Yazar "Arslan, Adnan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 7 / 7
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Anlatım Tekniğini Lübnan İç Savaşının Belirlediği Bir İç Hesaplaşma Romanı: Kevâbîsu Beyrût (Beyrut Kabusları)(Namık Kemal Üniversitesi, 2018) Arslan, AdnanModern romanı geleneksel romandan ayıran başlıca özelliklerden birisi de monolog, bilinç akışı, leitmotiv ve metinler arasılık gibi yeni anlatım tekniklerini kullanmasıdır. Bu teknikler modern romanın yapısını oluşturan zaman, karakterler ve olay örgüsü gibi biçimsel unsurlarda meydana gelen yeni yaklaşımlarla ilgilidir. Eserde hangi anlatım tekniğinin kullanılacağı çoğu kez romanın biçimi ve içeriği ile ilişkilidir. Bu araştırma geçen yüzyıl Arap romanları içerisinde modern ve post modern anlatım tekniklerini kullanan Kevâbîsu Beyrût romanını eserin içeriği bağlamında ele alacak ve kullanılan tekniklerin eserin amacına uygunluğunu ortaya koyacaktır. Otobiyografik olma özelliğine sahip olan romanın yazarı, bir iç savaşın sarsıntılarını birçok açıdan tecrübe etmiş ve çatışmaların ortasında kalmış biri olarak duygularını aktarmaya çalışmıştır. Anlatımında ön plana çıkan teknikler öykünün içeriği ile uyumlu oluşu esere estetik değer katmış ve ünlü Arap romanları arasına girmiştir. Çalışmanın giriş kısmı, Lübnan’da 1975-1990 yılları arasında meydana gelen iç savaşa zemin hazırlayan etkenleri, birinci bölüm, eserin yazarı Gâde es-Semmân’ın hayatını, üçüncü bölüm ise; Kevâbîsu Beyrût adlı romanın anlatım tekniklerini eserin yazılmasına neden olan etkenlerle ilişkisini araştıracaktır.Öğe Etkili Bir Vaaz İçin Edebiyatın İmkânlarından Yararlanmanın Önemi Üzerine -İbnü’l-Cevzî’nin (ö. 597/1201) el-Müdhiş Adlı Eseri Özelinde-(2022) Arslan, Adnanİslam’ın kısa sürede geniş bir coğrafyaya yayılmasında askeri başarıdan ziyade tebliğ ve davet faaliyetlerinin etkisi olmuştur. Müslümanlar bir taraf-tan henüz İslam’a girmemiş toplumları dine davet ederken; diğer taraftan kendi iç ıslahlarını ihmal etmeyerek vaaz ve irşatlarla Müslüman toplumu diri tutmaya özen göstermişlerdir. Dini bilgiler açısından donanımlı ve hitabete eğilimli kimselerin vaaz kürsülerinde bilhassa yeni yetişen nesillere dini aşk ve coşkuyu kazandırmalarına teşvik etmişlerdir. Toplumun bu vaaz beklentisi, İslam cemiyetinde tarih boyu güçlü vaizlerin yetişmesinin müşevviki olmuştur. Vaazı müessir kılan etkenlerin birisi de konuşma içeriğinin edebi dil ile sağlamlaştırılmasıdır. Yaratılış gereği güzele meyyal olan insan tabiatı, sözün estetik kaygılar gözetilerek söylenmesine değer verir. Lafızca veciz, manaca derin, beyanca açık ve anlaşılır konuşmalar yapmanın yolu edebi sanatların yerli yerince kullanılmasına bağlıdır. Edebiyatçılar edebiyatın imkânlarından azami düzeyde yararlanmaya çalışarak eserlerini kalıcı kılarlar. Bu çalışmada Arap edebiyatının zengin imkânlarından yararlanarak vaazlarını müessir kılan vaizlerden birisi olan İbnü'l-Cevzî’nin el-Müdhiş adlı eseri edebiyat-vaaz ilişkisi çerçevesinde incelenmiştir. Eserde öne çıkan edebi unsurlar başlıklar halinde irdelenmiş, çarpıcı örnekler seçilmiş ve kritiği yapılmıştır. Sonuç olarak İbnü'l-Cevzî’nin vaaz diliyle edebiyatçılığını bir araya getirmesinin vaaz metnine neler kazandırdığı ortaya konulmuştur.Öğe Hadis Şerhlerinde Şair Katkısı: Mütenebbî Örneği(2023) Arslan, Adnan; Alkan, AhmetArapların kültür tarihinde edebiyatın özellikle de şiirin kuşkusuz büyük bir yeri olmuştur. Cahiliye döneminde Arap şairi; kabile mensuplarının kah-ramanlıklarını destanlaştırmak, vefat edenlerinin isimlerini ölümsüzleştirmek, hasım kabile ve kişileri hicvederek bir nevi psikolojik üstünlük sağlamak gibi pek çok kritik işlev üstlenmekteydi. Şiir Arapların kültürel kodlarına sirayet ettiği için İslamiyet’ten sonra da şiir hayatın her alanında varlığını sürdürmüştür. Bunun bir tezahürü olarak, ilerleyen yıllarda teşekkül eden İslami disiplinlerde şiirlerden azami düzeyde istifade edilmiştir. Arap şiiri sadece sarf, nahiv gibi dilbilimsel çalışmalarda değil tefsir, hadis ve kıraat gibi İslami ilimlerin de başvuru kaynaklarından biri olmuştur. Istılahta istişhâd olarak terimleşen şiirden delil getirme ameliyesinin tatbiki hadis şerhlerinde de görülmektedir. Şârihler, hadislerde geçen kimi garîb lafızların manasını şiirde ararken bazen de hadisin manasına tam mutabık düşen birkaç beyte yer verirdi. Bu çalışmada Peygamber (s.a.s.) ile muhaddislerin şiire karşı tutumu ve hadis şerhinde şiirin rolüne dair bilgiler verilmiştir. Ayrıca, hadis şerhlerinde şiirlerine sıklıkla atıfta bulunulduğu görülen Abbâsî şairi Mütenebbî (ö. 354/965) şiirlerinin hadis şerh kaynaklarında nasıl ele alındığı incelenmiştir. Böylece araştırma sonuçlarının Arap dili ve belâgatı ile hadis alanı araştırmacılarına veri sağlayacağı öngörülmüştür.Öğe Hattâbî ve Rummânî’nin Gözünden Kur’ân’ın Kelime Seçimindeki İ’câzı(2021) Arslan, AdnanMüstakil bir araştırma sahası olarak İ’câz’ul-Kur’ân’a dair kaleme alınan eserler içerisinde bazıları ilklerden olması itibariyle öncü durumundadır. Bunlardan iki tanesi Hattâbî (ö. 388/998) ve Rummânî’ye (ö. 384/994) aittir. Bu iki muasır müellif, Kur’ân’ın mucizeliğine farklı açılardan baksalar da Kur’ân’ın, maksadını ifade etmek için seçtiği kelimelerdeki harikuladeliği hususunda benzer bir yaklaşıma sahiptirler. Arapçada belirli bir anlam etrafında birbiriyle örüntü içerisinde olan pek çok yakın anlamlı kelime bulunmaktadır. Muhatap ve bağlama göre bu kelimelerden en uygun olanının seçilmesi edebiyatçının kalitesini tayin eden mühim bir ölçüttür. Bu meziyet Kur’ân’da mucize seviyesindedir. Hattâbî ve Rummâni, söz konusu edebi meziyet bakımından Kur’ân kelimelerini eserlerinde incelemiştir. Hattâbî, özellikle belirli bir edebi sanat çerçevesinde kalmayıp genel anlamda kelime tercihlerini araştırmış ve yakın anlamlı diğer kelimeler içerisinde neden o kelimenin Kur’ân’da kullanıldığı ile ilgili yorumlar yapmıştır. Rummânî ise özellikle istiare başlığı altında Kur’ân’ın bu özelliğini araştırmıştır. Bu çalışmada iki müellifin konuya yaklaşımları ve ele aldıkları kelime tahlilleri irdelenmiştir.Öğe Klasik Arap Edebiyatında Övülen ve Yerilen Hasletler(2020) Ataman, Murat; Arslan, AdnanToplumların sosyal yapısının harcı yahut temeli mesabesinde olan ahlaki erdem ve faziletler, kuşaklar arasında daha çok edebi eserlerle nakledilmektedir. Zira toplumların milli sermayeleri olan edebiyatçılar, yaşadıkları dönemde kendilerine tevarüs eden ahlaki birikimi söz sanatları ile yeniden cazibeli edebi bir kalıba döküp sunmaktadır. Cahiliye dönemi de dâhil olmak üzere Araplar, sosyal ilişkilerinde güzel buldukları davranışları şiir kaydıyla muhafaza etmeye çalışmışlardır. Aile içi iletişimden güçlü bir kabile reisinin huzurunda takınılacak tavra kadar pek çok görgü kuralı şiirde nazmedilmiş ve bu türden şiirler Arapların sosyal yaşam rehberi haline dönüşmüştür. Sadece şiir değil mensur eserlerde de sosyal faziletlere dair ilgi çekici ibretlik hikâyeler ve yaşanmış olaylara dair anlatılar bulunmaktadır. Müslüman Arapların henüz hicri ilk yüzyıldan itibaren tanıştığı servet ve beraberinde gelen şehirleşme, sosyalliğin güçlenmesi ve bundan mütevellit olarak da sosyal erdemlerin daha fazla bir önem kazanması sonucunu doğurmuştur. Bu makalede özellikle Abbasi dönemi edebiyatçılarının söz konusu sosyal erdemler bağlamında dikkat çekmek istedikleri hususlar bir araya getirilmiştir. Çalışma, klasik dönemden günümüze ulaşan edebi malzemenin –makale düzeyinde- önemli konu başlıkları halinde tasnif edilmesini amaçlamıştır.Öğe Klasik Arap Şiirinde “Yaşlılık”(2020) Arslan, AdnanVarlığa ilk adım attığı andan itibaren hayatı seven insanoğlu, yaşı ilerledikçe tanıştığı ve bağlandığı diğer insanların sayısının artmasıyla hayata daha da bağlanmaktadır. Ancak ne var ki anne-baba, evlat-torun, eş-dost yakınlıklarıyla şenlenen hayatın sonunu ve ayrılıkların yakınlaşmakta olduğunu haber veren ihtiyarlık gün içinde ikindiye, yıl içerisinde de sonbahara benzemektedir. Karanlık gece ve soğuk kışların habercisi olan ihtiyarlık dönemi beka arzusuyla coşkun insan tabiatı açısından hüzünlü bir dönemi ifade etmektedir. “Yaşlılık” olgusu, duygusal yoğunluklardan hayatını alan edebiyatın dikkatini çeken temalarından biridir. Hemen her dil edebiyatında kendinden şikâyetle bahsedilen ihtiyarlık, özellikle Arap edebiyatında sıklıkla işlenen konulardandır. Klasik Arap edebiyatının büyük şairlerinden neredeyse tamamı ihtiyarlıktan bahsetmiştir. İhtiyarlık onların gözünde çoğu zaman tatlı hayatın acı yönüdür. Bu makalede klasik Arap şiirinde şairlerin yaşlılık konusunu nasıl ele aldıklarını onların şiirlerinden hareketle inceleyecektir. Girişte yaşlılık hakkında ayet ve hadislerde yer verilen bilgilerle bir sunum yapılacaktır. Sonrasında ise Arap edebiyatında yaşlılık olgusunu farklı şekilde ele alan yaklaşımlar başlıklar halinde tasnif edilecektir.Öğe Şair Verrâk’tan Gençlere Öğütler(Namık Kemal Üniversitesi, 2018) Arslan, AdnanAbbasîler dönemi Arap şiirinde öne çıkan temalardan biri olan zühd, Ebu’l-Atâhiye ve Ebû Nuvâs gibi şairlerde zirveye çıkmıştır. Zühd temalı şiirleriyle bilinen bir diğer önemli şair de Mahmûd Verrâk’tır. Verrâk, zevküsefa içerisinde bir gençlik hayatından sonra hayatın faniliğini anlayarak kendisini zühd konulu şiire vermiştir. Biçim olarak birbirinden epey farklı manzum eserler ortaya koyan Verrâk, ifadelerindeki içtenliği, anlaşılır sade dili ile öne çıkmıştır. O dünya hayatının gençlik şatafat ve süsüne aldandığını düşünmüş, gençlerin de aynı hataya düşmemesi için onlara karşı sorumluluk duygusu içerisinde “irşat” içerikli şiirler söylemiştir. Bu makale, Verrak’ın divanında “gençlik” vurgusunu inceleyecektir. Gençliğin mahiyet ve akıbeti bağlamında söylediği şiirleri içerik bakımından incelenecektir. Girişte, zühd konulu şiir yazım geleneğinin Emevîler ve Abbasîler dönemindeki gelişimine kısaca değinilecektir. Sonrasında ise onun divanındaki “gençlik” konulu şiirleri araştırılacaktır.