Yazar "Ayaz, Emel" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 2 / 2
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Bulaşıcı olmayan kronik hastalıklar ile ağız ve diş hastalıkları arasındaki ilişkinin incelenmesi(Namık Kemal Üniversitesi, 2019) Ayaz, EmelBulaşıcı olmayan kronik hastalıklar sadece gelişmiş ülkeler değil gelişmekte olan ülkeler de dahil olmak üzere tüm dünyada ölüm nedenleri arasında başı çekmektedir. Bunların nedenlerinin çok faktörlü oluşu nedeniyle, sıklığı azaltmak için önlenebilir nedenleri belirlemenin önemli olduğu vurgulanmalıdır. Burada en sık ölüm nedenleri arasında yer alan 3 hastalık grubu, 1. Kardiyovasküler Hastalıklar, 2. Diabetes Mellitus ve 3. Kanserler incelenecektir. Bulaşıcı olmayan hastalıklar ölüm nedenleri arasında önemli bir yer kaplamaktadır. Literatürde bu hastalıkların ortaya çıkışında ya da engellenmesinde etkili olabilecek nedenler arasında ağız, diş sağlığı hizmetleri bulunmaktadır. Tez’in birincil amacı bulaşıcı olmayan hastalıklar ile dişeti hastalıkları ve diş çürüğü arasındaki ilişki olup olmadığını araştıran literatürü inceleyerek, ağız sağlığı hizmetlerinin bu hastalıkların önlenmesi ve ortaya çıkışının geciktirilmesindeki önemini vurgulayarak sağlık yöneticilerinin ağız sağlığına yönelik koruyucu ve tedavi edici uygulamaların önemine dikkatini çekmektir. Kardiyovasküler sistemde meydana gelen hastalıklarda oral patojen bakterilere rastalanılması sonucu; kötü ağız hijyeni eksik diş, periodontal hastalıklar arasında ilişki üzerinde durulmuştur. Çalışmalar, glisemik kontrol yokluğunun diş çürüğünün oluşması ve ilerlemesi üzerinde büyük bir etkisi olduğunu, diş çürüğü riskini ve çürüğün şiddetini artırdığını göstermektedir. Kanseri tedavi etmek amacıyla verilen ii radyoterapi ve kemoterapi özellikle baş boyun kanserlerinde, oral dokular travmaya karşı daha duyarlı olmaları sebebiyle hasara yol açabilir. Ağız hastalıkları dünya çapında önemli bir halk sağlığı yükü olmaya devam etmesi nedeniyle ağız sağlığını, küresel risk gündemine ortak risk faktörü yaklaşımıyla entegre etmek büyük önem taşımaktadır. Kardiyovasküler hastalık, diyabet, kanserler ile diş çürüğü ve periodontal durum arasındaki ilişkiyi araştıran çalışmalar daha geniş populasyonlarda ve uzun süreli olarak yapılmalıdır.Öğe NAMIK KEMAL ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK HİZMETLERİ MESLEK YÜKSEK OKULU, SAĞLIK YÜKSEK OKULU 1. SINIF ÖĞRENCİLERİNDE DENTAL ANKSİYETE DÜZEYİ İLE İLGİLİ FAKTÖRLERİN İNCELENMESİ(Namık Kemal Üniversitesi, 2018) Ayaz, Emel; Varol, GamzeAmaç: Diş hekimi ve diş tedavilerinden korku toplumda yaygın görülen bir durumdur. Bu çalışmanın amacı Namık Kemal Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu (SHMYO) Sağlık Yüksek Okulu (SYO) 1. Sınıf öğrencilerinde dental anksiyete düzeyi, süreklilik ve durumluluk kaygı düzeyi, kıyaslanması ve etkileyen faktörlerin incelenmesidir. Materyal ve Metot: Kesitsel bir araştırmadır. Araştırmanın evrenini SHMYO/SYO 1. sınıf öğrencileri oluşturmaktadır (N=362). Çalışmada 319 öğrenciye ulaşılmıştır (%88). Araştırmaya katılmaya gönüllü olan öğrencilere üç soru formu uygulanmıştır. Araştırmada Dental Anksiyete Skoru, Sürekli ve Anlık Anksiyete skorları, Ölçek skorlarının birbirleri ile ilişkisi ve elde edilen ölçek skorlarının kimi bağımsız değişkenlere göre değişimi incelenmiş ve tahmini anksiyete prevalans hızları elde edilmiştir. Bulgular: Çalışma sonucunda DMAS ile cinsiyetler arasında anlamlı bir ilişki vardır (p=0.001). Kadınların MDAS’sı erkeklerden daha yüksektir. Diş fırçalama sıklığı ile MDAS arasında bir ilişki yoktur (p=0,253).. Diş hekimine gitme sıklığı ile MDAS arasında ilişki vardır (p=0,003). Aile ve arkadaşların tavsiyeleri kişilerin seçimini belirgin bir şekilde etkilemektedir. MDAS değeri ile TXI ve TXII değerleri arasında bakılan pearson korelasyon analizinde TXI ile MDAS değerleri arasında negatif korelasyon bulunmuş olup istatistiksel olarak anlamsızdır (r=-0,087). Yeterli anlamlılığa erişmemiştir. MDAS TXII değerleri arasında ise istatistiksel olarak anlamlı olmayan pozitif korelasyon bulunmuştur (r=0,054). Sonuç: Kadınların dental kaygıları erkeklerden daha yüksektir. Bu durum toplumda yaygın olan ataerkil anlayış nedeniyle erkeklerin kadınlara göre kendilerini daha zayıf gösterebilecek duygu durumları açıkça ifade edememelerinden kaynaklanabilir. Bu sonuçlar ışığında dental anksiyetenin sosyodemografik özelliklerden ve kişinin durumluluk-süreklilik anksiyetesinden de bağımsız olduğu kanısına varılmıştır.