartışılmıştır.

| Tekirdağ Namık KemalÜniversitesi | Kütüphane | Açık Bilim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Namık Kemal Üniversitesi, Tekirdağ, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim